Altınordu için ilk 2 yolunda en kritik maçlarından biri idi Ümraniyespor karşılaşması. Kendi evinde oynamanın avantajını kullanmayı başaramadı ve sahadan 2-1 mağlup ayrıldı. Kalan 4 haftada 7 puanlık farkı kapatması ve üstelik 4 takımı da geçmesi çok uzak bir ihtimal. Bir mucize gerçekleşmesi gerekiyor.
Ümraniyespor dersine çok iyi çalışmış, rakibini çok iyi analiz etmişti. Altınordu'nun pasla çıktığını ve bunu her maç uyguladığını bildiğinden, çok iyi de adam paylaşımı yaparak, rakiplerinin pas yapmalarını engellediler. Kırmızı lacivertlilerin bir B Planı yoktu. İnatla pas yapmayı denediler ve her seferinde konuk takımın ekmeğine yağ sürdüler, oyuna hükmetmesine izin verdiler.

Altınordu'nun tek çıkış yolu vardı o da rakibinin yorulup, presi bırakmasıydı. O zamana kadar gol yememesi gerekiyordu, olmadı. Defansta yapılan paslaşmada, Hasan'a 2 oyuncu ile birden baskı yaptılar. Hasan da rahat çalımlayacağını düşündü, son adam olduğunu hesaba katmadı. Kaptırdığı topla, 15. dakikada takımına golü yediriverdi.
Maçın kırılma anı 23. dakikada yaşandı. Defans arkasına, Barış'ın önüne uzun bir top atıldı. Kaleci Burak çıktı ve topa vurmak isterken, ıskaladı. Ceza alanı içerisinde Barış topla buluştu. Burak da arkadan biraz çekti. Buna rağmen Barış düşmedi. Düşse ya da kendini yere bıraksa hem penaltı kazanacak, hem de rakibine kırmızı kart yedirecek, sahada 10 kişi kalmasına neden olacaktı. Bunu yapmadı, ayakta kaldı, bomboş kaleye topu gönderdi, top direğe çarpıp dışarı çıktı. İnanılmaz bir gol kaçtı.
Ümraniyeli oyuncular ilk yarının ortalarında yorulmuş olsa gerek, presi bırakıp, kendi yarı alanlarına çekildiler. Artık oyuna hükmeden ev sahibi takımdı.
İkinci yarı başladığında da Altınordu üstün taraf idi. Üst üste ataklar yaptı, pozisyonlar buldu, 54. dakikada Mirkan'la da golü...
Beraberliğin ardından oyun yine değişti. Ümraniye daha atak oynamaya başladı. Penaltı kazandı, Rangelov topu tribünlere gönderdi. Ancak 71. dakikada ceza alanı hemen önünden kazanılan faul atışını kullanmak için can atan Cleyton, harika bir vuruşla topu ağlarla buluşturdu.

Cleyton'un attığı bu gol bana göre nizami değildi. Atış anında barajın yanında duran Drole, Altınordulu oyuncuları sırtıyla iteklemişti. Bu itekleme hem barajı bozmuş hem de oyuncuların zıplamasına engel olmuştu. Bozmasa ve zıplayabilseler, top birinin kafasına çarpıp, sekebilirdi.
Bu golde Uğur'u da tebrik etmek gerekir. Kalecisinin uzak olduğu ve uzanamayacağı direk dibine gelmesi akıllıcaydı. Kafasıyla topa dokundu ama çıkaramadı. Top biraz daha aşağıdan gitse, çıkarabilirdi. Bu duruşu her zaman önermişimdir ama yaparken de belli etmemek gerekir. Yoksa direkte durulursa, rakip oyuncular da ofsayt olmayacağı için kalecinin önünde durur ve topu görmesini engellerler.

Geriye düşen kırmızı lacivertliler, üstünlük kurmayı başaramadılar. Her ne kadar gol bulabileceği pozisyonlara girseler de, daha fazlasını kendi kalesinde gördüler.
Mücadele yoğun tempoda geçti. Zamana oynayan oyuncu neredeyse yok gibiydi. Oyun fazla durmadı ve 1. Lig standartlarının üzerinde bir karşılaşma oldu.
Altınordu'nun ilkesi iyi birey ve dürüst futbolcu olmuştur. Sahada da bu ilkeye hep uydular. Ancak bu karşılaşmanın ve belki de Süper Lig'in kaybedilmesine bu ilke neden oldu, Barış kendini yere atmayarak. Her ne olursa olsun yapılması da gereken bu idi. İnanıyorum ki iyiler her zaman kazanmasa da, hep son gülen kendileri olurlar.