Artık puan kaybına tahammül yok. Ya yenecek ya yeneceksin. Başka çare yok. İşte böyle bir maçtı Göztepe için Adana Demirspor maçı. Engin İpekoğlu geçen sezon Adanaspor'un başına gelir gelmez bir peri masalı yaşamış ve yaşatmış, takımını şampiyon yapıp, Süper Lig'e çıkartmıştı. Ama bu masal Adana Demirspor'da yaşanmıyordu. Göztepe için ise tek sorun vardı; o da kendisi, o da oynadığı kötü futbol.

Daha ilk saniyelere her iki takım da hata ile başladı. Adana Demirspor defansının basit pas hatası ve solda bomboş bırakılan Halil. Yuvarla hemen önüne kaleciyle karşı karşıya kalsın. Ama hayır, önce biraz sür, sonra pas ver. Geç kalırsın elbette, rakip kapatır, topu da kapar. Olası bir gol pozisyonu harcanmış oldu, yavaş hareket etme ve geç pas verme yüzünden, sarı kırmızılar adına.

Oyun sistemi olarak konuk takım tam saha presi tercih etmişti. İleride kaleciye dahi yapılan pres ve defansın da orta sahaya kadar çıkıp alan daraltması. Göztepe ise rakibini kendi yarı alanında karşıladı, buna karşın defansını fazla geriye çekmedi. Oyun orta sahaya yığıldı, kaldı. Dar alanda kısa paslaşmalarla sadece bol bol top kaybı yapılır. Çilingir olarak defans arkasına toplar atmak gerekir. Bunun en iyi uygulayıcısı Manisaspor diyerek bir parantez açmış olayım. Ama ne Göztepe'de ne de Adana Demirspor'da defans arkasına koşu yapacak kimse yoktu ve yine ne Göztepe'de ne de Adana Demirspor'da defans arkasına topu atacak kimse de yoktu.
Orta sahanın anlık düşmesini iyi değerlendiren sarı kırmızılılar, ceza alanına kadar sokuldu, defans arkasına atılan bir ara top, sonrasında Tayfur'un ön direğe pası ve son olarak Jahovic'in dokunuşu, gol.

İlk yarı 1-0 ile sona erdi ve 2. yarı ilginçliklerle başladı. Kornerden gelen topa Lokman çok çok rahat yükseldi, kafasını vurdu, çok çok rahat bir gol attı. Bunun sonrası kaleci Günay, taaaa kendi kalesinden, rakip kaleye kadar depar attı, sevince ortak oldu. Ardından kalesine döndü, döner dönmez olanlar oldu. Daha gol sevinci tam bitmemişken, yayıncı kuruluş da yakın çekim golü atana ve sevince odaklanmışken, hakemin başlama düdüğünden sonra kimse kıpırdamamışken, top ağlarla buluştu. Uzun bir süre hiç kimse ne olduğunu anlayamadı. Ne sevinen ne üzülen vardı, herkes şaşkındı. Ne olmuştu peki? Yenen golün başlama vuruşunu doğrudan kaleye şut olarak kullanan Tiago, çok güzel bir gol atmıştı. Kameralar ancak tekrardan verebildi.

Günay saniyeler önce sevinirken, bu sevinç kursağında kaldı. Tribünlerin de oldukça tepkisini çekti.  
Zaman ilerledikçe oyun başka bir hale büründü. Geride olan konuk takım, beraberlik için yüklenmeye, ev sahibi takım da buna hızlı hücumlarla karşılık vermeye başladı. Oyun hızlandı, hızlandı, hızlandı ve golü bulan Göztepe oldu, bir hızlı hücum sonrasında. Jahovic'in golü atarken ki rahatlığı, 'klas bir oyuncu' dedirtti.
Son dakika kâbusu geri geldi. Önde olan Göztepe, bastıran rakip takım, çok basit bir defans hatası, yenen gol... Neyse ki fark 2 idi de sadece 1'e düştü. Başka bir hata gelmeyince, Göztepe maçı 3-2 kazanmayı başardı.

Son olarak maçı televizyonlarından izleyenler için... Röportajları da dinlemişlerse eğer anımsayacaklardır:
Şimdi ceza alanı, gol pozisyonu... Özgüüüürrr... Top dışarı gittii. Yeter yaaaa bu ses...

Bahardan kışa

Nisan ayının son günlerini yaşarken, sahalar yeniden beyaza büründü. Doğanın dengesi tamamen bozulmuşken, insanın dengesinin de bozulmaması mümkün değil. Yaz geliyor derken, kışa girdik birden. Bolu'da kardan temizlenmiş bir sahada kozlarını paylaştı Boluspor ile Bandırmaspor.
Göztepe galibiyetiyle morallenen ve kendine olan güvenini yeniden kazanan Bandırmaspor, Bolu'ya umutlu gitmişti. Tabii ki Boluspor'un ilk 6 için rakiplerinden Göztepe'nin kazanmasıyla, kendisinin de kazanmasının gerekli olduğu gerçeği vardı.

