Değerli okurlarım, cumartesi gecesi itibariyle yazıyorum bu yazıyı. Televizyon açık. Ekranda 95 kişinin öldüğü, 48'i ağır 246 kişinin de yaralı olduğu söyleniyor. Başkentin göbeğinde yaşanan yeni bir terörist saldırı yüreğimizi dağlıyor. Patlamaya canlı bir bombanın yol açmış olabileceği ifade ediliyor.
Sağduyulu düşünmeye çalışıyorum. Sağduyudan yorulduğumu fark ediyorum. 
Bir gün önceki haberlere yeniden bakıyorum sonra.
Gerçek güvenlik tehdidini kavrayamamış bir iktidar görüyorum. PKK'yı palazlandıran ABD güdümündeki NATO, Rusya Federasyonu'nun Türk hava sahası ihlaline karşı Türkiye'yi koruyacakmış. Asker dahil her türlü desteği verecekmiş. 
Bu tiyatroya şaşıyorum.
Sonra Cumhurbaşkanı'nın gerçekçilikten uzak açıklamasını okuyorum. Türkiye, gerekirse doğalgaz ve nükleer konusunda Rusya Federasyonu ile ilişkisini bitirebilirmiş. Alternatifsizliği; Rusya Federasyonu'na Türkiye'nin enerji bağımlılığını yaratan iktidarın, alternatif üretmeden geliştirdiği ilginç açıklamaları görüyorum. ABD'ye verilen "yanındayız" mesajını izliyorum. 
Bu tiyatroya da şaşıyorum.
PKK-IŞİD arasında bir o tarafa bir bu tarafa savrulan bir ülke olmamızı istemiyorum. Emperyalist güçlerin bizi bize kırdırdığı bir ülke olmamızı istemiyorum. Barış istiyorum. Teröristle müzakere etmeyen bir yönetim talep ediyorum...
Bir Kasım, onun için çok ama çok önemli...