Yalnız bizi değil, tüm dünyayı yakından ilgilendirdiği için başlığa aldım. Bu kadar çok şirketin kapatılmasını duyunca ilk aklımıza gelen, herhalde, 'Yazık değil mi, bu kadar işsizlik varken, bu kadar şirket kapatılır, insanlar açlığa mahkûm edilir mi?' soruları oluyor. Ama kazın ayağı öyle değil...
Biz de her şey serbest gibi...
Geçenlerde Buca'dan Adnan Erbesler yazmıştı: 'Aldığım peynir evde su oldu!' diye...
Zaten bakanlık hilebazları açıklamıyor mu?
Hepsi o kadar!
İnceleyin görün; zeytinyağında tağşiş yapan firmalar hep aynı...
Bunların üç beş kuruş cezadan korktukları da yok. Yakalanmaktan, adlarının yayınlanmasından ne sıkılıyor, ne utanıyorlar.
Bildiklerini okuyorlar...
Ayvalık'ta yine 'Zeytin hasadı ve şenlikleri' yapıldı. Acaba konu ele alındı mı?
Kaç tane Ayvalık'ın ya da Körfez Bölgesi'nin ünlü firması bu işi yapıyor?
Zaten bizden başka kimsenin umurunda değil ki!
Sistem aksırıncaya kadar ye, iç, eğlen...
Şimdi döneyim, 9 bin şirketin kapatılma olayına!

Niyetleri yok!

Çin'in kuzeyinde yer alan Tianjin şehrinde bu yıl, hava kirliliğine neden olan 9081 şirket kapatıldı. Tianjing Belediyesi Çevre Koruma Bürosu'ndan yapılan açıklamada, yıl boyunca yapılan denetlemelerde çevre koruma, arazi kullanımı ve inşaat kurallarını ihlal eden yaklaşık 19 bin şirket tespit edildiği belirtildi. Çevre Koruma Bürosu Başkanı Wen Wurui, kapatılan firmaların, diğer kural ihlali yapan firmaların aksine, kendilerini hiçbir şekilde çevresel standartlara yükseltme ihtimalinin bulunmadığını dile getirdi.

Bizde de az kaldı!

Öte yandan kentte, yüksek hava kirliliği nedeniyle Cuma günü 'turuncu alarm' ilan edildi. Ayrıca şirketlerin hava kirliliğine yol açan büyük emisyonların en az yüzde 50'sini kesecek 2. seviye acil müdahale sistemi de başlatılacak. Çin'de, en ciddi durumu belirtmek için kullanılan kırmızıdan başlayan ve onu turuncu, sarı ve mavinin takip ettiği 4 renkli hava kirliliği alarm sistemi bulunuyor. Ülkede ayrıca, bu sisteme denk düşen 4 seviyeli acil müdahale sistemi de uygulanıyor. Acil müdahale sisteminde ise, 1. seviye en ciddi durumu temsil ederken, 4. seviye de en düşük durumu ifade etmek için kullanılıyor.

İnsan katkısı büyük!

İklim değişikliğiyle ilgili ABD'nin yayınladığı rapor, küresel ısınmaya insanların katkısının büyük olduğunu ve bundan başka ikna edici bir açıklamanın olmadığını söylüyor. Ulusal İklim Değerlendirme Dairesi, yasalara göre her dört yılda bir iklimle ilgili rapor yayınlamak zorunda. Cuma günü yayınladıkları raporda da, iklim değişikliğinin neredeyse tamamen insan eliyle meydana geldiği belirtildi.

Türkiye'de de durum aynı...

Raporda, deniz seviyelerinin 2100 yılına kadar yaklaşık 2,5 metre yükselebileceği uyarısı yapılıyor. Amerika'da iklim yüzünden meydana gelen olayların da sıralandığı raporda, 1900 yılından bu yana küresel hava sıcaklıklarının 1 Celsius derece arttığı da belirtiliyor. Amerika'nın şu anda artan hava sıcaklıkları, yağmur oranları ve orman yangınları sayısıyla, iklim değişiminin etkilerini yaşadığı raporda ifade ediliyor. 25'ten fazla sahil kentinin de sel baskını felaketiyle boğuşmuş olduğu da raporda yazılı. Rapor, tarihte meteorolojik değişikliklerin kıyaslanabileceği örnek bir durumun olmadığını da belirtmiş.
Rapor, şu anki Amerikan yönetimi ve Çevreyi Koruma Dairesi'nin iklim değişikliğiyle ilgili tutumuna ters bir içeriğe sahip.

Atalık tohumlar için mücadeleye devam!

Dünyadaki başlıca gen merkezlerinden biri olan ve zengin tarımsal biyolojik çeşitliliğe sahip Türkiye'nin organik tohum fakiri olması pek de anlaşılır bir durum olmasa gerek. Özellikle de, organik tarımın yaygınlaştığı ve organik tarım sektörünün ciddi bir ihracat potansiyeli taşıdığı bir dönemde. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü'nün, Türkiye'de organik tohumculuğun sorunları konusunda 17-18 Ekim tarihlerinde, Afyon'da düzenlediği çalıştayın katılımcılarıyla birlikte, tohum meselesini her yönüyle masaya yatırmak ve çözüm önerilerini tartışma fırsatı oldu.

