Daha önce bu köşede "Aliağa gözden çıkarıldı mı?" başlıklı 24 Ağustos ve 31 Ağustos tarihli iki ayrı yazı yayınlanmıştı.
Buyurun bir Aliağa yazısı daha. Bu kez yalnızca İzdemir Enerji'ye ait termik santralı yazacağım, bazı sorular soracağım.
Önce bir anımsatma; bundan  26-27 yıl önce Konak'tan Gencelli'ye İzmirlilerin elele tutuşup, kağnılarla "yeşile deh kirliliğe çüş" gibi renkli görüntülerle termik santrale karşı çıkmışlardı. Bu karşı çıkışa belediye başkanları ile birlikte 7'den 70'e herkes katılmıştı. Bu örnek toplumsal hareketin ardından Danıştay'ın 'yörenin var olan kirliliğinin daha fazlasını kaldıramayacağı' gerekçesiyle verdiği kararlar sayesinde Aliağa'daki ilk termik santral girişimi engellenmişti. Bu arada Sayın Yüksel Çakmur'u, Sayın Osman Özgüven'i, Sayın Hakkı Ülkü'yü ve diğer yöneticileri anıyorum ve şimdiki yöneticilere örnek göstermek istiyorum.

Aradan geçen zaman içinde Aliağa'ya yeni yeni kirletici tesisler kuruldu, bu tesislerin yarattığı kirlilik yüzünden bölgedeki yaşamın tehlikeye girdiği, İzmir'in havasının bozulduğu bilimsel olarak kanıtlandı ama termik santraller yeniden gündeme geldi. İlk faaliyete geçen de İzdemir Termik Santralı oldu. Santralın hukuksal durumunu kısaca anlatmaya çalışalım.
- Santral için 17.06.2010 tarihinde Çevre Bakanlığı tarafından Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu belgesi verildi. Bu iznin iptali için İzmir Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyeleri, ziraat odaları, meslek odaları dahil olmak üzere 10'un üzerinde dava açıldı. Tartışmalı bilirkişi incelemesi sonunda İzmir 2. İdare Mahkemesi  30 Nisan 2012 tarihli kararı ile davaları reddetti.
- Kararın temyiz edilmesi üzerine Danıştay 14. Dairesi 21 Nisan 2014 tarihli kararı ile "yeterli uzmanlığa sahip bilirkişilerle yeniden keşif ve inceleme yapılması, tarafları tatmin edici ve adil bir yargılama yapılması gerektiği" gerekçesiyle kararı bozdu.

- Bozmadan sonrası geçen Cuma günü keşif yapıldı. Keşif, Danıştay kararı karşılanmadan davacıların hiç bir talebi karşılanmadan tamamlandı.
Keşif haberlerini okumuşsunuzdur, buraya aktarmayacağım, sadece şunu belirtmekle yetineceğim; 23 yıla varan avukatlık meslek hayatımda bir o kadarlık ekoloji avukatlığı deneyimimde ben böylesi bir keşif yaşamadım. Keşfe ve yargılama ilişkin itirazlar dava dosyasında yapılacaktır.
Benim asıl üzerinde durmak istediğim, davalar devam ederken santralın tam kapasiteyle çalışıyor olması, hatta ikinci ünitesi için yeni izinlerini de almak üzere olması.
Açık söyleyeyim, ben santralın açılma ruhsatı ile çalıştığını sanıyordum, o yüzden İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne ve Başkanı Sayın Kocaoğlu'na 'bu ruhsatı nasıl verdiniz, geri alın' diye defalarca yazdım. Keşif sırasında böyle bir ruhsatın olmadığını öğrendim. İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik'in EK-2 listesinde A/1-1'e göre bu tesis birinci sınıf gayrisıhhi müessesedir, ruhsatlandırma yetkisi de İzmir Büyükşehir Belediyesi'ndedir. Şimdi soruyorum;
- Yaklaşık üç yıldır çalışan İzdemir Enerji'ye ait kömür yakan termik santralin işyeri açma ve çalışma ruhsatı yani gayrisıhhi müessese ruhsatı yok mu?
- Ruhsatı yoksa, çalışmasına nasıl izin veriliyor ya da neden mühürlenmiyor?
- Bu santral Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına tabi değil mi?
- İzmir Büyükşehir Belediyesi yönetimi yasal yetkilerini neden kullanmıyor?
Türk Tabipleri Birliği "kömürlü termik santrallerin ödenmeyen sağlık faturası olduğuna, bu tür santrallerin her yıl binlerce ton tehlikeli hava kirletici maddeyi atmosfere saldığına,  oluşan hava kirliliğinin akciğer kanseri başta olmak üzere pek çok sağlık sorununa yol açan etmenler arasında olduğuna" dikkat çekiyor.
Sözüm yetkili ve etkililere; bir kere kirlenmeye, hukuksuzluğa yol verirseniz sonunun nereye varacağını kestiremezsiniz. Küresel iklim değişikliğinin baş sorumlusu olan termik santrallere göz yummaya devam ederseniz, ortaya çıkacak ölümcül hastalıkların ve oluşacak yıkımın müsebbibi olarak anılırsınız.
Son sözüm siz okurlara, ekoloji ile ilgili örgütlere, yaşamın korunmasını önemseyen herkese; 26-27 yıl önce termik santralı durdurmuştuk, istersek şimdi de durdurabiliriz, Aliağa için, Foça için, Menemen için, İzmir'in geleceği ve yaşamı için ses çıkarın, oy verdiğiniz milletvekillerine çağrı yapın, merkezi ve yerel yönetime demokratik baskı uygulayın.