CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, "Türkiye'yi AKP yönetemiyor. Yönetmesi de mümkün değil. Bu yoluzlukları çözmeden hükümet yoluna devam edemez, bu yolsuzlukları da çözecek AKP değildir. Derhal bir 'seçim hükümeti' kurulmalıdır" dedi.

İzmir'in değerli işadamlarından CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, Türkiye ve yaklaşan yerel seçim gündemini değerlendirdi. AKP'nin karizmasını ilk Gezi Direnişlerinde çizdiğini söyleyen Yüksel, gençlere yapılan zulümün kendisini çok üzdüğünü hatta ağlattığını söyledi. 17 Aralık'ta Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonunu patlatan AKP iktidarının, artık ülkeyi yönetemeyeceklerinin açık olduğunun da altını çizdi. AKP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım'ın da bu yolsuzlukların kaynağı olan inşaatlaşma ile İzmir'i yağmalamaya gelmek istediğini belirtti.

Gençlere yaptığı zulümle liberal aydınların desteğini de kaybettiler

- Yerel seçimler için gün sayıyoruz artık. Bu yerel seçimleri, önceki yerel seçimlere göre nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu yerel seçimler, Türkiye'nin gündeminden ötürü yerel olma özelliğini kaybediyor. Türkiye'de aslında bir iktidar mücadelesine dönüşüyor. Çünkü bugün Türkiye'de özellikle yaşanan iki büyük olay, yerel seçim ruhunu da değiştirdi. Birincisi Gezi direnişleridir, Haziran direnişleridir. Gezi direnişlerinde ilk kez gençler, bize bütün Türkiye'ye, bütün dünyaya, özellikle kendini mutlak iktidar olarak gören Başbakan olmak üzere AKP iktidarına, "Siz öyle kendinizi mutlak hakim olarak görmeyin, bizim yaşam biçimimize de müdahale etmeyin, biz sizi tanımayız, biz sizi yıkabiliriz"i gösterdiler. İktidarın karizması ilk Gezi'de çizildi. Türkiye Gezi'de yeni bir umuda uyandı. Daha önce bunlar yenilmez, yıkılmaz, bunlar uzun süre Türkiye'nin başında kalır görüşü "Bunlar gidebilirmiş, ufacık çocuklar çıktı, gençler çıktı, bunlar bile bu iktidarı nasıl sarstı" diye bir düşünce oluştu. Birinci olay budur. O zaman bir başka şeyi daha farketti Türkiye, özellikle liberal kesimler, AKP'nin daha özgürlükçü olduğunu düşünen daha Avrupa Birliği'ne yakın, daha modern bir parti olarak değerlendiren liberal bir kesim vardı. Onlar o zaman anayasal demokratik haklarını kullanan gençlerin, o protesto ederken meydanlarda nasıl bir şiddete, zulüme maruz kaldığını gördü ve orada en önemlisi AKP kendi önemli destekçilerini kaybetti.

Gazetelerde, televizyonlarda her yerde kendilerini koşulsuz destekleyen çok önemli bir liberal kesim vardı. O liberal aydınları da kaybetti. Onu kaybettikçe daha otoriter bir hale geldi. İnanılmaz medyaya baskı, köşe yazarlarını çalıştıkları gazetelerden attırmaya yönelik hatta genel yayın yönetmenlerini kendilerini tayin etmesine yönelik, gazetelerin manşetlerine çıkarılacak haberleri tespit etmeye kadar çok daha kötü bir baskıcı yüzü ortaya çıktı AKP'nin. İyi niyetle kendilerine yaklaşan demokratik kesimi de kaybetti. Gezi Direnişi'nden sonra Türkiye'de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak görüşü hakim oldu. Biz bunu söylerken, üzerine bir de 17 Aralık'ta Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük yolsuzluk oerasyonu patladı. Artık 17 Aralık'tan sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacak tanımlamasından başka bir şeye geçtik. Artık AKP içinden çıkacak hiçbir hükümet Türkiye'yi taşıyamaz. Türkiye'yi yönetemez. Türkiye'de bu kadar büyük bir yolsuzluk operasyonu, iktidarın başına kadar uzandığı söylenen yolsuzluklar, rüşvet bataklığı, Türkiye bunu çözmeden yoluna devam edemez.

