İzmirliler için 9 Eylül nedir sorusuna verilecek ilk yanıt elbette "İzmir'in Kurtuluşu" olacaktır. Peki ama; biz İzmirliler 9 Eylül'ün değerini yeterince biliyor, o günü istenilen ölçüde değerlendirebiliyor muyuz? Evet yaşıyor ve izliyoruz; 9 Eylül günü bölge gazetelerimiz ve İstanbul gazetelerimizin Ege ekleri günün anlam ve önemini yansıtan başlıkları kullanıyorlar. Ertesi günün  gazetelerinin başlıkları hemen hemen aynı sayılır: "İZMİR'İN KURTULUŞU COŞKULU TÖRENLERLE KUTLANDI" bunları yazmış/okumuş olmak güzel İzmir'imizin 9 Eylül heyecanında ne kadar yer kaplayacaktır? Bu başlıklarla, bu törenlerle o günlerin önemi; toplumumuza hangi ölçüde yansıtılmış olabilir ki?

Çocukluğumda anımsıyorum 9 Eylül oldu mu bizim Kırkağaç'ta üzüm sergileri bile bir günlük tatil edilir trenlerle İzmir'e akın edilirdi. Her yerin kendine özgü bir tanımlama koleksiyonu vardır. Bizim oralarda Fuar'ın adı galiba "Panayır"dı. Hem 9 Eylül'e katılmak hem de Fuar'ı ziyaret etmek yakın taşranın belki de yıllık gezi ritüeli sayılmalıydı. O eski Egelilerin İzmir'in kurtuluş gününe verdikleri önemi anlatmaya bilmem satırlar yeterli olacak mıdır?
Yalnızca Egeliler mi dersiniz? Bakınız; elimde İzmir'in gazetesi "Demokrat İzmir"in 9 Eylül 1953 tarihli bir nüshası bulunuyor. Gazetenin 3'üncü sayfasındaki bir yazıdan söz edeceğim. "31'inci Yıldönümünde : Ajaaanns...  Dehşetli Yazıyor!.." başlıklı yazı Kadri Güvelioğlu tarafından gazeteye gönderilmiş? Kendisi eşimin teyzesinin eşi olup o tarihte Bartın Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanı olarak görev yapmaktadır. Keşke olanak olsa da yazının tamamını buraya aktarabilseydim.  

Çünkü, Kadri Güvelioğlu; 12-13 yaşlarında bir ortaokul öğrencisi iken Giresun'da hakim olarak görevli bulunan ağabeyinin yanındadır. Zaten söz konusu yazı da ağabeyi avukat Ali Saip Güvelioğlu'na ithaf edilmiştir. Yazdığım üzere keşke yazının tamamını aktarabilseydim dedim olanak yaratamadığımıza göre yazıdan bazı bölümleri bilgininize sunmak istiyorum. Anlatılanların tamamı İzmir'den çok çok uzaklarda bulunan Giresun'da yaşanmaktadır. İşte bizler o günlerde Giresun'da yaşananları gözümüzün önüne getirebilirsek Kurtuluş Savaşımızı ve İzmir'in kurtuluşunun anlamını daha güzel değerlendirebiliriz.
Ben düşüncemin doğruluğuna inanıyorum, isterim ki; ülkemizin tüm insanları da inansınlar. İnansınlar ki Osmanlı hayranlığı olarak tanımlanan garip akım silinsin gitsin. Yoksa bu gidişle belki de 2'nci Kurtuluş Savaşı yapmak zorunda kalabileceğiz.

Haydi bakalım izleyelim, 9 Eylül 1953'de rahmetli Güvelioğlu neler yazmış? "İstiklal Savaşı bütün hızıyla devam ediyordu.   ...Çok ıstıraplı günler yaşıyorduk.   ...Ajansı heyecanla beklerdik.   ...Her gün öğleden sonra ajans satan çocuğun: Ajaaannns ... Dehşetli Yazıyor. Sesi işitilince, benim elime bir kuruş sıkıştırılırdı.   ...çocuğun önüne çıkar bir ajans alırdım.   ...Haberleri ajanstan öğrenirdik.   ...Ankara'dan gelen telgraflar dar, uzunca kâğıtlara matbaa olan yerlerde matbaa ile olmayan yerlerde ise şapografla yazılır tanesi bir kuruşa satılırdı.   ...Mektebimizde de bütün fikir, his ve heyecan (İzmir) etrafında toplanmıştı.   ...Vatanın her yeri işgal altında idi.   ...Fakat biz hep İzmir Marşı söylüyor, İzmir'e ait şiirler ve manzumeler okuyorduk.   ...Vatan demek İzmir demekti".  

Kadri Güvelioğlu'nun yazısının devamında ağabeyinin ajanslardan alınan bilgileri büyükçe bir harita üzerinde izlediğini de öğreniyoruz. O halde yazılanları okumayı sürdürelim. "Bu harita üzerindeki çalışmalardan iki günü hiç unutmam.  ...Düşman Haymana Ovası'na kadar ilerlemişti.   ...Sonra Sakarya Zaferi oldu.   ...Giresun'da çok şenlik yapıldı.   ...Fakat İzmir henüz alınmamıştı, daha nice aylar geçti.   ...Sonra bir gün İstanbul yolu kapandı dediler.   ...Bir gün de büyük Taarruz başladı dediler.   ...Türk Ordusu 30 Ağustos'ta Dumlupınar'da düşmanı dört yandan sarmış mahvetmişti".   
Peki daha sonra ne olmuştu onları da yazımızdan ama gene parça parça izleyelim mi, ne dersiniz?  "Ajans satan çocuğun her zamanki sesi duyuldu.   ...Aşağıya doğru koşuyordu, ama bu koşma diğerlerinden farklıydı.   ...Durmadan bağırıyordu Ajaaaannns, Ajaaannnns Dehşetli yazıyor İzmir alındı .   ...O zaman evimizde bir vaveyla koptu, biz de bağırıyor, hıçkıra hıçkıra ağlıyorduk".
Peki; yaşananlardan 31 yıl sonra rahmetli Güvelioğlu yazısını nasıl bitirmişti? İzninizle onu aynen yazacağım. "Her sene 9 Eylül günü bu hazin tablo gözümün önüne gelir, hatırasını yazmak isterim. Hissettiğim gibi yazamamaktan korkar, ellerim titrer, gözlerim buğulanır beyaz kâğıdım siyahlaşır bırakırım. Aradan 31 sene geçti! Hâlâ aynı gözler, aynı kâğıt. Artık yazamayacağım..."
Ne dersiniz? Sizlere o günlerin heyecanından ufak da olsa bir şeyler yansıtabildim mi? Yansıttıysam ne mutlu bana. Dileğim, tüm ülkemiz insanlarının İzmir'in kurtuluşunun çok farklı bir anlam taşıdığına inanabilmeleri yönündedir.
O kurtuluş gününü bize yaşatanlara çok şey borçluyuz. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyoruz.
Esenlikle kalınız...