Mary Shelley (1797-1851),  İngiltere'nin unutulmaz yazarlarından. Aynı zamanda kısa öyküler, oyunlar, biyografiler ve hatta seyahat yazıları yazardı. Eşi Percy Shelley de romantik şair ve felsefeci idi. Felsefe ailelerinin temelinde idi. Babası William Godwin ve annesi Mary Wollstonecraft de felsefe çalışmaları yapıyorlardı. Annesi ayrıca, ünlü bir feministti.
Mary, unutulmaz ve romantik öyküsünü kafasında şekillendirmeye başlamıştı. 1816 yılının yazında, 19 Haziran'da, İngiltere'nin en ünlü şairlerinden Lord Byron, doktoru ve diğer dostları ile birlikte İsviçre'nin Cenevre kentinin dışında çok eski bir şatoda yemeğe davetli idiler.

Fırtına nedeni ile o gece şatoda kalmak zorunda kalan grup, bir hayalet öyküsü anlatılmasına karar verdi. Mary Shelley, o akşam kurgulamakta olduğu romantik öyküyü bir hayalet öyküsü olarak anlattı. Herkes etkilenmişti.

Kurgunun tamam olduğuna inandığı zamanda bile, 1818 yılında, önce isimsiz olarak 'Frankenstein' adıyla yayınladı romanını. Öyle büyük bir yankı yaptı ki, bu kez kendi adıyla ve unutulmaz son hali ile yayınlarken 'Frankenstein: Çağdaş Prometheus' adını verdi.
Aynı gecenin ruhundan etkilenen, o gecenin konuklarından Lord Byron'ın doktoru John William Polidori  de ilk romantik vampir öyküsünü yazdı ve 1819'da yayınladı: The Vampyre (Vampir).

***

Mary Shelley'nin, Frankenstein adlı eserini yazdığı yıl 1818. Yani dört yıl sonra Frankenstein'ın doğuşunun ve edebiyat, sinema, sanat, müzik, popüler kültüre katılışının 200'üncü yılı olacak. O günden bugüne Frankenstein üzerine yüze yakın film çekildi, müzikler bestelendi, sahnelendi, tabloları yapıldı, şiirleri yazıldı. 

Frankenstein öyküsüne neden bu kadar düşkün dünyalı? Çünkü gerçek... Defalarca yaşandı ve yaşanıyor... Türkiye'de de...
200. yıl kutlaması için 2018'i beklemeye gerek yok. Biz de kutlama her yıl var. Erdoğan'ın paralel dediği cemaat ile mücadelesine de bir de Frankenstein tarafından bakın. Cumhuriyet'ten Can Dündar bakmış ve yazmış:

***

Bu senaryo, Frankenstein'ınkiyle 'paralel'dir:
Hükümet, cemaatle el ele vererek Emniyet'in usulsüz dinleme, illegal delil toplama, sahte kanıt üretme atölyelerinde, kendisine bağlı devasa bir canavar yarattı.
Bu canavarı, kendi iktidarına karşı çıkanların üzerine saldı.
'Canavar', acımadan hepsini temizledi; askerleri, savcıları, hakimleri, bürokratları, polisleri, gazetecileri, siyasetçileri...
Canavar'la yaratıcısı, onların kelepçelenip kodese atılışını, 'Masumuz' diye çırpınışını, ailelerinin feryadını keyifle izledi.
Lakin 'Canavar', rakiplerini yedikçe semirdi, palazlandı, kafesine sığmamaya, payıyla doymamaya başladı.
O zaman da yaratıcısı tarafından ihanetle, nankörlükle, açgözlülükle suçlanıp cezalandırıldı. Yalnızlığa terk edildi.
O da, romandaki gibi, yalnızlığı arttıkça, kendisini yaratandan öç almaya girişti.
Yıllarca paralel yaşadıkları için, yaratıcısının sahtekarlığını en iyi o biliyordu. Bilgi-belge toplarken efendisininkileri de bir gün kullanmak üzere ayırmıştı.
Kendisini var edenin, şimdi kendisini yok etmeye hazırlandığını anlayınca, öfkeyle ayağa kalktı. Ve 17 Aralık'ta, kendisini de berhava edecek bombanın pimini çeken bir intihar komandosu gibi, elindeki arşivi patlattı.
 
'17 Aralık', 'Efendi'yi yaraladı ama öldürmedi.
Ve her öldürmeyen yara gibi, onu güçlendirdi.
'Efendi', 22 Temmuz sahurunda Canavar'ının inine girdi. Şimdi, ancak polis devletlerinde görülebilecek türden bir zaptiye çatışması yaşanıyor. Polisler, polis lojmanlarını basıyor.
Yarın çete içi kavga tırmanacak: Yargıçlar, savcıları yargılayacak. MİT, istihbaratçıları sorgulayacak.
Canavar'ın daha önceki kurbanları, kendilerine kıyanların sabaha karşı 'Haksızlığa uğradık'  feryadıyla kelepçelenişini, eşlerinin, çocuklarının direnişini, bu ibretlik 'vardiya değişimi'ni, acı bakışlarla izliyor kenardan...
'Eden, bulur. Adalet bir gün herkese lazım olur' diyorlar.

***

Frankenstein, bir tanrılığa özenme ve yaratma öyküsüdür. Tanrılığa özenen herkes gibi sonu malumdur. Yaratılan eninde sonunda, tanrı olmadığını bildiği yaratıcısına ölümcül darbeyi vuracaktır.
Bir küçük ayrıntı daha... Popüler kültür ve hatta tüm dünya Mary Shelley'nin öyküsündeki bilim adamı Victor Frankenstein'ın adını canavarın adı olarak biliyor ya da kullanıyor. Çünkü romanda canavarın adı yoktu.

Hükümet-Cemaat çatışmasında, canavarın adı konduğuna göre Frankenstein'ı yaratıcısının adı ile yeniden özdeşleştirebiliriz. Yani, şimdi o, Dr. Frankenstein olmuş oldu...