Yuval Noah Hariri'nin saptamasına göre bir İspanyol köylüsü, 1000 yılında uyuyakalıp, beş yüz yıl sonra Kolomb'un tayfalarının gemilere binerken çıkardığı patırtı ile uyanmış olsaydı, dünya yine de gözlerine çok tanıdık gelecekti. Teknolojide, yaşam biçiminde, siyasi sınırlarda pek çok değişiklik yaşanmış olsa bile, bu Ortaçağ gezgini yine de kendisini evinde hissedecekti. Buna karşılık Kolomb'un tayfalarından biri benzer bir uykuya dalıp, 21. yüzyılda yine yaklaşık 500 yıl sonra bir telefon sesiyle uyansa, etrafındaki dünya tanıyamayacağı kadar yabancı gelirdi. Kendi kendisine 'Yoksa burası cennet ya da cehennem mi?' diye sorabilirdi.
Bugün yaşadığımız topraklarda yüz yıl öncesine dönecek olursak tarihin en büyük kahramanlık destanlarından birinin ortasına düşebiliriz. Bundan 102 yıl önce Çanakkale'de Mustafa Kemal ve askerleri tarihin en büyük cesaret ve fedakarlık örneklerinden birini ortaya koyarak tüm dünya tarihini değiştirdiler. Ezilen, sömürülen halkların zalime karşı uyanışında bu cesaretin büyük payı vardır. Güney Amerika'dan, Asya'ya, oradan Afrika'ya birçok sömürülen halkın ışığı olmuştur Mustafa Kemal ve askerlerinin mücadelesi. Bu destanda iki tarafın kaybı 500 bin olarak ifade edilir ve bunun 300 binin bizim şehitlerimiz olduğu var sayılır.
Bugün elimizden gelse ve o kahramanlardan birini Kolomb'un tayfalarından birini uyandırdığımız gibi uyandırabilseydik acaba o ne hissederdi? Bunu ulusal mücadelede canını göz kırpmadan vermiş, cumhuriyet ilanı sonrası canıyla dişiyle çağdaş ülkelerinden birine dönmemiz için hayatını harcamış, terör belası yüzünden can vermiş, son sözleri 'vatan sağ olsun' olmuş, Mustafa Kemal'in askeri olmaktan bu dünyada ve cennette gurur duyacak nice kahraman için de düşünebiliriz.
Bugün bu fedakarlıklarla kurulan cumhuriyet öyle bir noktaya geldi ki. Bu vatanı seven, varlığını cumhuriyete borçlu olduğunun farkında olan, bu uğurda canlarını vermiş şehitlerimize şükranı olan herkes kaygı içinde. Bugün o kahramanlardan biri uyansa, Mustafa Kemal'in değersizleştirilmesi ile şaşıracak, onun tarihe kazıdıklarını yok etmek isteyenlere öfkelenecektir. Mustafa Kemal'in yüz yıl sonrası tespitlerini ve uyarılarını görenler, bunların gerçekleşmekte olduğunu gördükçe kahrolacaktı.
Bugün bu kahramanların kanları ve canları ile kurdukları Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, bu meclisin bir anlamda kendini yok etmesi, hakimiyetin milletten alınarak bir zümreye verilmesi oylanıyor. Bugün milliyetçiyim diyen bir grup, dün tükürdüğü her şeyi yalamaktan utanmıyor. Sen alnı secdeye değen, bunu Atatürk ve şehitlerimize borçlu olduğumuzu anandan, babandan öğrenmiş kardeşim; bu karar önüne geldiğinde bu şehitlerin üzerine basarak referandum olursa 'evet' oyu verebilecek misin? Sen ülkenin çıkarlarını her zaman önde tuttuğunu söyleyen, cephede önde olmaktan bir gün sakınmayan kendini 'ülkücü' diye tanımlayan kardeşim. Sen sadece oy verdiğin partinin lideri, neden niçin ve nasıl olduğunu bilmediğin bir kararla söylediklerinin tam tersini senden istediğinde, hiç mi Çanakkale'de, Dumlupınar'da, Cudi'de, Küpeli'de verdiğin şehitlerini düşünmeyeceksin? Eğer sen referandumda evet vererek cumhuriyeti fiilen bitirdiğinde onlar boşuna şehit düşmüş olmayacak mı?
Kafası karışmış, neyin ne olduğunu algılamakta zorlanan dostum. Yarın önüne getirilecek olan yüz yıl sonrasının Türkiye'sinin ne olacağıdır. 100 yıl sonrası Türkiye'sinin Saddam Irak'ı, Esad Suriye'si, Kaddafi Libya'sı olmasına evet diyecek misin? Ben Meclis'te çıkarları için her şeyi yapabileceklerini gösterenlere inat, vatansever milletin hep bir ağızdan tüm bunlara haykırarak 'Hayır' diyeceğine yürekten inanıyorum.