Bıkkın, yılgın, sıkıntılı, huzursuz, kaygılı, güven(ce)siz; özetle mutsuz, "iyi diyelim, iyi olalım" modunda bir sürecin yıl bazında son bulması dileklerimiz başladı bile...
Sağlık, huzur, mutluluk dileyerek başlardı yeni yıllar. Şimdi sükûneti, huzuru özler olduk. Dünyada ve ülkemizde yaşanan olumsuzluklardan duyulan rahatsızlığın, yılgınlığa dönüşmesinin sebebi, herkes için farklı olsa da, ortak olan, tanıklık edip, hiçbir şey yapamıyor olmak. Doğrusunun ne olduğunu biliyorken, tüm yanlışlıklara tanıklık et(tiril)mekle kalmayıp, size ya da yakın birilerine dokunuşlarını hissedince daha fazla yanan canımızdan söz ediyorum.
Adet olduğu üzere değil, gerçekten hem dünyanın, hem de ülkemizin her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğuna inandığım için, gelecek süreçten öncelikle barış ve huzur diliyorum.

Ülkemizde yarınlara ilişkin umutların çoğalması için yapılması gereken ilk şey, kanun önünde eşitliğin gereklerinin yerine getirilmesi. Giderek girdabına sürüklendiğimiz kanun devleti anlayışının (keyfiliklerin) son bulması için, bağımsız yargı ve hakim güvencesi yeniden sağlanmalı, kısaca hukuk devletine geri dönülmelidir. Bunun için  kuvvetler ayrılığı esasını işletmemiz gerekiyor. Kanun hükmünde kanunsuzlukların son bulması hepimizin dileği.
Türkiye yeniden güçlü bir ülke olsun istiyorsak, parlamenter sistemi tüm kurum ve kuralları ile işletmeliyiz. Cumhuriyetle zaman içinde güçlendirdiğimiz rejiminin iniş çıkışlarla da olsa getirebildiği hukuk devleti, hepimiz için güvencedir. Kişilere, durumlara göre kanun çıkarılamaz, denetimsiz yasama faaliyeti olamaz hukuk devletinde. Devlet, gücünü, özgür seçimler ve serbest iradelerle yapılan seçimlerden çıkan temsilcilerden, yani Meclis'ten alır. Yasa yapma Meclis'e anayasa verilmiş bir yetkidir. Kanunsuz yetki olmaz. Kanunsuz yetkinin adı, keyfiliktir.

Türkiye'nin dertleri çok. Yeni yıldan diliyoruz ya hani!... Geçip giden yıllarda pişmanlıklar varsa, onlar yapamadıklarımız, gelecek yıldan dileklerimiz ise yapılması gerekenler. Demem o ki, sadece dilemek yeterli değil. Dileklerin oldurulması için irade, çaba, kararlılık gerekiyor.

Terörün yaşamlarımızı tehdit ettiği bir ortamda "barış" diyenlerin en çok terör pazarlayıcıların olduğu gerçeğine dikkat çekerek; yıllarla içini boşalttığımız kavramların içini dolduracak samimi iradeyi, "barış" kelimesinin içini doldurarak göstermeli dünya. Savaşları perdeleyen bir söylem olmaktan çıkmalı, huzurun adresi olmalı, hem dünya, hem de ülkemiz için.

2000 öncesi yıllarda, parti başkanları sultasından söz edilerek, temsilcilerin seçilmesinde özgür iradeleri öne alacak değişikliklerden söz edilirken, bugün tekçi yapı ve tek iradeye teslimiyet anlamına gelen fiili durumu, resmiyete çevirecek  bir seçim sürecine olağan olmadığı ilan edilen koşullar altında girmeye hazırlanıyoruz.            
Yakıcı sorunlarımız çözüleceğine, tortulanıyor.

Kadına şiddet ve kadın cinayetleri ile cinnet halinde bir topluma dönüşüyoruz. Vahşet her gün yinelenirken bunu sadece bir haber olarak kabullenmeyi sürdürecek miyiz? Cinsiyet ayrımcılığına karşı gibi söylemlerle bir şeyler yapılıyor görüntüsü verilirken, kadın hakları alanında gerilemenin sebeplerini ciddi bir şekilde sorgulayamıyoruz. Ya çocuk gelinler? Çocuklara yönelik artan taciz ve şiddet?... Hep üzerini örterek sayılarının çoğalmasına seyircilik mi edeceğiz?
2018 için adet olduğu üzere, iyilikler dileyeceğim elbette, dilemekle oluyorsa diye de ekleyerek. Yarına dair düşleriniz ve söylemek istedikleriniz varsa, yüzünüzü yarın dediklerinize çevirmelisiniz. Gençlere... Hani hep şikayet edilen, kendilerinden çok şey beklenip, onların ne düşündüğü, ne hissettiğini sormak akıl bile edilmeyen. Tortulanmış sorunlar omuzlarına yığılan, her geçen gün biraz daha umutsuzlanan, yarın için uzun soluklu düşler kuramayan gençlerimiz.
2018 Gençlik Yılı olsun. Sabahtan akşama birbirine hakaretler ederek zamanımızı çalan politik yüzler yerine, gençliğin sesi, yüzü belirsin ekranlarda... Sen şusun, sen busun... hem de sokakta duyduğumuzda kınayacağımız sözlerle... Çok zaman yitirdik. Sadece bugün için söylemiyorum. Kim kime ne demiş, hep kıyasıya bir atışma ile dolu siyasi tarihimiz... Ama hakkını teslim edelim; bugünkü kadar dip yapmamıştı söylemler!..

Sonuç: Şimdi aramızda yoklar.

Ya ne var? Yığılmış, her geçen gün yenileri eklenen sorunlar. Boğazımıza yapışmış, artık adı serbest kur ile anılmayan, enflasyonla artan borç ve yoksulluk...
Gençlik işte deyip geçilen, derin dünyalarına teğet geçip, onlar adına her şeyi bilen ve sanki hep en doğrusunu yapılan... Siyaset söz konusu olunca, sadece manipüle edilen ve arka bahçede kullanılmaya çalışılan, iradeleri özgür bırakılmayan... Cesaretiniz var mı, gençleri dinlemeye...
Deniz, derya gibiler. Hep aynı kişiler konuşuyor/konuşturuluyorken, içlerinde saklı düşüncelerini dışa vuracak zeminleri yok.  Bu satırlar, gençlerden yakınan, "bizim gençliğimiz" diye kıyasa kalkışan, onları çeşitli sebeplerle suçlayan herkese.

Yeni bir yılın başlangıcında, geleceğe dair dileklerinizde gençleri öne alın. Onlar yarınlarımız... Umut onlarda. Sabah akşam karşımıza çıkıp sürekli beynimizi esir alan çatışmacı söylemlerle, söze indirgenmiş süslü ama içi boşaltılmış söz ve kavramlarla oyalanmak yerine, somut adımlar atmış oluruz gençlerimizin sesine kulak verirsek.
"Atatürk'ü tartışmak, ne büyük densizlik!.. Yaşamalı, yaşatmalıyız..." diyen gençlerimiz var;  dinleyen olsa söyleyecek çok sözleri olan... Hepiniz bir dilekte bulunacaksınız ya!... Ben de bu yıl, "Gençlerin Yılı" olsun diliyorum. Seslerini duyurabildikleri platformların çoğaltıldığı. Umut gençlikte!.. diyerek kutluyorum yeni yılımızı!..