Hükümet ile yapılan zam pazarlıklarından sonuç çıkmaması üzerine geçen 23 Mayıs'ta KESK'e bağlı sendikalar ülke genelinde alınan karar ardından, Dikili'de de greve katılanlar oldu. İş bırakıp, yürüyüş ve basın açıklaması yapanlar hakkında, 'Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme, yönetme ve bunların hareketlerine katılma' suçlamasıyla Dikili Cumhuriyet Başsavcılığı dava açıldı. Davanın ilk duruması Dikili Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapıldı. 25'i öğretmen, 3'ü sağlık personeli, 9'u da CHP ilçe yönetiminden olan 37 kişinin tamamının katıldığı duruşmada, kimlik tespiti yapıldı ve ifadeler alındı. Hakim, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı 22 Ocak'a erteledi.

ADLİYE ÖNÜNDE AÇIKLAMA


Eğitim-Sen Dikili Temsilciliği Dönem Başkanı Bekir Argun, Adliye Sarayı önünde yaptığı açıklamada, haklarında dava açılan 37 kişinin tamamının KESK ve DİSK üyesi emekçiler ve kendilerine desteğe gelen CHP'liler olduğunu söyledi. Argun, şöyle dedi:

"Hakkımızda açılan bu davanın yasalara karşı çıkmaktan çok, bir siyasal tavrın ifadesi olduğunu, yıllardır süren kamu emekçilerinin hak alma mücadelesine karşı uluslararası sermaye ve onun iş birlikçiliğini yapan ve bundan faydalanan hükümetin bir güç gösterisi olduğunu çok iyi biliyoruz. Bizler, Mayıs ayında hükümetin toplu iş görüşmelerinde, kendi yandaş sendikalarını bile çileden çıkartan tekliflerde bulunduğunda bu durumu protesto etmek ve yapılan haksızlıkları kamuoyu ile paylaşmak için yaptığımız basın açıklamasına birlikte ve trafiğe kapalı bir alanda yürüyerek gittiğimiz için yargılanıyoruz. İşte bu yargılanma AKP hükümetinin ileri demokrasi anlayışının tanımıdır."

CHP'li Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven de, sendikalara bağlı emekçilerin ve onların haklarını aramalarına destek olan CHP'lilerin, basın açıklamasına yürüyerek gitmelerine karşı, izinsiz gösteri yapmaktan dava açılıp yargılanmalarının, demokrasi tarihine geçecek kara lekelerden biri olduğunu öne sürdü. Özgüven, "İnsanların hak ve hürriyetlerine ilişkin gösterdikleri demokratik tepkiler toplumların kazanımları olmalıdır. Kimse halkın kendi hakkını aramak için yaptığı hak arama girişimlerine başka kılıflar bulma lüksüne sahip değildir. Halkın sabrı taşmaktadır. Unutulmasın ki, halkın önüne kimse geçemez" dedi.