Göztepe, evinde Vagner Love'lı Alanyaspor'u ağırladı. 8 hafta sonunda ligde 2. sırada olması, 10. sırada yer alan rakibini de mutlaka yenmesi gerektiği anlamına geliyordu. Şimdiye kadar ortaya koyduğu güzel oyuna bakınca da 3 puanın zor olmaması gerekirdi.
Sahada yine bildiğimiz bir Göztepe vardı. Koşan, pres yapan, durmayan, oyunu mümkün olduğunca hızlandıran bir takım. Bunu iyi etüt etmiş Alanyaspor ise maç başında ayak uydurmaya çalışsa da sertliği aşırıya kaçırdı bir kaç oyuncusu.

Sarı kırmızılılar için en büyük tehlike Vagner Love idi. Çünkü Antalya ekibinin oyun anlayışında tüm topları Vagner Love'a atmak vardı.
Vagner Love'ı biraz zor da olsa durdurdular durdurmasına ama 19. dakikada Mathieu Peybernes'in uzaklaştırmak istediği top, önüne düştü. Çok güzel bir vuruş yaptı. Lakin kalede golyemez Beto vardı. Topun önünde genişleyerek çok güzel bir konum aldı, gole izin vermedi.
27. dakikada Jahovic defans arkasında topla buluştu. Ceza alanına girdi. Tam vuruşunu yapacakken arkadan yapılan bir müdahalede yerde kaldı. Hakem autu gösterdi. Çok tartışılacak bir pozisyondu. Penaltı verilebilirdi.

Mücadelede kanatlar pek kullanılmadı. Alanyaspor koordineli bir atak yapamadı. Topla oynayan Göztepe idi ama kanatlar yerine ortadan, göbekten delmeye çalıştı defansı.
Jahovic'i boş bırakırsan ne olur? Gol krallığında öne geçer. Kornerde marke edilmeyen Jahovic, koştu, zıpladı, önündeki takım arkadaşının da üstüne çıktı, golünü attı, 41. dakikada.

Beto sakatlandığı için 2. yarıda yerini Günay'a bıraktı. İşte bu endişe verici bir durumdu. Süper Lig'in şu ana kadar belki de en iyi kalecisinden yoksun olmak elbette ki tedirgin eder.

İkinci yarıda bastıran, topla oynayan takım Alanyaspor'du. İlk yarıda yapamadığını bu yarıda yapmaya başladı. Elbette Göztepe'nin önde olması sebebiyle roller değişmişti. Şimdi gole ihtiyacı olan, konuk takımdı.

Böyle koskoca 45 dakika geçer miydi? Tempoyu ilk yarıdakine çıkartmak şarttı; bir türlü çıkmadı. Çıkmayınca rakibe rahat oynama şansı tanınmış oldu. Kontra ataklar çıkış yolu oldu. 2. gol bulunabilirdi, bulunamadı. Beraberlik golü geldi.

Bu gol birçok şeyi değiştirebilirdi. Değiştiremeden cevap geldi. Hayır, cevap değil, cevaplar geldi. 2 dakika arayla atılan 2 gol... Bu gollerde atanlar değil attıranlar parıldadı. İlkinde Tayfur, ikincisinde Sabri mükemmel işler yaptı, gollerin yaratıcısı oldu.
Sabri hem hücumda hem defansta, her yerdeydi. 87. dakikada Alanyaspor'un hızlı hücumunda geriye koştu. Kanattan verilen pasta altıpas içinde araya girdi. Topu durdurdu, kendi hızından dolayı duramadı, düştü. 2 Alanyalı oyuncu takip ederken, Göztepeli defans oyuncuları dondu kaldı, fark 1'e indi.
90+2'de uzaklaştırılamayan bir topta, Junior Fernandes'in çektiği şut, kalabalığın içinden, adeta iğne deliğinden geçti, ağlarla buluştu. 3-3. 3 puan geldi derken, avuçlarının içinden kayıp, gitti.

Hayat bir anlık boşlamaya bile gelmiyor. Son düdük çalana kadar dimdik hayatta durmak gerekir. Hele ki rakibin Trabzon deplasmanında, 3-0 geriden gelip, maçı 4-3 kazanmış bir takımsa...

