30 yıllık akrobasi pilotu olan Ali İsmet Öztürk, mesleğinin keyifli yanlarını ve sıkıntılarını anlatarak, akrobasi pilotu olmak isteyen gençlere de öğütler verdi.

Ömrünün 30 yılını göklerde geçirerek Türkiye'nin en önemli akrobasi pilotu olan bir isim Ali İsmet Öztürk. Akrobasi pilotları, 13 saatlik programda, yarım saatlik uçuşlar, 26 sortide sadece kendilerini nasıl öldürmeyeceklerini öğreniyorlar!

Olmamaları gereken bir yerde gezinme çabalarının insana ödeteceği bedeller ise hiç de hafife alınacak türden değil.
'İyi bir akrobasi pilotu, korkak olmalıdır ve ben de çok korkuyorum' sözleri, onun nasıl Türkiye'nin yıldızı olduğunu açıklıyor.
Kendilerini izleyenlerin alkışlarını, sevgi ve coşkularını uçarken göremiyorlar ama mistik olarak hissedebilecek kadar da sezgileri gelişmiş.
'Benzin fiyatından dolayı ben bir antrenman yapabilirken rakibim dört antrenman yapıyor' sitemine ise yerden göğe hak vermemek elde değil.

*13 saatlik bir akrobasi eğitimi gösteriler için çok az değil mi?

13 saatlik program, yarım saatlik uçuşlar, 26 sortide sadece havada akrobasi temel eğitimlerini vererek pilotların kendilerini nasıl öldürmeyeceğini öğretiyoruz. Daha doğrusu kendilerini hayatta tutma metotlarını. 13 saatten sonra bu iş oldu bitti değil. Tam tersi yeni başlıyor... Bu derslerden sonra kişinin kendi kendine sürekli çalışması gerekir. Ben 30 yıldır göklerde olmama rağmen hala çalışmaya devam ediyorum. Şöyle düşünelim, üniversiteyi bitirmişsiniz, yüksek lisans yapacaksınız; akrobasi eğitimi de tıpkı böyledir. Sonra astronot olup uzaya gidiyorsunuz zaten. Artık siz uçuşlarınızı yalnız yapmak ve kendinizi yalnız geliştirmek zorundasınız. Çok yavaş işleyen bir süreçtir. Bir akrobasi pilotluğu için en az beş sene emek vermeniz gerekir. Öğrenci kalmak çok önemlidir.

*Öğrenci kalmak sizin için neden bu kadar önemli?

Her şey için geçerli bir cümle bu; ancak havacılıkta önemi biraz daha fazla. Havacılık bir ilim. İlim öyle bir şeydir ki siz ne kadar peşinde koşarsanız koşun, onu tam olarak yakalayamazsınız. O yüzden her an öğrenci kalmak gerekiyor. 'Ben bu işi biliyorum, ben bu işi yapıyorum, artık tamam' dediğiniz an, bir hata içinde olursunuz. Aslında her meslekte bu böyledir ama havacılıkta çok büyük bir risk söz konusudur. Çünkü olmamanız gereken bir ortamdasınız. Eğer Tanrı bizim uçmamızı isteseydi kanatlarımız olurdu. Bu riskten kendimizi uzak tutabilmemiz için de her an öğrenci modunda olmak, her uçuştan bir şeyler öğrenmek, tecrübemize tecrübe katmak için gayret etmek zorundayız. Eğer bu ruhu kaybedip, 'Ben 30 yıl uçtum, tamam ben bu işi biliyorum' dersem o iş tehlikeli olmaya başlar.

*Akrobasi pilotlarını izlerken yere çakılacakmış gibi hızla inip, az bir mesafe kala tekrar yükselebilmeleri yürekleri ağızlara getiriyor. Biz yerdekiler bu kadar korkarken siz bunu yapanlar neler hissediyorsunuz?

Kokmaya fırsatımız olmuyor açıkçası. Aslında korkulacak bir şey de yok. O manevraları yapan pilotlar, bir parça sihirbazdır. Size öyle açılardan manevralar yaparlar ki sizde korku yaratırlar ama yaptıkları oldukça sağlam manevralardır. Pilot bu manevraları yaparken hem seyircilerin hem kendinin hem de uçağının emniyette olduğunu bilir. İnsanı mükemmelliyete ulaştıran detaylardır ve medeniyet detaylarda gizlidir. Korkuyu yerde hissetmek lazım. Korku güzel bir duygudur ve ben çok korkarım. Bu da güzel bir şey. Korkmak sizi tedbir almaya iter. Ama yerde korkacaksınız. Korkacaksınız ki uçağınıza daha iyi bakım yapacaksınız. Şöyle olursa böyle olur, böyle olursa şöyle olur gibi ihtimalleri bir şekilde ortadan kaldırmak için önce korkmanız lazım. Bu korku size tedbir aldırtır; ancak yerden kesildikten sonra artık korku yoktur, onu yanınıza almazsınız.
Korku yoksa cesaret de olmaz. Korku, Tanrı'nın lütfettiği en güzel duygulardan bir tanesidir bence. Korkmayan insan hiçbir şeyi sevemez, kaybetme korkusu yoktur çünkü.

*Yukarıdan size yapılan tezahüratlarımızı görebiliyor musunuz?

Hayır ama sizin coşkunuzu ve sevginizi mistik olarak hissediyoruz. Bizi seyredenlerin varlıklarını hissedebiliyoruz. Bu yüzden de çok dikkatli olmamız gerekiyor. Bir akrobasi pilotunun o kadar insanın gözü önünde kendini öldürme hakkı yoktur.