Destek kaybeden AKP baskıcı yüzünü daha net ortaya koydu

- Bunu nasıl çözecek Türkiye?

Dört bakan yolsuzluk yapmış, dört bakanı değiştirelim, yeni bakanlar alalım atta gerekirse 10 bakanı değiştirelim, biz bunu hem çözeriz hem devam ederiz. Bu mümkün değildir. Yolsuzlukların kaynağı bizzat AKP'nin kendisidir. Türkiye'de çok önemli bir bankanın genel müdürünün evinde ayakkabı kutularına ve kütüphane bölmelerine saklanmış 4.5 milyon dolar bulundu. İçişleri Bakanı'nın oğlunun evinde 7 adet şifreli kasa, yüklü miktarda para ve yatak odasından para sayma makinesi çıktı. Bu halkı da çok rahatsız etti. Türkiye'nin gelirinin % 70'i ödenen vergilerdendir ve ödediği vergilerin buralardan çıkması halkı da sarstı. Türkiye'de işsiz bile dolaylı vergi öder, en yüksek vergiyi ücretli kesim öder. İşadamı, sanayicisi herkesin ödediği vergiler AKP iktidarının bakan çocuklarının evinde ortaya çıkıyor. AKP, yolsuzluğu örtmek, iktidara kadar uzanan bu yolsuzluğun araştırılmasını, ortaya çıkmasını önlemek için ise savcıların polislerin üzerine gidiyor. AKP kaynağı olduğu yolsuzluğu önleyemez. Bu olay bir gerçeği ortaya çıkarmıştır ki AKP Hükümeti Türkiye'yi yönetemez. Bütün dünya da bu olayları izliyor. Dolar, euro aldı başını gitti. İşler durdu, faizler yükseldi. Bugün % 30 devalüasyon var. Bu devalüasyonun arkasından ciddi bir enflayon tehlikesi var şuanda. Dünyada itibarını yitirmiş olan TÜİK, enflasyonu % 7'lerde gösteriyor ama çarşıdaki halk, pazar yerinden biliyor ki, % 30'un altında değil enflasyon. Ekonomik olarak da çok daha kötüye giden bir durum var ortada. Büyüme rakamları düşüyor ve bu yeni işizler demektir. Bu hükümet iş başına geldiğinde, Türkiye'nin tarihinin en büyük krizinden sonra AKP hükümet oldu, o zaman işizlik % 8.2 idi. Bugün gerçek işsizliğin % 16'larda dolaştığı söyleniyor ki bu yolsuzluk sorunun çözmediği tam aksine kapatmaya çalıştığı için de ekonomisi daha da kötüleşiyor.

Sen dış politikada sıfır sorunla gelmişsin ve sorunsuz komşumuz şuanda yok


- Devlet içinde devlet oluşumundan şikayetçi başbakan, siz ne düşünüyorsunuz?


Eğer devlet içinde devlet varsa 11 yıldır iktidarda olan AKP hükümetidir bunu yaratan. Bunu da yine çözecek olan AKP içinden çıkacak hükümetler değildir. İki önemli sorunu var gibi görünüyor Türkiye'nin ve bu iki sorunu da çözemez. Demokrasi sorunu var, özgürlükler sorunu var, on binlerce insan hapishanelerde, 3 bin öğrenci parasız eğitim istediği, harçlar kaldırılsın dediği için terör örgütü üyesi sayılmış tutuklanmış, bir taraftan kendi yurttaşını, mualif olan herkesi terör örgütü üyesi diye hapishaneye tıkıyorsun, diğer taraftan dış politikada komşularına terör ihraç ediyorsun. İşte en büyük skandal önceki gün Hatay'da yakalanan tırdır. Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu kaç kez grup toplantılarında bas bas bağırdı. Jandarma alanına silah yüklü tır aracı aranmadan girip çıkıyor, bu ortaya çıktı ve bunun ne olduğu ile ilgili hiçbir açıklama gelmedi. Hatay'da yakalanan Tır ile de ilgili hiçbir bilgi yok. Sen dış politikada sıfır sorunla gelmişsin ve sorunsuz komşumuz şuanda yok.