Akhisar rehavet kurbanı

Önceki hafta Teleset Mobilya Akhisarspor, Trabzon'a deplasmanda 6 gol atmış, açık futbol oynayan takımlara karşı ne denli tehlikeli olabileceğini göstermişti. Bundan ders alan Gençlerbirliği, defans yaparken 11 oyuncusuyla kendi yarı alanına çekildi ve boş alan bırakmamaya gayret etti. Böyle olunca da Akhisar ileriye rahat çıkamadı, genellikle yan pas yapmak zorunda kaldı. Bu da oyun temposunu oldukça düşürdü.

Akhisarspor top rakibe geçtiğinde her ne kadar ileride baskı yapsa da bunda pek başarılı olamadı. Gençlerbirliği bu baskıyı rahat aştı.
15. dakikada serbest vuruşta, gol için ileriye çıkan Mustafa Yumlu'nun beline sarılındı. Kendini yere atarak penaltı bekledi ama hakem oralı olmadı. Orada bir tutma vardı ve penaltı verilebilirdi.  

18. dakikada da çok büyük bir defans hatası geldi Akhisar'dan. Miguel Lopez, sağ tarafta Serdar'ı kaçırdı, kademeye giren oyuncu da olmayınca, gol oldu.
23. dakikada bir hata daha geldi. Adam paylaşımı yapılamadı, kaleye çekilen ama hedefi tutmayan şut, altıpas çizgisi üzerine bomboş bırakılan Uğur Çiftçi'nin üzerine geldi, dokundu ve farkı 2'ye çıkardı. Anlaşılan yeşil siyahlılar, geçen haftaki mükemmel galibiyetin etkisinde kalmış, havalara girmiş, rakibini umursamamıştı. Sahada yokları oynuyorlardı adeta.

Gençlerbirliği taktiğini hiç aksatmadan devam ettirdi. Her zaman ama her zaman topun arkasına 11 kişi ile geçmeyi başardı. Bunda Akhisar'ın yavaş oyunu da etkili oldu. İnatla ceza alanı önüne oynandı, 3-4 kişinin arasında kalındı, top kaybedildi.
Sonrasında Gençlerbirliğili oyunculardan büyük bir hata geldi. Hatalı pas, ıska geçilen top, arkadan müdahale, penaltı ve gol... Penaltı olmasa gol de olmayacak, pozisyon bile...  

45+2... Yine sağ taraf... Yine Miguel Lopes... Yine Serdar Özkan... Yine kademe... Yine gol... Yenen ilk goldeki gibi hatalar dizisi... Serdar, ceza alanı içerisinde Miguel'i çok rahat geçti, kalabalığa rağmen kademeye giren hiç kimse çıkmadı, Serdar arkada, boşta olan arkadaşına pasını attı. 2 gol yiyen Akhisar defansı, hala uyuklamaya devam ediyordu, 3. gol de geldi.

İkinci yarının ilk 10 dakikasının ardından Akhisar'dan ilk defa hızlı ve koordineli bir atak geldi. Golle sonuçlanmasa da bir kıpırdanma olarak değerlendirilebilirdi.
58. dakikada ise, ceza alanı içerisinde Mustafa Yumlu'ya yapılan çekmeyi hakem bu sefer gördü, penaltıyı verdi ve sarı kartını gösterdi. Bu Scekic'in 2. sarı kartıydı ve takımını eksik bırakmış oldu.

Kalede hiç tehlike yaratamayan Akhisar, 2 penaltı golünden sonra bu sefer duran toptan bir gol buldu, skoru 3-3'e taşıdı.
Golün ardından tempo iyice hızlandı. Artık ayaklar daha hızlı hareket ediyordu. Ama defans sorunu hala sürüyordu. Vurdurulan şutlar, unutulan oyuncular... Konuk takım değerlendiremiyordu. Değerlendirse, fark olurdu.

Akhisarspor, rakip kaleye paslarla gitmeyi denedi, başaramadı. Uzun oynamayı denedi, yerini tutmadı. Oyunun büyük bir bölümü yan pas yaparak geçti, hiç bir şekilde ceza alanına yaklaşılamadı. Böyle olunca zaman hızla eridi, gitti. 6 gole rağmen, kalecilere hiç iş düşmedi.