Afrin harekatının başlaması ile tüm Türkiye tek yürek oldu. Kalplerimiz Mehmetçik ve yurdumuzun bekası için atıyor. Uzun zamandır oluşturulması ABD tarafından planlanan ülkemizi parçalamaya yönelik bir Kürt devleti kurulması adına PKK ve PYD ile iş birliği içinde. Türkiye'nin içinde ve dışında terör gruplarını ve terörü besleyen ABD'nin bu tutumunda ısrar etmesi sonucu Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunacağını "Zeytin Dalı" harekatı ile Kuzey Suriye'ye girdi. Tüm dünyadan çeşitli açıklamalar yapılıyor. NATO tüm ülkelerin kendini koruma hakkı olduğunu deklare etti.
Çok doğru, tam da bu noktada ben de vatandaş olarak soruyorum. Bu tabloda Türkiye'nin kendini koruma hakkı Suriye'nin kendini koruma hakkı var da Amerikan askerlerinin Amerika'nın o bölgede ne işi var? Aslında bunun cevabını hepimiz biliyoruz.

***
Dünyanın jandarmalığına soyunup, orta doğu'yu kendi çıkarları doğrultusunda sınırları değiştirip yeniden şekillendirme gayretiyle, Büyük Orta Doğu projesi BOP ilk ayağını Irak'a barış ve refah getireceği teziyle Irak'a girerek tarihini, insanını darmaduman etti.
Keza Libya'yı da asıl hedefi enerji kaynakları. Petrol kaynaklarını sus payıyla diğer Avrupa ülkeleri ile paylaşarak. İran'a bir türlü diş geçiremeyen ABD onu bir sonraya bırakarak hedefe Türkiye'yi koydu.

***
Sevgili okuyucularım, her zaman yazarım, söylerim, uluslararası ilişkiler bambaşka bir kulvar. ABD'nin bu planı dün yapıp bugün uyguladığını düşünmek çok saflık olur. Arkasındaki diğerlerinin de. Her ülke bu kulvarda kendi çıkarlarının peşindedir.
Türkiye'nin bugüne kadar zarar görmemesini Mustafa Kemal Atatürk gibi son yüzyılın dehasına ve arkadaşlarına borçludur. Yüz yıldır oluşturulan bu uluslararası niyetler silsilesi Çanakkale'de kurtuluşa, Atatürk ve askerlerine çarpıp dağıldı. Ordularının başında en önde "Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum" diyen Başkomutanlarıyla. Ama niyetler hep canlı idi. Amerika, Amerika olalı diğer sömürgeciler de. Kapalı kapılar ardında sabırla. Aslında doğanın kuralı, büyük balık küçük balığı yutar yani bu günkü süslü terminoloji, uluslararası ilişkiler. Maalesef bu konuda Türkiye- ABD ilişkileri sakıncalı.

***
Modus Vivendi size bir şey hatırlatıyor mu? 07 Eylül 2016'dan itibaren köşemde, Türk- Amerika ilişkilerini I, II, III olarak üç hafta yazmıştım. Emekli Büyükelçi Bilal Şimşir'in makalesinden özetleyerek inanılmaz değerli bilgilerdi. Neyse bugüne gelirsek tekrarlayacağım o bilgilerin ışığında. Birinci Dünya Savaşında (1914-18) Türkiye ile ABD karşı bloklarda, karşı cephelerde yer aldılarsa da savaş halinde olmadılar yani kurşun sıkmadılar. Sadece 1917 baharında Türkiye-ABD ilişkileri kesildi. 1917 yılında ABD üç yıl savaş dışında kaldıktan sonra Almanya'ya savaş açtı. Osmanlı Devleti veya Türkiye o savaşta Almanya'nın müttefikiydi. 1923 Lozan Barış antlaşmasının yürürlüğe girmesiyle ilişkilerimiz normale dönmüştü. 1925 yılında normal dış ilişki kuramadığımız tek devlet kalmıştı, ABD. Ermeni lobisi ve onların Amerikalı destekçilerinin kampanyası sonucu ABD Türk Kurtuluş Savaşında Türklere dostluk elini uzatmamış, TBMM'ni hükümetlerini tanımamış hatta Çanakkale'de ittifak devletlerine Türklere karşı kullanılmak üzere top mermileri vermişti.
Uzatmayım zaten sığmaz merak edenleriniz Haberekspres.com.tr den girip okuyabilirsiniz.
Modus Vivendi'ye dönersek ABD, Türkiye Lozan antlaşması ABD kongresinde kabul edilmediği için donuk kalan ilişkileri, ticareti canlandırmak adına Modus Vivendi antlaşması uluslararası hukukta iki devlet arasındaki sorunların çözümünün başka bir zamana ertelenmesi veya bir nevi ateşkes olarak yapılmış.

***

1947'de Marshall anlaşması ile içimize giren ABD, köy enstitülerini kapattırıp eğitimi sakatlayıp, sanayimizin gelişimini engellediği gibi, ülkemizdeki en az 3 askeri darbede perde gerisinde yer aldı. Şimdi de sınırlarımızın dibinde, ülkemiz için tehdit, terör devletçiği kurma çabasında. YPG-PYD (aslında PKK) ya benim kara gücüm demiyor mu? Anlaşılan o ki, ateşkes bitti. Sınırlarımızın dibinde bir sıcak çatışmanın içindeyiz. Her ne kadar buraya nasıl geldiğimiz tartışılabilirse de şu an konumuz değil. Afrin harekatı doğru bir karardır. ABD'nin bu tutumunu sürdürdüğü durumda, hükümetin ülkemizdeki 11 Amerikan üssü ve lojistik destek uçaklarının kalktığı söylenen İncirlik konusunu gözden geçirmesi gerekmez mi?