25 Aralık 1988. Gündüz karlı bir sahada Altay Boluspor'a 2-0 yenilmişti. Büyük bir hayal kırıklığı yaşamış, o gün için çok şey bildiğini sanan ama bugün geriye dönük bakınca kendi dünyama gülümsediğim bir ergen olarak büyük bir hayal için İzmir Bahçelievler'deki Hürriyet Çadırı'nın yolunu tutmuştum. Şarkıları ile duygulandığım, aşklar yaşamaya başladığım, şarkı sözlerini kız arkadaşlarıma söylediğim Ahmet Kaya konser için İzmir'e gelmişti. Sonraki yıllarda birçok konserine gitmiş olsam da, bu ilk konserdeki izlenimlerim tüm Ahmet Kaya'lı yıllarımı özetler gibi.

Okuduğum Bornova Anadolu Lisesi'nde çok az Ahmet Kaya dinleyen olsa da konser alanındaki büyük kalabalık beni çok şaşırtmıştı. Hele sıradaki bir kişinin ben konser için Irak'tan geldim demesi, ününün yurt dışına ulaşmış olduğunu gösteriyordu kendimce. O gün konser söyleşi ve şarkılarla geçmişti. Arkadaşlarımın terörist diye nitelediği adam sahnede birçok defa beni şaşkına çeviriyordu. Konser alanını dolduran insanlar sıkça şu sloganı atıyorlardı: 'İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek.' Bu slogan daha birkaç hafta önce Galatasaray'ın İsviçre'de oynadığı Avrupa Kupası maçında teröristlerin sahaya girdikleri pankarttaki sözlerdi. Galiba bu kişiler ve orada olan herkes teröristti. Ben bir daha Ahmet Kaya dinlememeliydim. Bugün düşünüyorum, insanlık onuru işkenceyi yenebilir mi diye. Yenmeli...

Sahnede ayakkabılarının altından biri siyah diğeri lacivert çorabını gösterip, bir devrimcinin kurallara kalıplara sığmayacağını ifade ederken; hayatı her zaman çift yönlü oldu. Bugün neredeyse tüm ülkenin uzlaştığı "Ben Türkiyeli Kürt Ahmet olarak yaşamak istiyorum, bu ülkedeki tüm bölücülerin karşısındayım" diyen de oydu; yurtdışı konserinde 40 bin kişinin ölümüne sebep olmuş terör örgütünün başı için "Vallahi Apo'yu Özledim" diye şarkı söyleyen de oydu.

O gün neden televizyona çıkmadığını soranlara şunu söylüyordu. "Devrim olana kadar ben televizyonlara çıkmayacağım." Bugün tüm televizyonlarda, gazetelerde, Meclis'te, grup toplantılarında, mitinglerde Ahmet Kaya var. Bu bir devrimin işareti olabilir ama sanırım Ahmet Kaya'nın devrim diye bahsettiği bu değildi.

Geçmişte bizi Ahmet Kaya şarkılarında duygulanıyoruz diye vatan haini ilan eden, teröristlikle suçlayan arkadaşların referans aldığı siyasi hareket bugün Ahmet Kaya'yı her alanda sömürüyor, onun şiirlerini okurken gözyaşı döküyor. Linç gecesi diye anılan Magazinciler Derneği Ödül töreninde sus pus olanlar, bugün geçmişe yönelik cadı avına çıkmış durumdalar. Kendileri o gün yaşanılanlara karşı seslerini çıkartmayanlar, başkalarını suçluyorlar, Ahmet Kaya'ya sahip çıktıklarını 14 yıl sonra ilan ediyorlar. 16 Kasım 2000'de Ahmet Kaya vefat ettiği gün, şarkılarını beraber dinleyip, içip ağladığı en yakın arkadaşına telefon açıp Ahmet Kaya ölmüş diye haber verdiğinde "İyi olmuş" yanıtı alıp tek başına gözyaşı döken ben, biraz insaf diyorum. Biraz riyakarlık yapmayın, bir defa da özünüz sözünüz bir olsun diyorum. En azından kendinizden utanın diyorum.

Ahmet Kaya hayattayken ve vefatı sonrası her haberini takip etmiş biri olarak rahatça söyleyebilirim ki, Ahmet Kaya'ya en zor günlerinde en çok sahip çıkan kişi rahmetli Savaş Ay'dır. İnsanların küfürler savurduğu dönemde, kendi programlarında her zaman Ahmet Kaya'ya söz hakkı vermiştir. Sonrasında Ali Kırca; Ahmet Kaya vefat ettikten sonra, ortam biraz daha yumuşadığında O'nu anmaya başlamıştır.
Aslında Aralık 2002'de sunulan 'Dinle Sevgili Ülkem' çalışması bir turnusol kağıdıdır. İnsanların Ahmet Kaya'nın ismini anmaktan korktuğu günlerde Nazan Öncel, Feridun Düzağaç, Haluk Levent, Niran Ünsal, Melike Demirağ, Kıvırcık Ali, Onur Akın, Sümer Ezgü, Suavi, Şükriye Tutkun, Selda Bağcan, Yavuz Bingöl, Yılmaz-Deniz Erdoğan, Banu, Servet Kocakaya, Naşide Göktürk, Murat Haşarı ile Kardeş Türküler ve Agire Jiyan grupları onun şarkılarının yer aldığı çalışmada yer almışlar, gerçek dost ve yürekli insanlar olduklarını göstermişlerdir. 14 yıl susup, bugün konuşan sanatçı, gazeteci ve siyasetçiler sadece bugünün siyasi havasından çıkar sağlamak isteyen iki yüzlülerdir.

Yarın öğretmenler günü. Cumhuriyet tarihinde en kötü özlük haklarının olduğu dönemde Başöğretmen yüce önder Atatürk'ün ışığında nesiller yetiştirmeye gayret eden tüm öğretmenlerimizin günlerini kutluyorum.