29 Temmuz'da TV'de "Basın Koridoru" programını izliyorum. Konuk Muharrem İnce. 24 Haziran'dan bu yana merak edilen birçok soru soruluyor, o da cevap veriyor. Bir saptaması var, diyor ki "Biz AKP'ye çok benzedik, tüzüğümüzde partiye başkan nasıl seçileceği var da nasıl değişeceği yok. Yönetenleri değiştiremiyoruz ki yönetim değişsin". CHP'de demokrasi, Türkiye'de demokrasi demek. Sevgili okuyucularım, demokrasinin en önemli koşullarından biri adalet, herkese lazım. Uygulamaya gelince sınıfta kalırız. Adalet kişilere, koşullara göre değişen bir kavram değil, evrensel olmalıdır. Bu kavramı çok güzel anlatan bir anekdotu belki daha önce okudunuz ama hatırlamakta yarar var.

***
Alman Kralı II. Frederick 1750 yılında Potsdam'dan geçiyor. Orayı çok beğeniyor ve "Bana şuraya bir saray yapın" diyor. Ertesi gün adamları gidip bakıyorlar, Kral'ın beğendiği yerde bir değirmen. Adamlar kapıyı çalıyor, yaşlı değirmenci açıyor.
- Buyurun efendim, ziyaret sebebinizi öğrenebilir miyim?
- Bizi Kral gönderdi. Burayı görüp çok beğendi, satın alacak. Kaç para istersin?
- Satmıyorum ki ne parasından bahsediyorsunuz?
- Saçmalama, Kral orayı satmanı istedi.
- Bana ne. Ben satmadıktan sonra kimse alamaz ki.
Adamları gelip Kral'a diyorlar ki:
- Efendim beğendiğiniz yerdeki değirmenci deli. Satmıyorum dedi.
- Çağırın bakalım bana şu adamı.
Değirmenci gelip, Kral'ın karşısında duruyor. II. Frederick:
- Yanlış anladınız herhalde beyefendi, ben satın almak istiyorum orayı. Kaç para?
- Yoo yanlış anlamadım, adamların da dün bunu söyledi. Satmıyorum!
- Beyefendi inat etmeyin, paranızı fazlasıyla vereceğim.
- Sen koskoca kralsın, paran çok. Git Almanya'nın her yerine saray yap. Burayı benden önce babam işletiyordu. Ona da babasından kalmış, ben de çocuğuma bırakacağım. Satmıyorum!
II. Frederick ayağa kalkıyor:
- Unutma ki ben Kralım!
Değirmenci bakıyor ve diyor ki;
- Asıl sen unutma ki Berlin'de hâkimler var!
Bu sözler karşısında Büyük Frederik şaşırır ve susar. Bir ülkede imparator ve değirmencinin yasalar karşısında eşit olduklarını anlatan bu olay, yargının varlığının ve bağımsızlığının önemini vurgular.
Eğer yargı bağımlı olsaydı, değirmenci Berlin'deki yargıçlara güvenebilir miydi? Bugün, Büyük Frederik'in sarayının karşısında, kanatları göğe uzanan bu yel değirmeni durmaktadır. Değirmencinin "Berlin'de yargıçlar var", sözü de Almanlar arasında, bir atasözü gibi tekrarlana tekrarlana günümüze kadar gelmiştir.
                                                                                     ***
Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar kral bile olsa adaletten üstün değildir. Hiç kimse adaletin üstüne çıkamaz. Orada oturamaz. Bugün bütün gelişmiş ülkeler hukuk fakültelerinde bu olayı anlatırlar. "Berlin'de hâkimler var!"
- Potsdam'da Sansosi Sarayı. Saray ve değirmen yan yana. Kral ve değirmenci adaletle komşu oluyor.
Sabahları II. Frederick arka bahçeye çıktığında değirmenci sesleniyor:
- Hey Frederick, ekmek yaptım göndereyim mi?
II. Frederick diyor ki:
- Adalet her sabah bana, sıcak bir ekmek kokusuyla gelirdi.
***
1917 yılı sonuna doğru Vahdettin ve bir Osmanlı heyeti Almanya'ya görüşmeler yapmak üzere gidiyor. 31 Aralık 1917. Berlin'de bir otelde yılbaşı kutlamaları yapılacak, Osmanlı heyeti de var orada. Aralarından biri bu öyküyü anlatıyor. Ve:
- Hadi Potsdam çok yakın. Gidip adaletin simgesi olan o değirmen ve sarayı yan yana görelim.
Kimse gelmiyor ve o öyküyü anlatan tek başına kalkıp gidiyor. Herkes yılbaşı kutlarken o gidip adaletin simgesini uzun uzun izliyor. O kişi Mustafa Kemal Atatürk'tür.