2014 yılının son gününde birçok medya ajansı yıla damgasını vuran olayları derledi. Yıl içerisinde yapılan binlerce röportaj içinde en çarpıcı demeç ve dialoglar yıla damgasını vuran sözler olarak öne çıkartıldı. Bunlar içerisinde takımı Borussia Dortmund'un kötü gidişini değerlendirirken Teknik Direktör Jurgen Klopp'un söylediği sözler yıla damgasını vuran sözlerden biriydi. 'Hayatta tek derdiniz başarıysa gidin Bayern Münih'i tutun.'

Onu zor duruma düşürmek için sorulmuş bir soruya verdiği cevap bana ülkemizdeki takım tutma eğilimlerini anımsattı. Ülkemizde çok kişinin en önemli derdi başarı olduğu için neredeyse ülkenin tamamı şampiyonluklar yaşamış takımların taraftarları olmayı tercih ediyor. Geriye çok az bir kesim kalıyor. Bir takıma sevdalanırken başarıdan bağımsız kriterlere sahip olanlar. Bu kişilerin çoğunda gözlemlediğim bir kulübü tutmaktan öte o kulübün parçası olabilmek ve o kulübü hayatının bir parçası haline getirme arzusu ve çabası.

2015 yılına girerken parçası olmaya gayret ettiğim ve hayatımın önemli bir parcası olduguna inandığım Altaylı olmak ile ilgili içsel gözlemlerim beni geleceğe yönelik umutlandırdı. Yılbaşına çok değer verdiğimiz aile dostlarımızla beraber girerken onlarla dostluğumuzu başlatan ortak paydanın Altay olması sizleri çok şaşırtmayabilir belki de. Tribünlerde başlayan dostluk içine aileleri alacak kadar büyümüştü. İşin ilginç yanı sosyal medyada gördügüm kadarıyla o kadar çok Altaylı yılbaşına beraber girmişler ki herkesin ortak duygusu büyük bir ailenin parçası olabilmek sanırım. Yılbaşına sevdalı oldukları takımın formalarıyla giren insanların orantısını kursak sanırım Altaylılar uzak ara birinci olur. Bunun tek bir açıklaması olabileceğini söyleyebilirim. Ait olma duygusu. Bunun sadece yılbaşı ile sınırlı olmadığını bilmelisiniz. Yine sosyal medyada izlemlediğim kadarıyla maç oynanmayan birçok hafta sonu Altaylılar yine birlikte farklı mekanlarda kahvaltılarda buluşuyor. Bir Altaylının derdi oldu mu ilk yine Altaylılar koşuyor. Nisan törenlerinde-düğünlerde-doğumlarda ve ebedi yolculuklarda Altaylılar hep bir arada. Birçok aileden daha yakın birçok aileden daha samimi.

101 yıllık tarihinin en zor günlerini yaşıyor ve camianın büyükleri böluk pörcük görünse de Altay ailesinde bir o kadar da yakınlaşma var. Avrupa'da sportif rekabetin en yavan olduğu liglerinden Türkiye liglerinin üçüncü kategorisinde yer alan bir kulübün taraftarları hayatlarının her anında aşık oldukları armayı yaşatmaya gayret ediyorlarsa o arma elbette bir gün yeniden özlenen yerlerde kendine yer bulacaktır.

Şimdi önümüzde çok zor bir yıl başlıyor. Cebinde 1 TL si bile olmayan kişi tribünde takımı destekleyerek bu ailenin ne büyük bir aile olduğunu hissettirmeli futbolculara. Yüz lirası olan yeniden kombine almalı bir arkadaşını da bu büyük aileye katmalı. Daha fazlası olan 19on4 mağazasından alışveriş yapmalı hayatın her yerinde armasını gururla taşımalı. Ve camia büyüklerimiz. Madem devre arasında Aslan Savaşan yönetimi görevi bırakmaya yakınken görevi devralmak istemediniz yönetimdeymişçe çalısmak sorumluluk almak sizlerin de görevi olmalı. Ve sezon sonunda camianın bir kısmını temsil eden değil hatta Altaylı olmayanların coğunluğuyla oluşturulmuş bir yönetim değil bu ailenin en güçlü kişilerinin içinde olduğu ve destek olduğu yeni bir başlangıç şart. Bu yeni başlangıç için bugüne sahip çıkmamız gerektiği sorumluluğunu da unutmamalıyız. Yeni yılın herkese sağlık mutluluk getirmesi ile birlikte umutlarının da gerçekleştiği bir yıl olmasını dilerim.