Geçen hafta 3-4 gün Ankara'daydım. İzmir has memleketimiz ama iki çocuğumuzun üniversite tahsilleri, hayata atılmaları, işleri derken yıllardır hep gidip geliyoruz. Bu sefer kuzenimi de götürdüm, yeğeninin evine. Ankara AVM cenneti, ilk bir iki günü yağmurlu, serince havalarda Anıtkabir, müzeler derken hafta sonu Pazar, havanın da müsaadesiyle unutulmaz bir final oldu. Oğlumun üniversite tahsilini yaptığı, mesleğini, kariyerini edindiği TÜBİTAK dahil 19 yılını geçirdiği ODTÜ kampüsünü ziyaret ettik. Aslında bu yazıyı oradan mezun olmuş, ikinci nesil, üçüncü, dördüncü nesil ODTÜ'lülerle paylaşmak, uzaktan bilenlere de içini anlatmak için yazıyorum. ODTÜ bence Anadolu gibi bereketli. Toprağından, sisteminden muhteşem oluşumlar doğurmuş, Hacettepe Beykent yerleşkesi, Bilkent üniversiteleri gibi.
***
ODTÜ 15 Kasım 1956 tarihinde zamanın Başbakanı Adnan Menderes, Karayolları Genel Müdürü Vecdi Diker ve bir grup İTÜ'lü akademisyen tarafından Ankara'da kurulmuş bir devlet üniversitesi. Bugüne kadar 120.000 mezun vermiş. Yabancı dilde eğitim, merkezi bilgisayar sistemi kurmak, üniversite müzesi açmak, teknokent kurmak, internet bağlantılarını gerçekleştirmek gibi ülke çapında birçok ilke imza atmış. 2014 yılı Times yüksek eğitim dünya sıralamasında 85. sırada yer almış, bu sıralamada ilk yüze girebilen tek Türk üniversitesi. Bunlar edinilebilecek klasik bilgiler. Ben, kendi gözümle, aklımla Pazar günü gezdiğimiz, yaşadığımız ODTÜ'yü anlatmak istiyorum.
***
Ağaçlarını (oğlum dahil) kendi öğrencilerinin diktiği bir ormanın içindeki yerleşkede, ağaçlar arasına gömülmüş tuğla desenli binalar, birbiri ile uyum içinde. Bölümlerin çevresinde dünyaca ünlü bilim adamlarının büstleri, heykelleri var. Çeşitli havuzlar, hele birinin içinde balık ordusu var. Erik, elma, dut ağaçları bereketli, hatta dolaşırken tadımlık. Muhteşem çam ağaçları, kestane ağaçları, kafeler, piknik alanları. Buralara serpilmiş öğrenciler, öğretim üyeleri, çocukları. Özenle bakılan kediler, köpekler toplanmasınlar diye boyunlarına tasma takılmış, sevgi dünyası, huzur, mutluluk tabloları. Her yerde heykeller, var, Mehmet Aksoy'un Ümraniye'den sökülen iki çocuklu Toprak Ana heykeli de burada. ODTÜ içinde yerleşkeler, köyler, Eymir Gölü var onları anlatsam köşeme sığmaz. Teknokent ayrı bir şehir. Görkemli mezuniyet törenlerinin de yapıldığı Devrim Stadyumu. 1980 öncesi kimya bölümü mezunlarının stadyuma yazdığı "Devrim" yazısı. Adeta sihirli, bu yazı hiçbir şey ile silinemiyor, üzeri boya ile kapatılamıyor.

Uzay Enstitüsü, rüzgar tüneli. Aslında Atatürk 1935'te ilk rüzgar tünelini yaptırmış ama çalıştığını görememiş, sonra o zamanlar kendi uçağını yapan Türkiye. Havacılık müzesi muhteşem. Kaybettikleri hocalarının isimlerinin plaketlerle çakılı olduğu anma köşesi. Mimarlık fakültesi önünde bir yapı, uzun uzun direkler ve mucize bir mekanizma. Güneş, zamana ve aldığı konuma bağlı, her 10 Kasım saat 9:05'te ortaya çıkan ATA yazısı. Burası efsane bir yer, bir ucu Konya diğer ucu Eskişehir yolunda. Ortasından otoyol geçirilmiş, arazisi vere ala bitirilememiş. Işık, aydınlık, ilim, bilim saçıyor; Türkiye'ye ve önderlik ettiği kulvarındaki diğer üniversitelere. İyi ki varlar. Geçirdiğimiz gün şeker gibi bir gündü, bu vesile ile sizlerin de Şeker Bayramı kutlu olsun.