*Ancak siz de insansınız hata yapabilirsiniz.

Yapmamak için maksimum seviyede fiziksel, ruhsal, akılsal olarak kendimizi hazırlamak zorundayız. O kadar insanın gözü önünde kendinizi öldürmeye hakkınız yoktur. Gidin kendinizi bir tarlada öldürün. O zaman sadece kendinize zarar vermiş olursunuz ancak çocukların, kadın ve erkeklerin gözü önünde kendinizi öldüremezsiniz. Düşünebiliyor musunuz psikolojilerini? Eğer ben bir hata yaparsam tüm ilgili insanların hevesini kırarım. Akrobasi pilotluğu, sorumluluğu çok ağır olan bir iştir. Çünkü topluma yön veren, toplumun farklı gözlerle baktığı kişilerdir.

*Türkiye yurtdışıyla kıyaslandığında ne durumda?

Sıfır. Yüz yıl geriden gidiyoruz. Berlin gösterileri 100'üncü defa yapıldı. Biz TATCA olarak daha 2. defa yapıyoruz. Aramızdaki fark 98 organizasyon. Bize ne kadar az önem verildiğini buradan kıyaslayın.

Türk halkının farklı olan bir enerjisi var. Yurtdışında iyi olanları gördüğümüzde bu bizi fişekliyor. Hırs kötü bir şeydir, azim iyi. Hele bu işte hırslı olursanız çok sakat olur. Yurtdışıyla olan açığımızı önümüzdeki sene kapatmak mümkün değil tabii ki ama Türk gençlerinin azmi bu açığı kapatacak. Türk Hava Yolları'nın çok ciddi başarıları olmasına karşın biz sivillerin öyle bir başarısı henüz yok. Yabancı ülkelerde satılan benzin, bizim ülkemizde satılandan dört misli daha ucuz. Yani ben bir antrenman yapabilirken, benim rakibim 4 antrenman yapıyor. Ben nasıl yetişebilirim ki ona? Benzinin yüzde 80'inin devlete vergi olarak ödendiğini düşünecek olursanız, o zaman ilerlememizin önünde kimlerin olduğu ortaya çıkar. İnsanlar çok hevesli ancak devletimiz buna hazır değil.

*Akrobasi pilotlarının bir günü nasıl geçiyor?

Mesleğimiz motor sporlarına giriyor ve motor sporlarında yaş biraz daha farklıdır. Tecrübeye yöneliktir. Fiziksel sporlarda daha genç arkadaşlarımız çalışır. Yaş ilerlemeye başlayınca daha dikkatli olmak gerekiyor, 20 yaşındaki bir gencin vücuduna sahip olamam. 10 dakikalık bir akrobasi uçuşu, 10 km koşmuşsunuz gibi bir eforu size sarf ettirir.

*Hayal edemiyorum... Kendinizi çok kasıyor olmanız lazım.

Çok doğru bir tespit. Şimdi gelin neler olduğuna birlikte bakalım. İlk olarak uçuşlar sırasında yerçekimi denilen bir güçle mücadele etmeniz lazım. Gökyüzünde yerçekiminden 9 kat uzaklaştığınız için vücudunuzdaki tüm sıvılar çekiliyor, buna kan da dahil. Hepsi yer değiştiriyor. Bu arada kalp atışlarınız 40 ile 160 arasında değişiyor. Pozitifçilerde tansiyon 18'lere takılıyor, negatiflerde 4'e düşüyor. Ve siz bu şartlarda uçuyorsunuz. G-LOG dediğimiz ölümler, havada bu şekilde gerçekleşir. Bazı pilotlarımız buna dayanamayarak bayıldığı için uçaklar düşüyor. Bu birçok defa yaşanmıştır. Amerikalıların çektiği bir fotoğraf gördüm. Akciğeri 4 G'nin altında çekmişler ve akciğer yüzde 50'nin altında küçülmüş. Akciğerinizin yarı yarıya küçülmesi, sizin almak zorunda olduğunuz oksijenin yarısını alamadığınız anlamına gelir. Tüm bunlara hazır hale gelmek, yıllarınızı alır ve dikkat ister.

*Akrobasi pilotu olmak isteyen gençlerin hiçbiri bunları bilmiyor. İşin iç yüzü çok farklı.

Hem de nasıl. Benzin fiyatlarından sağlığa, eğitime hepsinin süreci zorludur. Yakıtta devlet yüzde 80 vergiyi kaldırmış olsa ya da hiç almasa, çalışma şansımız çok daha fazla olacak. Zaten topu topu kaç akrobasi pilotumuz var ki? Bakın küçük bir kalem oynatmayla önümüz ne kadar açılır? Bu millet pilotlardan kesilen bu verginin alınmamasıyla da canavar gibi ayakta durur ve pilotlarımız da canavar gibi ilerler. Bu tamamen bir politika meselesi. Mesleğin diğer bir riski de şöyle. Yüzgeçleriniz, solungaçlarınız yoksa deniz altında bir makine yardımıyla gezersiniz. Gökyüzünde kanatlarımız olmadığı için de bir makinenin yardımıyla dolaşırız. Dolayısıyla Tanrı bizi kanatsız ve solungaçsız yaratmış ama buralarda dolaşabilecek makineleri yapma zekasını da vermiştir. Yani bir rıza da vardır işin içinde. Akrobasi pilotu olmak isteyen gençlerin işin iç yüzünü araştırıp, tüm riskleri göze alarak karar vermelerini tavsiye ederim.