Saadet Partisi (SP) İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Ali Özüdoğru ile partisinin il başkanlığında buluştuk. İzmir'e dair sıkıntıların neler olduğundan projelerine; muhafazakar kimliklerinin baskınlığının İzmirlilerce nasıl karşılandığından yönetim anlayışlarına kadar bir dizi soru sorduk. İçtenlikle yanıtladı.

Kemalpaşa Belediye Başkanlığı yaptığınız 10 yıllık dönemde hayata geçirdiğiniz projelerle ilçe halkının büyük takdirini toplamıştınız. Şimdi de partinizin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayısınız.

Evet. Teşkilatımız, il başkanımız ve yönetim kurulu üyelerimizle gece-gündüz çalışıyoruz. Zaten biz daha adaylar belirlenmeden çalışmalara başladık. Proje üretim merkezi kurduk. Ciddi bir plan yaptık. Karargah başkanımız, seçim işleri başkanımız var. 9 tane de uzmanlardan oluşan komisyonumuz var. Laf olsun torba dolsun gibi ezberden konuşarak, insanları aldatmaya, pembe tablolar çizerek onların mübarek oylarını çalmak için değil sadece ve sadece yaptıklarımızı delil göstererek çalışacağız. Kemalpaşa'da tam 10 yıl belediye başkanlığı yaptık.

O dönemde yaptıklarınızla adeta efsaneleştiniz...

Aziz Bey, on yılı aşkın belediye başkanlığımızı yapıyor. Binali Bey, uzun zamandır beri bakanlık yapıyor. Biz de onlardan aşağıda değiliz Allaha şükürler olsun. 10 yıl da biz Kemalpaşa'da belediye başkanlığı yaptık Milli Görüş belediyesi orada destanlar yazdı, efsanevi hizmetler yaptı. Türkiye'de bir numara olduk. Lafla olmadık tabi. İcraatla bir numara olduk. 10 yılda ülkede denk bütçe yapan ve yaptığı bütçeyi tıpa tıp uygulayan tek belediye olduk. 10 yılda bir lira borç almadık. İhtiyaç bile duymadık.

Nasıl başardınız bunu?

Bunu halkımızın gönlüne girerek ve Allah'ın desteğiyle yaptık. Biz Amerika'dan icazet alarak yola çıkmadık. Hakkın ve halkın yardımıyla sahaya çıktık. Kanalizasyon gibi 73 yıldır kimsenin el atmaya dahi cesaret etmediği kanalizasyonları yaptık. Pislikten kokudan kurtardık. En akıllara durgunluk veren hizmetimiz kanalizasyonları yapmaktı. Her sokak her cadde foseptik çukurları içerisindeydi. Orada, burada, şurada bir çukur. Böylesine zor şartlarda, kendi ekibine kanalizasyonu yaptıran belediye olduk. Bir başka belediyenin 26 trilyona bitiremediğin biz 2 trilyona yaptık. Üstelik bağlantıyı da biz yaptık. Başka belediyeler bağlantıyı size yaptırıyor. İZSU da öyle yapıyor. Kültür merkezimizi görmüştünüz. 5 trilyona yapılmaz denilen merkezi 950 milyona bitirdik. Bugünün dirisi yarının ölüsü diyerek Cennet Bahçesi Kabristanı adıyla harika bir mezarlık yaptık. Türkiye'de ses getirdi, hatta Avrupa'dan turistler geliyor. Tüm bunları yaparken bir lira borç almadık, İller Bankası'nın kapısında dilencilik yapmadık. Halkımızın geleceğini müteahhitlerin kesesini doldurmak için katletmedik. Sıfır borç bıraktık. 2 trilyona yakın da nakit para bıraktık. Şu anda 36 trilyon borcu var Kemalpaşa Belediyesi'nin. İşte fark bu. Türkiye'de bütçesini 10 yılda 400 kat arttıran tek belediye olduk. Meclis kararlarını yüzde 99 oy birliğiyle alan belediye olduk. Ben ne dersem o olur demedik. Tüm bilgilerimizi muhalif partilerle paylaştık, onlara anlattık. Kemalpaşa belki İzmir'in küçük bir ilçesi ama olacak oğlak burnundan belli olur diye bir söz var. Dolayısıyla biz bir çekirdeğiz. Ama bunda koca bir çınar, dut, kiraz ağacı var. Yeter ki vatandaşımız bu çekirdeği sandığa eklesin. Toprakla bütünleşirsek o beğenmedikleri ufacık çekirdek, gölgesiyle, serinliğiyle, meyvesiyle hizmete dönüşecek.