Gerçekler, ayrı bir motive etmişti, ev sahibi ekibi. Koşuyor, pres yapıyor, Bandırma'ya göz açtırmıyordu. Görmeye alışık olmadığımız bir sistemi, başarıyla uyguluyorlardı. Hani hep yapılır, 2-3 oyuncu pres yapar, diğerleri ya geç kalırlar basmakta ya da hiç o işe girmezler, sonuç olarak yapılan presin de hiç bir getirisi olmaz. Bu öyle değildi. Pres başladığında her oyuncu biriyle eşleşiyor, Bandırmaya en fazla 2-3 pas hakkı verip, topu kapıyorlardı. Bu, Bandırma'yı sahadan sildi ama sadece hücum olarak.
Konuk takım defansta başarılı bir grafik çizdi. Diğer açıdan da bakarsak, Boluspor defansif oyunundaki başarısının kırıntısını bile hücumda gösteremedi. Bu da oyunun kalitesini aşağılara çekti. Heyecan yok gibi bir şeydi.

Yazdıklarım herkese garip gelmiştir, eminim. Maç 4-1 bitti ve tam 5 gol oldu. Bu maçta heyecan olmayacaksa, hangi maçta olur? Gerçek bu maalesef. Karşılaşmada gol dışında başka hiç bir şey yoktu. Saha zemininden mi, soğuk havadan mı, yoksa stresten mi? Hepsinin de az çok etkisi vardır.
Çok durgun, yavaş bir maç. Kaleden uzak, orta sahada... Göze batan bir tek Andre Santos vardı. Bir kaç pası, bir topu dokunurmuş gibi yapıp, bırakıp, arkadaşını pozisyona sokması, bir kaç saniyelik de olsa, futbolun güzelliğini gösterdi.
Filelerin havalandığı 5 golden sadece Boluspor'un 3. golü farklıydı. Paslaşmalar ve ver-kaçların sonucunda atılmış güzel bir gol oldu. Diğer goller ise tamamen hep defans hatalarından kaynaklandı.

Bolu, iddiasını sürdürdü aldığı 3 puanla. Bandırmaspor ise geçen hafta baharı yaşamışken, bu hafta kışı gördü. Çok zorlu maçlar var önünde ve kümede kalabilmek için de bir mucizeye ihtiyacı var.

Şip şak Akhisar

Akhisar Belediyespor, şaha kalktı. 1-0 yenik duruma düştüğü Bursaspor karşısında 5-1'lik farklı bir sonuca imza attı, düşme hattıyla olan puan farkını düşürmemiş oldu. Maçın ilginç bir yanı, daha 28. dakikada skor 4-1 oluvermişti. Ve bunun üstüne de, Bursa'dan gelen taraftar, stadı terk ederek otobüslerine gittiler.
Puanını 33'e çıkaran Akhisar 14. sırada. Düşme potasının üzerindeki, 16. sıradaki Gaziantep'le 8 puan fark var. Ama yine de rahat bir durum değil. Kimin kimi yeneceği hiç belli olmuyor. En az 1 galibiyet daha şart.

2. Lig Beyaz Grup

Şampiyonluğun son haftaya taşındığı grup. 2 aday İstanbulspor olsun, Amed Sportif olsun, geçtiğimiz haftada berabere kaldılar, büyük bir kısmet teptiler.
Bucaspor, 2 kere geriye düştüğü Zonguldak Kömürspor'u 3-2 yenmeyi başardı. Aldığı 3 puanla, küme düşme hattından uzaklaştı ve son maçını oynamadan, ligi bitirmiş oldu.
Fethiyespor, Keçiörengücü'nü farklı mağlup etti. Zira bu farka çok ama çok ihtiyacı vardı. Çünkü son hafta küme düşecek takımı averaj belirleyebilir eğer Fethiyespor yenilir ve Anadolu Üsküdar 1908 yenerse. Fethiyespor lig 3.'sü BB Erzurumspor ile deplasmanda, rakibi Anadolu Üsküdar 1908 ise hiç bir hedefi kalmamış Bucaspor ile kendi sahasında karşılaşıyor. İkili averaj eşit, genel averajda Fethiye 4 farkla önde. Atılan ve yenilen her golün çok büyük bir önemi olacak.

