Geçen hafta Afjet Afyonspor ile 1-1 berabere kalan Altay, bu hafta da sahasında ağırladığı İstanbulspor ile aynı skorla berabere kaldı, sahadan 1 puanla ayrıldı.
1-1'lik skoru öne çıkarıyorum çünkü son 4 haftada bu 3. aynı sonuç. Son 4 beraberliği de aynı skorla bitti. Dahası da var; ligde aldığı toplam 7 beraberliğin 5 tanesi 1-1 sonuçlandı.  
Altay, yeni teknik direktörü Sait Karafırtınalar yönetiminde ilk maçına çıktı. Altay denince akla ilk Paixao geliyor. Kart cezası yüzünden yoktu kadroda.

***

Karşılaşma başladı, top kaleye uğramaz oldu. Her iki takım da ileriye gitmekte zorlanıyor, kendi sahasında top çevirmeyi tercih ediyordu. Ne zaman ki ileriye çıkmaya teşebbüs ediyorlar, ceza sahasına yaklaşamadan kaybediyorlardı.
18 dakika böyle geçip gitti. Bu dakikada Murat ilk kez kaleye şut çeken isim oldu. Top farklı şekilde auta gitti ama maçın tarihi anıydı. En azından bir kişi çıkıp da gol atma denemesi yapmıştı.
Murat uğurlu mu geldi desem, açılışı yapan isim mi oldu desem, aynı kapıya çıkıyor. Ardından pozisyonlar gelmeye başladı. Karşılıklı pozisyonlara girildi. Gol izleme olasılığımız doğmuştu, seyirci olarak. Altaylı oyuncuları da bu etkilemişti anlaşılan, bastırmaya başladılar. İlk golü atan takım olmak için cümbür cemaat ileri çıktılar, bir hızlı hücum, eksik yakalama, orta sahadan topla ceza alanına yaklaşma, pas ve gol... Niyet eden Altay, golü atan İstanbulspor oldu; 30. dakikada.
33. dakikada yoğun itirazı gerektirecek bir penaltı kararı ile siyah beyazlılar beraberlik için şans yakaladı. 2 dakika sonra, yani İzmir'in plakası olan 35'te, İbrahim Akın topu üst direğe nişanladı. Kaçtı güzelim penaltı.

***

2. yarıda Altay'dan baskı ve pozisyon bekledik. Ne baskı baskıydı ne de pozisyon vardı. Altay yüklenmeye çalışıyor, topla oynuyor ama kaleden uzak. Konuk ekip hızla çıkıyor, ceza alanının önüne kadar geliyor, burada rahat paslaşıyor, gol yollarında etkisiz kalıyordu.

Altay motorunda sorun olan son model bir araba gibi idi. Deneyimli oyuncuları vardı ama gidemiyordu. İstanbul da sıradan bir arabaydı ama motoru sapasağlamdı.
80. dakikada hakem bir kez daha penaltı noktasını gösterdi. 82'de Tatos beklenen golü kaydetti. Penaltı da olmasa, gol de olmayacaktı.

Altay galibiyet golünü istiyordu ama buna yaklaşan İstanbulspor oluyordu. Saldırmaya çalışan Altay, 2 kere daha hızlı hücum yedi. İkisinde de eksik yakalandı. Rakip biraz daha yetenekli olsa, gol değil goller olur, Altay sahadan farklı mağlup ayrılırdı.

***

Oynanan bu oyun sonunda diyebileceğimiz şu ki, alınan 1 puan da çok iyi.
İstatistikler de bazı şeyleri gün yüzüne seriyor. Altay topa % 56 oranında sahip oldu. Ama şutlarda konuk takımın 11'e 7 üstünlüğü vardı. En can alıcı konu ise isabetli şutlar idi. Altay 2 kere kaleyi tutturabilmişken, İstanbul 6 kere...
Maçta gözlemlenen bir diğer unsur sis idi. 2. yarının ortalarına doğru sahaya sis çökmeye başladı. Görüş mesafesi azalsa da, oyunu etkileyecek bir durum oluşmadı.

Denizli beraberliğe razı oldu

Denizlispor, kendi gibi şampiyonlukta iddialı Hayatspor deplasmanında sahaya çıktı. Bir gün önce, liderliği elinden aldığı Gençlerbirliği'nin kaybetmesi sayesinde yeri garanti idi. Biraz olsun rahat bir maça çıktı.

***

Hatay baskılı oynamaya çalıştı.  İlk 2 için mutlak galibiyete ihtiyacı vardı. Pek fazla pozisyon bulamasa da, 34. dakikada öne geçti. Hamza'nın, istediği gibi topa vuramadığı rövaşatası, asist olmuştu.
Denizli, rakibinden çekinmiş olsa gerek, sahada pek varlık gösteremedi. Rakibini kendi sahasında karşılamayı tercih etti. Hücumlarda tamamen etkisiz kaldı. İlk pozisyonu 42. dakikada bulabildi ancak. Onda da Mehmet'in kafa vuruşunda kaleci Akın topu rahatça kontrol etti.
Denizli yüklenmeye başladı ama ilk yarı bitiverdi.

***

İkinci yarı da çok kısır geçerken 62. dakikada Ziya'nın ortasına Mehmet altı pas çizgisi yakınından vole vurdu, auta attı. Bu kadar yakın mesafeden, vurmasa, ayağını topun önüne koyup, uzak direk içine nişanlasa, kolay bir gol atabilirdi. Bu arada da arkasında bomboş durumda Recep Niyaz vardı. O da kolay bir gole imza atabilirdi.
Mehmet'in yapamadığını Kehinde kafayla yaptı ve 90. dakikada Aissati'nin ortasını gole çevirdi.
Bu gol Denizli'yi oldukça sevindirdi. Böylesine zorlu bir deplasmandan 1 puan almak önemli bir şey.

Forvet değil orta saha

Herkes Galatasaray'da forvet sorunu olduğunu söylüyordu ama bana göre en büyük problem defanstaydı. Ligde diğer takımlara göre çok gol atıyorlardı fakat kolay da gol yiyorlar, öne geçseler de skoru tutamıyorlardı.

Ara transfer dönemimde 2 defans ve 2 forvet alındı. Son oynadıkları Alanya maçında bazı şeyler gün yüzüne çıktı. Rakip arka arkaya pozisyonlar buldu. Defansta açık verdi. Alınan 2 yeni oyuncu da sahadaydı. Görüldü ki defans bloğu ile orta saha bloğu uyumsuz. Aralarında boşluk bırakıyorlar ve oraya sızan rakip oyuncular rahatça topu kullanıyorlar. İster pas veriyorlar, ister şut çekiyorlar. Defansın biraz öne çıkıp, ofsayt yaptırması gerekir. Orta sahanın da defansına yaklaşması gerekir.

Hücum anlamında 1 gol attılar, 2-3 tane kaçırdılar. Bu sefer forvet oyuncusu vardı ve Mitroglou sahadaydı. Neredeyse topla buluşamadı. Çünkü Galatasaray orta sahası, pas verilmesi gereken yerde hep şut çekti ya da tek başlarına çalıma kaçtı. Genç Yunus 2 kere bomboş pozisyondayken, pas alamadı.

Alınan 2 yeni defans oyuncusu ile defanstaki açık büyük oranda kapatılacaktır. Galatasaray'da artık en büyük sorun orta sahada. Defansif sorun 2. sıraya geriledi. Bu takım forvetsiz de bu ligde şampiyon olabilir.