"Adalet Yürüyüşü"...
Gündeme böyle bir başlığın düşmesi bile dehşet verici.
Adalet nedir? Huzur, güven, barış içinde birlikteliğin olmazsa olmazıdır. Vicdandır; sızlamayan... Terazidir, dengedir... İçinizde sizi rahatsız eden hiçbir kımıltı olmamasıdır.
Uzun süredir, hukuk ve adaletin zayıflamasından söz ediyorken, adımlara indirgenmiş hali ile şimdi yokluğun, adaletin ölümünün ilanı demektir. Ya da öldüğünü yeni fark edenlerin isyanı da diyebilirsiniz.
Demokrasinin dışına, tam da uygulanması gereken noktadan, Meclis'in içinden ve sandık marifeti ile oy kullananlar aracılığı ile çıkış yapan bir ülkede, muhalefetin söz söyleyecek ve sözünü dinletecek zemini kalmamış, iş ayaklara düşmüş demektir!...
"Yollar yürümekle aşınmaz" diyen bir siyaset kültürü olan ülkede yolların çare için çıkış olmasını beklemek ve dilemekle; başka deyişle adaleti yürüyerek yeniden var etmek üzerinden mi inşa edeceğiz umutlarımızı?
Yürüyüşle yeniden var edebilecek miyiz gözümüzün önünde yok edileni?
Yazık!... Yollarımızda da adaletsizliğin izleri var artık.
Dil bitmiş, söz yitmiş, soluk kesilmiş, adaletin ayaklar altına alınmasına isyanı anlatmak ayaklara kalmış!...
Akıl, bilim, bilgi, hukuk anayasa askıya alınıp, anayasa dışı düzene geçilirken, bir bir yıkılırken Cumhuriyet'in değerleri, Atatürk adının her yerden silinmesi çabaları sürerken durdurmak için değil de, hukuk dışılığın dip yaptığı noktada sözün yetmezliğinin ayırdında olmak!...
Adalet önce geç kaldı, sonra yok edildi. Muhalefetin akıbetinin de aynı olması ihtimali giderek güçleniyor; ya da ana muhalefet tasfiye sırasının kendisine geldiğini yeni fark etti mi demeli?!...
Hukuk, iktidar (ve yandaşları) için koruma kalkanı işlevi görmeye başlamışsa, orada adaletten söz edilemez. Uzun süredir işletilen bu sistem artık yerleşiyor.
Toplumda son kalan direnç noktalarının da kırılabilmesi için, ana muhalefet hedef alındı ve onun aracılığı ile bu keyfiyeti ilan etmiş oldular.
Demokrasi defteri dürüldü, büküldü, katlandı rafa kaldırıldı. Diyalog yok. Uzlaşma, AKP iktidarı ile birlikte dayatmanın adı. Geriye (şimdilik) sadece yürünecek yollar kalmış görünüyor.
Ötekileştirme ve diğeri üzerinden kazınan farklılıklarda odaklanmaktan, ilkesel duruş aşındırıldı. Kabul edelim ki, Enis Berberoğlu, CHP'nin temel çizgilerine yakın bir isim değildi. Normal süreçlerde kendisi de CHP saflarında yer almazdı. Alenen, "Ben CHP'li değilim" diyen vekilleri de olan bir muhalefet (!) partisi haline getirilen CHP'nin bugün kendisini dönüştürmek isteyenlere sahip çıkıyor olmasını kişilerden bağımsız değerlendirmenin öneminden söz ediyorum. Hukuk, adalet, dolayısı ile demokrasinin dışına çıkış; büyük ölçüde bu değerlerin ortak payda olmaktan çıkarılışı, değerler etrafında ilkesel duruştan uzaklaşılması nedeniyledir.
Değerleri kişilerden bağımsız sahiplenmeliyiz.
Adalet herkes için gerekli.
Hatta fiilen yok edenler için de!...
Toplumun direnen kesitlerine darbelerin hukuk üzerinden dolanarak vuruluyor olması, adaleti yok ederken, vicdanlarda derin izler bırakıyor. Vicdan dediğinizin partisi yoktur. Toplum vicdanı denilen bir gerçek de var. Toplumun vicdanı kanatılarak kimse daha güçlü olamaz. Ve bu vicdan uzun süredir kanatılmakta.
Otoriterlikten totaliterliğe doğru yol almaya başlayan tek parti rejiminin, kalıcılaştırılmasında hedef gösterilen 2019 öncesinde, sindirme, susturma hamlelerini hukuku alet ederek, hem kendi içinde hem de dışında sürdüreceğinin işaretleri çoğaltılıyor. Damatlar üzerinden kendi yandaşlarına verilen gözdağı ile muhalefete verilen gözdağı arasındaki mesafe çok derin.
Böyle devam edemeyeceğinin ilanıdır bu yürüyüş.
Bir büyük "YETER" çığlığı!...
Nihayet, farkında olmayan ya da farkında değilmiş gibi yapan ya da her şey kendiliğinden düzelecek diye bekleyenleri dürtecek bir adım attı CHP!... Her şey normalmiş gibi yapma dönemi sona erdi gibi!...
Mesajı en doğru okuması gereken nalıncı keseri gibi sürekli kendisine yontan ve kendisine mesafeli olana özgür alan bırakmayan iktidardır.
Sonunu getirir mi diye CHP üzerinden düşünmeyi bırakalım ve sadece CHP'ye odaklanmayalım. Odak noktamız adaleti diriltmek, hukuku herkes için var etmek ve demokrasiyi yeniden inşa etmek olmalı. Eleştiri okları yerine, umudu avuçlayalım, yolları açmak olsun görevimiz.
Yürüyüş başladı haberiniz ola!...
Nazım'ın dizelerindeki özlemi gibi elbet bir gün; yeniden GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ, GÜNEŞLİ GÜNLER...
MOTORLARI MAVİLİKLERE SÜRECEĞİZ!...
Yeter ki inanalım!...