Café Aman İstanbul'un 'Bir Ayrılık Öyküsü: Mübadele' konseri yarın akşam İzmir Açıkhava Tiyatrosu'nda gerçekleşecek. Mübadelenin 90. yılında, İzmir'de doğan şarkılar anavatanına geri dönecek. Grubun kurucularından Stelyo Berber ile rembetikoyu ve konserin anlamı üzerine konuştuk

*Café Aman İstanbul, mübadelenin 90. yılında İzmir'e konsere geliyor. Mübadillerle özdeşleşen  rembetiko hem hüznü hem neşeyi insana yaşatan bir müzik. Yıllar önce hasretle yaratılan bu ezgiler, bugün bize neyi söyler?

Evet. Kısmet bu güneymiş. İzmir'in bağrından çıkan bu müzik, tekrar doğduğu yere belki de hiç gitmemiş gibi geri dönüyor... Bana göre gitmedi. Her ne kadar 90 yıl önce tarihe kara bir sayfa açılarak göçler, savaşlar ve ölümler yaşanmış olsa da İzmir ve Ege bölgesi, her zaman bu müziklerle var oldu. Acı olan bizlerin bunları unutmuş olması ... Asıl kaybolan bizim tarih bilincimiz. Geçmişe tek taraflı ve yanlı bakma alışkanlığımız ise değişmedi. Nitekim bu göç ve savaşın sonunda kazanan hiçbir taraf olmadı ama kaybedeni kesin vardı : O da İzmir ve Anadolu oldu ...
Rembetiko bir dönem müziği olmasına rağmen, günümüzde tüm müzik akımlarının gıpta edeceği bir tarafı var : Gerçek ve samimi. Haliyle bu yanıyla bile bize söyleyecek çok şeyi var. Diğer yandan o dönemde yaşanmış aşklar, acılar, göçler ve her türlü sosyopolitik gelişmeyi de içinde barındıran canlı bir kaynak niteliğini taşıyor.

*Konserin İzmir'de olması anlamlı; gidenlerin boşluğunda, gelenlerin hasretinde şarkılarını söyleyeceğiz, aman çekeceğiz.  90 yılda acılar unutuldu mu, yaralar sarıldı mı ne dersiniz?


Geçen yüzyılın en önemli göçlerinden biri olan mübadele ve onun yaşattıkları unutulmaz ve unutulmamalı. Ama bunu iki tarafın birbirini suçlaması ve düşman olarak nitelendirmesi için değil, tam tersine, böyle bir acının tekrarlanmaması için, ibret olsun diye hatırlanması gerektiğini düşünüyorum. Bunun da en güzel yolu, bu zengin coğrafyanın bize bağışladığı zengin miras olan bu müzikal gelenekleri yaşatıp ileriye taşımaktır.
Mübadillerin ve torunlarının yaşayan en büyük acısı, onları doğuran coğrafyaya ister istemez yabancı olmalarıdır.

*Café Aman bir müzik kültürünün de adı bildiğim kadarıyla. Bu kültürü anlatabilir misiniz?

Osmanlı'da 19. yüzyılda, 'müzikli veya semai kahvehaneler' olarak da adlandırılan Café Amanlara, daha çok İstanbul, İzmir, Atina gibi dönemin önemli liman şehirlerinde rastlanmaktadır. Farklı etnik kültürlerden hanende ve sazendelerin bir araya gelerek, repertuarlarını karşılıklı bir etkileşim ve paylaşım süreci içinde doğaçlama olarak seslendirdikleri bu mekanlar, adını, şarkı sözlerinde sıklıkla tekrarlanan ve Türkçe bir ünlem olan 'aman aman'dan alır.

*'Aman' kelimesi Rumcada da var mı yoksa sadece şarkılarda mı?

Birçok Türkçe, Arpça, Farsça  kelimede olduğu gibi 'aman' kelimesi de Yunancaya girmiş ve geniş bir şekilde aynı anlamda günümüzde de kullanılmakta.

*Grubunuz da ismiyle müsemma bu geleneğin taşıyıcısı.  Cafe Aman İstanbul, nasıl oluştu, kimler yer alıyor, müzik yapmaktaki tasanız neler?