İzmir'in alt yapı sorunlarının bitmediği, neredeyse her yağmurda sıkıntı yaşandığına dair eleştirilere sizin bakışınız?

Evet gelelim İzmirimiz'e. Ben diğer arkadaşlar gibi insanları tenkit etmeyi, kusurlarını yüzüne vurmak yerine durum tespiti yapmak isterim. Tüm belediye başkan adaylarımıza saygılarımı sunuyorum bu arada. Konyalılar Gecesi'nde hepsinin ellerini ben havaya kaldırdım. Güzel oldu, örnek olduk. Samimi olunca niyetler samimi ise ameller de samimi olur. Bir numaralı sorun otopark sorunu. Alsancak'ta yürümek mümkün değil. Akşam biz Şirinyer'de bir yere girdik. Çıkamadık. İki taraf araba dolmuş. Böyle birşey olabilir mi? Park sorunu mutlaka çözülecek. Yeraltı ve yer üstünde otoparklar olacak. Yapılanlar var ama bir-iki tane yetmez. Artan nüfus ve araç sayısı var. 100 yıl sonrasının hesabını yaparak otoparklar yapacağız. Biz Kemalpaşa'da mezarlığı yaparken bile 50-100 yıl sonrasını düşünerek planladık. Geçen bir yağmur geldi. İtfaiye binası bile su altında kaldı. Enteresan bir durum. Yağmur suyu toplama ayrıdır. Kanalizasyona bağlanmaz. Dereleri ıslah ederek yağmur sularının olduğu yerde altyapıyı bir daha ellenmemek üzere yapacağız. Bunun dışında trafik sorunu var.

Evet trafik sıkıntısı bugünlerde de tartışılan bir konu. Sayın Aziz Kocaoğlu, trafik sorununun kasten çözülmediğini, siyasi davranıldığını belirtiyor.

Başkasının başarısızlığını kendimize basamak yapmayız. Kendi yapacaklarımızı anlatarak merdivenleri basamak basamak çıkacağız. Biz diyoruz ki trafik sorununu çözmek şart. İl ve ilçelerde trafik komisyonları var. Valilikle iyi bir diyalog kurularak bu sorunu çözeceğiz. Bir kere belediye başkanının Vali ile ya da Kaymakam ile kavga etme lüksü yok. Kavga iki taraf arasında kırgınlık yaratıyor. Biz önce kendimizle barışığız, kimseyle kavga etmeyeceğiz. Başarının hiçbir mazereti olmaz, başarısızlığın olur. Aziz Bey'e hiç kem söz söylemedim, söylemeyeceğim de. Binali Bey'e de. Biz sadece görüşlerimizi söylüyoruz. Trafik sorunu yeni çıkan bir durum değil ki. Aziz Bey'den önce de vardı. Ona fatura etmek de haksızlık. Deniz ulaşımını da beceremiyoruz.

İzmir Büyükşehir Belediyesi yöneticileri deniz ulaşımını arttırmak için yeni gemiler alınacağını açıkladı.

Biz hızlı vapurlar satın alıp, son teknolojiyle donatılmış, Bostanlı'dan başlayıp Çeşme ve Karaburun'a kadar çalıştıracağız. Her limanın yanına da otopark koyacağız. Otopark ücretleri de en fazla 3 TL olacak. Şimde her yerde 5-7 milyon. Öyle şey olur mu? Hem bana otopark yapmıyorsun, hem yaptığından yüksek ücretler talep ediyorsun. Beni limon gibi eziyorsun.

Her mahalleye 'sosyal tesis' projeniz de var. Neler olacak bu tesislerde?

Mahalle halkımızın acısını paylaşacağı taziye evleri olacak. Lokma dökmek için yerler. Mutluluklarını paylaşacakları düğün salonları olacak. Kadınlarımıza ve kız evlatlarımıza aletli jimnastik salonları olacak. Kem gözlerden uzak, huzur ve güven içinde spor yapacağı salonlar olacak bunlar. Gençlerimize minyatür halı sahalar, basket potaları, yüzme havuzları olacak. Bir evladın annesine hizmet ettiği gibi hizmet edeceğiz. Beni Kemalpaşalılara sorun. Nasıl bir adam diye?