Derhal bir 'seçim hükümeti' kurulmalıdır

Türkiye'yi AKP yönetemiyor. Yönetmesi de mümkün değil. Bu yoluzlukları çözmeden hükümet yoluna devam edemez, bu yolsuzlukları da çözecek AKP değildir. O zaman çare şudur derhal bir 'seçim hükümeti' kurulmalıdır. Ve bu Seçim Hükümeti yerel yönetim seçimleriyle birlikte genel seçimi yapmalıdır. Türkiye'nin bundan çok daha zarar görmemesi için hemen bir seçim hükümeti kurulmalıdır. Bu hükümete seçim güvenliği de teslim edilemez. Bunun da ilk tarihi yerel seçimlerle birlikte olmasıdır.

-Ege ve İzmir'de yerel seçim değerlendirmesi de yapar mısınız?

Yerel seçimler Ege'de İzmir'de bu koşullarda nasıl İzmir'de bir ilçe hariç 30 ilçeyi CHP almıştı, şimdi 30+1 diyoruz. Aydın'da da, Balıkesirde'de, Muğla'da da böyle olacak. AKP'nin iktidarını ilk kaybettiği yer Ege Bölgesi olacak.

Gezi direnişlerinde ağladım

Mecliste pek çok olumsuzlukla karşılaşıyorsunuz, yolsuzlukar, hakızlıklar... Hiç hırstan ağladığınız oluyor mu?

Hırstan ağladığım olmadı. Hırslı değilim. Ama Gezi direnişinde ağladım. Özellikle yaşamını kaybeden 7 çocuğa, İzmir'de Gezi Direnişi'nde gencecik kız çocuklarına reva görülen cop, çivili sopalara ağladım. Sakallı o adamlar kimdi diye Meclis'te soru önergei verdim. Mecliste de Muammer Güler'e sordum kim bunlar? diye. Burada emniyet müdürü polis dedi. Vali çıktı böyle sivil eli sopalı poli mi olur dedi. 12 genç, gözü pek çocuk o meydanlarda gözlerini bıraktılar. 200 gündür Berk hala uyuyor. İzmir'den Mehmet Ali Tombul'un oğlu Abdullah Tombul ikinci kafatası ameliyatını oldu. O çocukta 16 yaşında ve İstanbul'a gezmeye gitmişti sadece. özellikle İsmail Korkmaz ile ilgili trajedik şeyler var. Arkadaşlarının yaptıkları müzikler beni çok duygulandırıyor.

Metro inşaatı ile ilgili AKP Aziz Kocaoğlu'nu çok suçluyor. Kocaoğlu ise çok samimi açıklamalar yapıyor. AKP tarafında bu samimi açıklamaların avantaja döndüğünü görüyoruz. Aziz Kocaoğlu'ndan İzmirli'nin bıkkınlığı var imajı oluşturuldu. Siz ne düşünüyorsunuz?

Onlar öyle bir algı oluşturmaya çalışıyor. Bunda başarılı olmaları mümkün değil. Bir kere Aziz Kocaoğlu Belediye Başkanı olduğunda anıyorum İzmir'in 4 kilometre metrosu vardı. Şimdi İzmir'in 111 kilometre metrosu var. Hatay'da üç müteahit metro inşaatı devam ederken battı. Hükümetin özel olarak engellemeleri de oldu. Meela keşif artış bedelini İstanbul'da üç günde onaylayan hükümet İzmir'de 8 ayda onaylamadı. Özel olarak hem zorlaştırdılar hem de buradan proaganda yapmaya çalıştılar. Ama İstanbul ve Ankara Belediyeleri Ankara'da 17 yıl İstanbul'da 20 yıl bir metre metro yamadılar ve sonuçta ulaştırma bakanlığına devrettiler metroları. Ulaştırma Bakanlığı Ankara'da metro çalışmalarına başladığında daha bir ay içinde bir insanın ölümüne yol açtılar, göçtü yol. Bu konuda öncelikle kendilerine bakmaları gerekiyor.

