Değerli okurlarım, geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Donald Trump tarafından açıklanan ABD'nin Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi birçok tartışmalı konu başlığı içeriyor. Bu yazımızda söz konusu belgenin içeriğine kısaca göz gezdireceğiz.
    
Öncelikle elli beş sayfalık bu metinde Türkiye adı hiç geçmiyor. Sevinelim mi üzülelim mi bilemedim...

Belgede Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti'nin stratejilerinin ABD'nin çıkarlarıyla çeliştiğine dikkat çekilmiş. Bu iki ülkenin ABD'nin güvenliğini ve gelişimini sarsmaya çalıştıkları, askeri güçlerini ABD aleyhine arttırdıkları, bilgiyi kontrol altına alarak kendi halklarına baskı uyguladıkları savlanmış. Rusya Federasyonu'nun siber saldırılarından bir güvenlik tehdidi olarak söz edilmiş.
    
Trump, belgeyi açıklarken kendinden önceki ABD başkanlarının aksine ABD vatandaşlarına öncelik vereceğini savunmuş.
    
Kuzey Kore ve İran da ABD'nin güvenlikleştirme stratejisinden nasibini almış. İki ülkenin bölgelerini istikrarsızlaştırdıkları, ABD ve müttefiklerini tehdit ettikleri ve kendi vatandaşlarına vahşice davrandıkları iddia edilmiş.
    
Belgede ABD'nin Avrupalı müttefiklerine savunma harcamalarını arttırma çağrısı yapılmış. 2024'e kadar müttefiklerin savunma harcamalarını GSYİH'nin % 2'sine çıkarmaları talep edilmiş.
    
İsrail'in Ortadoğu'daki problemlerin kaynağı olmadığı vurgulanmış. Ortadoğu devletlerinin terör örgütleri ve İran ile mücadele etmek konusunda İsrail ile ortak çıkarlarının farkına vardıkları iddia edilmiş.
    
Elli beş sayfalık metinde tam yirmi dört kez Rusya sözcüğü geçmiş.
    
Değerli okurlarım, belgede yer alan yukarıda aktardığım ifadeler ABD'nin tek taraflılık üzerine kurulu sığ bir dış politikaya yöneleceğini gösteriyor. Zaten bu yönelimin emarelerini Trump iktidarının ilk aylarında birçok örnekte gördük.
    
Kudüs konusunda ABD'nin hem BM Güvenlik Konseyi'nde hem de Genel Kurul'da neredeyse yalnızlaşması, ABD'nin bu yeni dış politik vizyonunun uluslararası toplum tarafından pek de hoş karşılanmadığını gösterdi.
    
ABD hegemonyasının sarsılacağı günler bizleri mi bekliyor dersiniz?