'Sabırsızca söylenmiş tek bir kelime insanın hayatını nasıl değiştirebilir diye çok düşünmüştü daha sonraları. Gizli isteklerin, alışkanlıkların güvenilir kabuğunun altında beslenip büyüyen günahkâr arzuların, unutulmuş anlamsız öfkelerin, farkına bile varılmayan bıkkınlıkların, küçük çekiç darbeleri gibi hayatı yontarak, o bildik hayatın içinden yeni hayat biçimleri çıkardığına karar vermişti sonunda.'
Yukarıda alıntı yaptığım satırlar Ahmet Altan'ın 2002'de çıkardığı 'Aldatmak' isimli romanından. Yayınlandığında çok büyük gündem oluşturan ve en çok satan kitaplar listesinin zirvesinde uzun süre kendine yer bulan roman 'Aldatma' eylemine romantik bir bakış açısı sunuyordu. Ama çok zaman aldatma eyleminin sonuçlarının çok yıkıcı olduğunu unutmamak gerek.

Büyük kahraman olarak ilan edilen, ülkenin 'Temiz Eli' diye manşetlere taşınan Savcı Zekeriya Öz'ün Gürcistan üzerinden önce Ermenistan sonra Ukrayna'ya kaçmasıyla nedense bu roman zihnimde canlandı. Malum ülkeyi yılardır yönetenler halka sürekli bir itirafta bulunuyorlar. 'Aldatıldık'. Önce Beşar Esad'ı kardeş ilan ettiler, beraber mitingler yaptılar, ailece tatiller yaptılar ve sonra bir anda 'Esad' oldu 'Esed. Aldatılmışlardı ve o bir katildi. Sonra yıllarca beraber yürüdükleri bugün hala kimin ne tarafta olduğunun tartışıldığı cemaatin paralel olduğunun farkına vardılar. Yine aldatılmışlardı ama vatan haini hatta terör örgütü ile yıllarca paralel maralel beraber yürürken siz de halkı aldatmış olmadınız mı? Ülkenin en üst düzey komuta kademesindeki askeri personele haince tuzaklar kurulurken, ülkenin en güvenilir kurumu olarak kabul edilen ordunun itibarını alt üst ederken, o davaların savcısı olarak kendinizi ilan etmediniz mi? Çözüm süreci dediniz, geldiğimiz yer ortada. Hep aldatıldığınızı söylediniz ama size inananları yanlış icraatlarınızla asıl siz aldatmadınız mı?

Şimdi şöyle bir düşünün. Evinize bir tesisatçı gelmiş; ortalık su gölüne dönmüş. 'Kusura bakmayın aldandım, yanlış boruyu kestim' demiş. Bir doktora gitmişsiniz. Hastanızın tahlillerini yanlış değerlendirmiş, filmlerini yanlış okumuş ve hastanızı kaybetmişsiniz. Bir yatırım danışmanı düşünün. Siz bütün paranızı ona emanet etmişsiniz. O demiş, aman paranı dolara yatırma, elindeki dolarları hemen sat, dolar düşecek. Sen elindeki kısıtlı paranı onun dediklerine göre değerlendirmişsin ve elindeki para doların fırlamasıyla kuşa dönmüş. Doktor demiş ben filmdeki gölgeye aldandım, danışman demiş beni başka bir bankacı kandırdı. Ve bir yandan da şöyle düşünün, tesisatçı, doktor, yatırımcı bu hataları yaparken çevrenizdeki insanların yarısı feryat etmiş aman bu işte bir hata var. Bu işin sonu kötü olacak diye. Şimdi basit bir soru soracağım sizlere? Siz böyle bir tesisatçıya, doktora ya da yatırımcıya bir daha güvenip evinizi, hastanızı, paranızı teslim edebilir misiniz? Mevcut siyasi iktidar itiraf ediyor, ben aldatıldım diye. Onlar aldatılmış, yanlış politikalar uygulamış ve ülke adeta kan gölüne dönmüş. Gencecik insanlar her gün nerden geldiği belli olmayan ve tetiğe basanın neden tetiğe bastığını bile bilmediği kurşunlarla ölüyor. O hatalı politikalar sebebiyle döviz almış başını gitmiş, ülkenin kaynakları eriyip gitmiş. Ülkeyi, erken seçim kargaşasına sokup, tek başına yeniden iktidar olmayı hedefliyor. Siz buna bir daha aldanır mısınız?