İzmir'in çöp tesisi için alan sorunu da bugünlerde tartışılan konular arasında. Geçtiğimiz gün, AKP adayı Sayın Binali Yıldırım, Harmandalı'ya gidip, yine eleştiriler yöneltti. Siz ne düşünüyorsunuz ve ne yapacaksınız?

Proje komisyonumun hazırladığı raporlarda biz bu konuyu da ele aldık. İlçe belediye başkanlarımızı, oraların siyasi parti ilçe başkanları, halkı, kaymakamlarını topluyoruz. Komisyon topluyoruz, çöp sorununu ilmi biçimde ortaya koyup görüşlerini alacağız. Dayatmadan ikna yoluyla davranacağız. Bir tarafta Kınık bir taraf da Kiraz. Bergama'dan, Kiraz'dan kamyon kalkacak da Harmandalı'ya gelecek. Asrın gerçeklerine ve bilimsel olarak etrafa koku sızdırmaksızın, çöpleri geri dönüşümle kazanacak tesis yapacağız. Kimse çöp alanından memnun değil. Senin çöpün ama. 4 tane yer bulacağız. Yakıt tasarrufunu da sağlayacağız böylece. Biz hem geri dönüşümü sağlayacağız, hem de teşvik etmek için o tesisin maliyeti kadar ilçeye ek teşvik yatırımı yapacağız. Buna hangi akıllı belediye başkanı hayır diyemez.

Su ücretlerini de düşüreceğinizi söylediniz. Projelerinizin her biri bugünlerde İzmir'in tartışma gündemi aslında. Sayın Aziz Kocaoğlu ve Binali Yıldırım'ın karşılıklı birbirlerine yanıt verdiği soru ve sorunlar. Hatta Sayın Bülent Arınç'ın da "İzmirlilere arsenikli su içiriyorsunuz" şeklinde açıklamaları oldu

Su ücretlerini yüzde 25 düşüreceğiz. İzmir'de artık su 1 lira. Atık su daha fazla. Biz diyoruz ki 100 liralık su kullanan vatandaşımız Saadet Partisi iktidara geldiğinde 25 lira vatandaşın cebinde kalacak. Biz geldiğimizde kasamız dolacak. Su kaçakçılığını da önleyeceğiz.

Yöneticilik anlayışınız?

Ben bir vatandaş geldiğinde onu oturarak karşılamam, karşılamadım da. Kim gelirse gelsin, yaşlı, kadın, genç, good morning diyen de Selamün Aleyküm diyen de gelince, ayağa kalkarım. O oturunca otururum. Memurlarım da böyle olacak. İzmir belediyeciliğin ne kadar güzel olduğunu bizden öğrenecek inşallah. 'Sakın ola ki, vatandaşı ayakta, sizi oturuyor görmeyeyim' diyeceğim bürokrat ve memurlarıma. Oturacak oturacaksınız, kalkacak kalkacaksınız. Çünkü ben öyle yapıyorum. Benim yaptığımı sen yapmamazlık yapamazsın.

Belediyenin borçları konusunda rakiplerin eleştirileri var. Aziz Bey tam tersini belirtiyor açıklamalarında.

Aziz Bey'e hiçbirşey söyleyemem. Ona sevgim ve saygım var. 10 yılda yaptığı tüm hizmetlerden dolayı kendisine teşekkür ediyorum. Ancak 31 Mart'ta devir teslim yapacağız. Murat Taşer Bey'in, Binali Bey'in seçimleri kaybettikleri zaman onları meclisimizin onursal başkanlıklarına getireceğim. Hatta kendim bizzat ayaklarına giderek, 'Aziz Başkan senin 10 yıllık tecrüben var. Gel bana yardımcı ol, bilgi ve deneyiminden yararlanayım' diyerek tekliflerde bulunacağım. Ben bunu Kemalpaşa'da da yaptım.

17 Aralık operasyonunun ardından ardı ardına gelişen rüşvet ve yolsuzluk iddiaları sürecine bakışınız? Size oy kazandıracak mı bu süreç?