Yetersiz kalıyoruz

Toplantıda tartışılanları aktarmadan önce şu bilgiyi not edelim: Türkiye, dünya üstündeki sekiz gen merkezinden üçünün kesişim noktasında bulunan, çok sayıda tarımsal ürünün (soğan, yulaf, pancar, nohut, mercimek, keten, yonca, bezelye, çavdar, üçgül, buğday, badem, salatalık, elma, fıstık, erik, armut ve asma) orijini; fasulye, bal kabağı, bakla, kavun, mısır gibi türlerin mikro gen merkezi. Buna karşın, organik sertifikalı tohum üreten sadece bir enstitümüz ve bir firmamız var ve yerel tohumlarımızı korumak konusunda yetersiz kalıyoruz.

Çok yönlü bakış açısı gerek...

Yerel tohumların çiftçi elinde korunması, ekolojik tarımın ilkeleriyle birlikte sürdürülmesi, sağlıklı ürünlerin tüketicilere ulaştırılması için ekolojik pazarların, biyolojik çeşitliliğin devamlılığı için yerel pazarların yaşatılması, küçük aile işletmelerinin sürekliliğinin sağlanması ve gıda güvenliğinin bir bütün olarak ele alınması gerekiyor.

Sağlıklı şekilde...

Buğday Derneği öncülüğünde yaygınlaşan ekolojik (organik) pazarların bu bütünü korumak açısından önemi ortada. Ekolojik pazarlarda satışa sunulan yeşillikler, soğan, kavun, karpuz, domates, mısır, bakla, fasulye gibi bir çok üründe üreticiler, kendi yerel tohumlarını veya ilgili enstitü ve firmanın standart (hibrit değil) tohumlarını kullanıyor, yerel meyve çeşitleri ve siyez gibi yerel tahıl ürünleri ekolojik ve yerel pazarlar sayesinde var olmayı sürdürebiliyor. Ertesi yıl için kendi tohumlarını almaya devam eden, böylece yerel tohumlarını yaşatan, ekolojik tarımın ilkelerine sadık, tüketicilere sağlıklı ürünler sunan çiftçilerin ve aile işletmelerinin yaşatılması için organik pazarların da sağlıklı bir şekilde yaygınlaşması gerekiyor.

Çabalar sonuç veriyor

Toplantıda sivil toplum kuruluşları, belediyeler, akademisyenler, sivil inisiyatifler ve üreticiler olarak yerel tohumlar için yürütülen kampanya, proje, çalıştay, toplantı ve tohum takas şenliklerinin kamuoyunda duyarlılık sağlamanın ötesinde, bürokratlar arasında ve tohumculuk sektöründe de ses getirdiğini gözlemleniyor. Her ne kadar tohum takasının yerelde kalması, takasa getirilen tohumların virüslü vs olma riski, çimlenme gibi sorunlar söz konusu olsa da, bu etkinliklerin, toplumda duyarlılık oluşturması açısından önemi yadsınamaz.

10 bin kişiye istihdam

Az önce Çin'de 9 bin işyerinin kapatıldığını ve nedenini açıklarken, 'Yazık değil mi?' diyerek istihdamdan da söz etmiştim.
Şimdi de sorunun yanıtını vereyim: Çin'in Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nin güneyinde istihdam çalışmaları sürüyor.
Devlet işletmeleri, bölgede 10 binden fazla kişiyi istihdam etti. Komisyondan edinilen bilgiye göre, Xinjiang'daki 42 devlet işletmesi, şu ana kadar Kaşgar ve Hotan gibi Xinjiang'ın güney bölgesinde 10 bin 680 kişiye istihdam sağladı. Bu yılın başında Kaşgar ve Hotan'da üç sene içinde 100 bin kişinin istihdam sorununu çözmeyi hedefleyen bir plan ortaya koydu ve beraberinde bir dizi önlem alındı. Önlemler sayesinde bölgede, 10 binden fazla aile yoksulluktan kurtarıldı.
Xinjiang'ın güney bölgesinde, tarıma uygun arazinin az olmasına ve zorlu doğa koşullarının bulunmasına rağmen, bölgede nüfus yoğunluğu yaşanıyor.
 
DİP EKSPRES

3 Yıl sonra yenilendi...


İzmir 3 yıldır atıl durumda olan et entegre tesisine yeniden kavuştu. Dülger İnşaat tarafından 10 milyon lira yatırımla 105 dönümlük Buca'daki dev tesis tamamen yenilendi.
13 bin büyük ve küçükbaş hayvan kapasitesiyle Avrupa'nın en büyükleri arasına giren Dülger Et Entegre Tesisleri, İzmir'i ete doyuracak.
Dülger Et Entegre Tesisleri Yönetim Kurulu Başkanı Murat Dülger, 7 Kasım 2017 tarihinde, saat : 11.00'de tesisi gezdirerek bilgi verecek.