'Café Aman İstanbul', uzun soluklu bir hazırlık dönemi ardından 2009 yılında Stelyo Berber ve Pelin Suer tarafından kuruldu. Grubun amacı, rembetikoyu orijinal şekliyle ama farklı ekollerin birleştirildiği yeni bir yorumla müzikseverlere sunmak...

Repertuarını otantik bir yaklaşım ekseninde ve her kesimden insanın ilgiyle dinleyeceği yeni bir yorumla hazırlayan Grup, konserlerinde, özgün danslarıyla da görsel bir şölen sunuyor.
Türk ve Rum müzisyenlerden oluşan grup, Osmanlı fasıl geleneği ile 'Café Aman' müzik kültürünü, Rumca ve Türkçe olan keyifli bir repertuarla müzikseverlere sunuyor.
Repertuarın önemli bir bölümü, 19 yüzyıldan günümüze, İstanbul'un Café Amanlarında icra edilen şarkılardan oluşuyor.
İstanbul, İzmir ve Atina'dan yıllanmış şarkıları icra eden Café Aman İstanbul, Osmanlı döneminden başlayarak günümüze kadar ulaşan ve kaybolmaya yüz tutan rembetiko ezgilerini, Türk-Rum-Yunan müzisyenlerin kardeş sofrasına taşıyor, dinleyicileriyle paylaşıyor...

*Rembetiko bir dönemin yarattığı müzik.  Günümüzde icracılar bu eserlere yeni yorumlar katabiliyor mu ya da çağdaş rembetiko üretiliyor mu Türkiye'de ya da Yunanistan'da?


Bu müziği doğuran şartlar ve ortam tamamıyla olmasa bile büyük ölçüde yok oldu, değişti, bir evrim geçirdi. Haliyle günümüzde bu formattaki eserler yok denecek kadar az. Şüphesiz rembetiko tüm dönem müzikleri gibi bir yandan onu takip eden türlere tesir etti, diğer yandan da klasik bir tür olarak yerini aldı.

*Konserin ismi Bir Ayrılık Öyküsü: Mübadele.  Bu öyküyü sahnede nasıl anlatacaksınız?

Konserimiz 4 ana şehrin (İzmir, Atina, Selanik, İstanbul) şarkıları ve Anadolu anonim şarkılarından örneklerin kısmen dönem dansları eşliğinde sunulduğu, bazen hüzünlü bazen de eğlenceli dakikalar yaşatan bir müzikal yolculuk kıvamında seyrediyor. Bir Girit manisinin dizeleriyle anlatacak olursak: Çektiklerimle seviniyor / acılarımla eğleniyorum ...
Dans etmek ve eğlenmek, her zaman sevinci göstermez. Bir meydan okuma, bir özgürleşme biçimidir.


İzmir doğumlu mübadil şarkıcı Angela Papazoğlu'nun anılarından:
Şarkı söylediğimi gören, acı çekmediğimi zanneder. Halbuki ben şarkılarla acımı dindiriyorum. İzmir'deyken, hep şarkı söylerdim. Şimdi İzmir'i kalbimde taşıyorum. Yetmiyor... Rüyalarımıza ne oldu acaba? Yine İzmir'deyken 'Bornova gemisi beni Atina ve Pire'ye götürmek için kaç para istersin?' şarkısını söylerdim... Ne Atina'sı? Ne Pire'si? Biz burası için mi hasret duyup şarkılar söyledik? Ben denizle konuşuyorum! Bana ne diyor, biliyor musun? 'Canlı kalmak istiyorsan, unutma. Unutmak günahtır!' İzmir'de tüm sıkıntılarımızı şarkılarla anlattığımızı unutmuyorum. En büyük efkarımızın ne olduğunu biz de bilmiyorduk. Neydi biliyor musun? En büyük efkarımız, her şey seni yok etmek için uğraşırken, tekrar dünyaya geldiğinde ve sana nereli olmak istersin sorusunu sorduklarında, sen çekinmeden yine İzmirli dersin. Ve yine adının Angela Papazoğlu olmasını istersin. Tekrar öldüğümde ise acı defne yaprağını tekrar ağzıma sokun, gocunmam! Yeter ki İzmirli olayım...