Kimsenin sıkıntısını kullanıp onu oya dönüştürmeyiz. Bu yanlıştır. Bir taraftan hükümet, Başbakan, kabine üyeleri, bakan çocukları diğer yandan ülkenin bir gerçeği olan saygın bir cemaat. Değil mi? Ben bu iki grubun birbirine düşmelerini, itham etmelerini üzülerek izliyorum. Sevinmiyorum, kahroluyorum. Yapmamaları lazım. Ama biri tetiğe bastı, biri buzağıyı serbest bıraktı.

İzmirlilerin yaşam tarzı kaygısı ve ülke gündemine dair gelişmelere hassaslığı söz konusu ediliyor. İzmirlilerin muhafazakar olarak tanımlanan partinize bakışı nasıl?

İzmir bir kere CHP'li der. İzmir milli görüşçü ama farkında değil. Bunlar sunni kavramlar. CHP-MHP-SP, sol-sağ-muhafazakar. Bunlar Batı'nın bizi kandırmak, bölmek için bulduğu kavramlar. İlericilik de gericilik de benim kavramım değil. Kürtçülük de Türkçülük de benim kavramım değil. En büyük ortak paydamız insan. Birbirimizi sevmekten ve anlamaktan korkmayalım lütfen. Dolayısıyla İzmir'e CHP'li gömleği giydirmişler; Orta Anadolu'ya 'Sen muhafazakar ol' demişler; İstanbul'a 'sen komunist olacaksın deyip, o gömleği giydirmişler'. 76 milyon vatan evladını kamplaştırmışlar, bölük pörçük etmişler. Biz birbirimizi yerken onlar malı arkadan alıp götürüyor. Biz bu oyunu bozacağız. O nedenle İzmir kimsenin babasının kalesi ve oy deposu değil. Benim de oy depom değil. Biz İzmir'e gönül kalesinin surlarından gireceğiz. Bir oyun oynanıyor Türkiye'de. Demokrasi oyunu. Oysa Türkiye'de uygulanan, tatbik edilegelen idare şekli demokrasi değil. Demakatu. Halkı, seçimlerde alet etmek. Halk seçime gitmiyor, seçtirtilmeye gidiyor. Özgür iradenizle, vicdanınızla, gönlünüzle sapa sağlam ulaşamıyorsunuz, ulaştırtılmıyorsunuz sandığa. Yeter ki bize ön yargılı bakmayın. Biz hiç kimsenin giyimine, kuşamına, içmesine karışma hakkını nereden bulacağız kendimizde. Ben kimim? Ben halkıma hizmet eden bir belediye başkanıyım. Binali Bey kullanıyor, 'Kimsenin yaşam tarzına karışmayacağız' diye. Sen belediye başkanısın. Giyim, kuşama parlamento yasa çıkarabilir. Biz bu kaygıyı Kemalpaşa'da zaten kırdık.

Nasıl kırdınız?

Herkesin bizden ödü kopuyordu, sonra hepsi bize abi demeye başladı. Giyim, kuşam, düşünce, fikir, ırk, mezhep bizi hiç ilgilendirmiyor. Karşımdaki bir insandır, Allah'ın bir kuludur, hizmete ve güzelliklere layıktır. Bu kadar basit. Bikini giysin, beni hiç ilgilendirmiyor. Şunu yesin bunu yesin, şunu içsin. Bize ne. Ben insanları cennete sokan gişe memuru değilim. Cehenneme atan zebanilerden de değilim. Bu kavramlar hiç hoşuma gitmiyor. Açık saçık. Ne demek bu yahu? Birisi öyle giyiniyor, birisi böyle giyiniyor. Nefret ettirmeyin müjdeci olun. Yargılayıcı olmayın. Ben kimi yargılayacağım. Önce kendimi yargılamalıyım. Onlarca kusurum, eksiğim var. Kendim yargılanmaya muhtaç iken başkasını nasıl yargılamaya ne hakkım olabilir? Bunu mahsus yapıyorlar. Biz faillere karşı değiliz, fiilere karşıyız. Yanlış fiili işleyen bir faile kızmayız, öfkelenmez, dışlamayız. Onun yaptığı yanlışa karşı dururuz. Kumar oynayana düşman değilim ama kumara karşıyım. Neden? Emeğini, ailesinin rızkını gidip başkasına veriyor.