İzmir'in 400 bin esnafını batıracaklar


AKP iktidarı neden İzmir konusunda bu kadar ısrarlı dersiniz?


AKP iktidarı 35 proje dediler, yağdırıyoruz İzmir'e dediler, İzmir'e yapılan yatırımlar ortada. Niye İzmir'i istiyorlar, İzmir'de 17 Aralık yoluzluklarını konuşuyoruz ya bunların aslında çok önemli bir dayanağı temeli Çevre Şehircilik Bakanı ne dedi, "Ben olan tadilat değişikliği yaptım, ama bunların hesini başbakanın talimatıyla yaptım. Benden önce başbakanın istifa etmesi gerekir" dedi. Bakın İzmir'de Mavişehir'de 2010 yılında Büyükşehir Belediyesi bir planlama yapmış, emlak konut da o yeri almış. O yeri kim almış Cengiz İnşaat. Efendim planda yol var, park var, rekreasyon alanı var, o haliyle almış vatandaş. Fakat iki sene sonra kanun hükmüyle kararnamelerle plan yapma yetkisini alan Çevre Şehircilik Bakanlığı, Özelleştirme İdare Başkanlığı, TOKİ, bunlar plan yapıyorlar. Cengiz İnşaat gitmiş Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na başvurmuş, yeni bir plan yapmışlar o bölgeye. Oradaki bütün park, rekreasyon alanlarını inşaat alanına dönüştürmüşler. Bizim İzmirli uyanık. Orada Mavişehirliler itiraz etmiş, belediyeler itiraz etmiş mahkemede iptal edilmiş.

Binali Bey gelirse İzmir'e Alsancak'ın göbeğine limana 100 bin metrekare alışveriş merkezi yapacakmış. Türkiye'nin en büyük alışveriş merkezi İstinye Park'tır, 60 bin metrekaredir. Yüzbin metrekare alışveriş merkezi, 38 bin metrekare otel, 3500 metrekare dükkan planlayarak sözde orayı pahalıya satacak. İzmir'i yaşanmaz bir hale getirecek. İzmir'in 400 bin esnafını batıracak bir kere kentin göbeğinde. Artı İzmir'e ne girebiliriniz ne çıkabilirsiniz. Altyapısını, trafiğini felç edersiniz. Bornova Ağaçlıyol diye bildiğimiz karayolları arazisini sattılar. Yine İzmirliler itiraz ettiler. Örnekköy mezarlığı üzerinde 300 dönüm yeri rezerv alanı ilan ettiler. Hemen hemen heryerini İzmir'in satılığa çıkardılar. Şimdi bunları kendi iktidar oldukları belediyelerde çok kolay hallediyorlar. Belediyelere planlatıyorlar hallediyorlar. İzmir'de İzmirliler izin vermiyor, ilçe belediyeleri izin vermiyor, asıl Büyükşehir Belediye Başkanı izin vermiyor, karşı çıkıyor, davalar açıyor, uğraşıyor, sesini yükseltiyor, halkıyla birlikte Gezi ruhuyla mücadele ediyor engelliyor. İzmir'i onun için bu kadar çok itiyorlar. İzmir'de biz belediyeyi de alırsak hiç öyle bakanlıklara da ihtiyaç olmaz belediyelere yatırırız, bakanlıklara da ihtiyaç olmaz satarız. Asıl istekleri bu: Yağma. "İzmir'i yağmalamaya, İzmir'i ham yapmaya geliyorlar" dedi Aziz Kocaoğlu. İstifa eden iki bakan, Ankara, İstanbul bitmiştir, İzmir bakirdir, müteahitler ilk hedefimiz İzmir'dir diye hedef gösterdi. Ve kendisiyle Başbakan'ın talimatıyla planlamalar yaparak İzmir'i yağmalayacaklar, mesele budur. Bu yolsuzlukların kaynağı da bunlardır.