2. Lig Kırmızı Grup

Şampiyon Ankaragücü. Son haftaya 4 puan farkla girdi, işi bitirdi.
İlk 5 için farklı rakiplerle oynamasına rağmen, Menemen ve Karşıyaka, karşı karşıya geldiler. Karşıyaka yenecek ve Kastamonuspor 1966 ile Menemen'in puan kaybetmesini bekleyecekti. Karşıyaka öndeydi. Kastamonu'da öne geçti. Elde bir tek Menemen kaldı. Son hafta Menemen - Karşıyaka derbisi yaşanacak. Menemen'in yenilmesi, Karşıyaka'nın da son hafta 2 farklı galibiyeti, ilk 5'i getirecekti. Menemen mağlup duruma düştü. Maçta artık son dakikalara girilmişti. 90+4'te, Tayfun'un şutu, Menemen'e beraberliği ve ilk 5'i getirdi, işi son haftaya bırakmadı. Karşıyaka'nın da rekor skoru (7-3) güme gitmiş oldu.
Aydınspor 1923 kendini ateşe attı. Küme düşme hattındaki rakibi Bugsaşspor'a kendi sahasında yenildi. Son hafta 1 puan altındaki Tuzlaspor deplasmanına gidiyor. Beraberlik de yeter. Olası mağlubiyette ise Kırklareli'nin, Bugsaş deplasmanında puan kaybetmesini bekleyecek.

3. Lig 2. Grup

Manisa BBSK, evinde lig 2.'si Erbaaspor'u 3-1 yenerek, ilk 5 içindeki yerini garantilemiş oldu. Tire 1922 maçı, ligdeki konumunu belirleyecek sadece.

3. Lig 3. Grup

Bergama Belediyespor, şampiyon Afjet Afyonspor'u 1-0 yendi. Böylelikle ligi küme düşmeden tamamlamış oldu. Son hafta iddiasız bir maça çıkacak.

El Clasico

Dünyada en çok Real Madrid ile Barcelona arasında oynanan maçlar izleniyor. Ne de olsa dünyanın en büyük bir kaç kulübünden ikisi. Ve dünyanın en iyi oyuncuları var kadrolarında. Yıldızlar savaşı: El Claciso.
Savaş kelimesini kullandım. Öze inersek bu savaşı veren aslında sadece Real Madrid. Barcelona maçlarında hep bambaşka bir havaya bürünüyor. Barcelona kendi futbolunu oynarken, Real Madrid hep sert ama çok sert bir oyunu tercih ediyor. Yine öyle oldu, neticesinde müsabakayı 11 kişi ile tamamlayamadı.
Barcelona ayağa pas yapan bir takım. Pas trafiği kaleciden başlar, kolay kolay gelişigüzel vuruşlar yapmaz ileriye doğru. Sanırım bu pas trafiğini başlatmamak için Real Madrid ön alanda baskı yapmaya çalıştı. Öyle ki zaman zaman ceza alanı önünde 1 Barcelonalı defans oyuncusuna karşılık 3 Real Madridli hücum oyuncusu vardı. Bu kadar da abartılmaz pres. 1 oyuncuya karşılık, 1 oyuncu yeter. Abartırsan, gördüğümüz üzere 30. dakikadan sonra oyundan düşersin. Real Madrid oyundan düştü, takım oyunundan uzaklaştı, gol umudu yıldız oyuncularının yeteneğine kaldı. 1-0 öne geçmeyi başardı ancak devre 1-1 kapandı.
Ronaldo, takımına hiç katkı sağlayamadı. Messi ise çok istekliydi. Çok iyi işler yaptı fakat hırsının fazla olması, olumsuzluklara da neden oldu. 2 pozisyonda, bomboş durumdaki arkadaşlarına pas vermek yerine, topu sürmeyi tercih etti, faul yapılarak durduruldu. Verse, kaleciyle karşı karşıyalar. Yine de öne geçmeyi başardılar.
Messi'ye çok sert müdahaleden dolayı 10 kişi kalan Real Madrid beraberliği yakalamayı başardı ama maç bitti derken, inanılmaz bir gol yedi. Sanırım 1 kişi eksik de olsalar, yenecekleri inancına kapıldılar, tüm hatlarıyla hücum ettiler. Uzatmaların da sonuna gelmişken top kaybı yaptılar. Barcelonalı oyuncu kendi ceza alanından topu hızla sürmeye başladı. Realli oyuncular direk topu kapmak için hamle yaptılar ama başaramadılar. Bomboş alanda koşan bir oyuncunun ayağındaki topa doğrudan hamle yapılmaz. Onunla birlikte omuz omuza koşar, temasta bulunur, top sürmesini zorlaştırır, hızını keser ve durmasını sağlarsın. Sanırım yorgunluktan koşmayı göze alamadılar, tek hamleyi tercih ettiler, başaramamaları, yenilmelerine neden oldu.