Ahmet Piriştina Kent Arşivi Müzesi'nde atlı arabadan metroya uzanan İzmir'deki ulaşımın tarihçesini anlatan bir sergi var.
Kent Müzesi ve Arşivi'nde Sergi ve Müze Sorumlusu Emrah Sait Erda, 'Sergiyle, eski ve yeni arasında bir köprü kurmak istedik. Yeni kuşağı kent hakkında bilgi sahibi yapmaya ve kentlilik bilincini onlara kazandırmaya çalışıyoruz. Ancak bunu müzede gezme yi eğlendirici bir duruma dönüştürerek yapmayı amaç edindik' diye konuştu.

Antik Çağ'dan günümüze kadar İzmir'in ulaşımındaki değişimler, kullanılan ulaşım araçları, bu araçların maketleri ve görselleriyle ziyaretçileri bilgi sahibi etmeye çalıştıklarını söyleyen Kent Müzesi ve Arşivi'nde Sergi ve Müze Sorumlusu Emrah Sait Erda ile kentin ulaşımında değişen araçları, 1950'li yıllarda bisikletin ehliyetle kullanılmasını, cezaevinde mahkum taşımak için kullanılan aracın yolcu taşıma aracı olma hikayesini, atlı arabayla başlayan ve metroya ulaşan ulaşım sürecini ve müzelerin kent bilincindeki önemini konuştuk.

* Öncelikle sergiyi gezdiğimizde çok ciddi bir çalışmanın ürünü olduğunu görüyoruz. Serginin ortaya çıkışı ve serginin geneli hakkında bilgi verebilir misiniz?

Kent Müzesi olarak daha önce de 'Kent ve Sağlık, Kent ve Ticaret' gibi yaptığımız sergiler oldu. Kent ve Ulaşım sergisinin de kararı önceden verildi. Sergilerdeki temel mantığımızı, kent müzelerini kentlilerin bağışlarıyla şekillendirmek ve bu bağışlarla elimizdekileri birleştirerek ziyaretçilerin hizmetine sunmak diye açıklayabiliriz. Burada gördüğünüz fotoğrafların çoğunluğu ve diğer eserler, kentlilerin bize bağışladıklarından oluştu. Bunların yanında Kent ve Arşiv Müzesi olarak da eserler kazandırdık. Öncelikle konuyu belirler, sonra çalışmasını yapar ve eserleri de ortaya çıkardıkça sergi haline getiririz. Bu sergimiz de bu mantıkla şekillendi. Sergilerimizin hazırlıkları yaklaşık olarak 1-1,5 yıl sürer. Konuyla ilgili çok ciddi çalışmalar yapar ve konuyu en iyi aktarabileceğimiz eserler üzerine çalışırız. Burada 5 farklı ulaşım biçimini göstermeye çalıştık. Kara yolu, deniz yolu, hava yolu, demir yolu ve günlük yaşam var. Asansör ve teleferik de günlük hayatta kullanılan bir ulaşım aracı olduğu için ona da yer verdik. Antik dönemdeki ilk yol örneklerinden 1980'lere kadar İzmir'in ulaşımının nasıl sağlandığını ve geliştiğini sergilemeye çalıştık. Görsel malzemeyle desteklediğimiz sergiyi ziyaret edenler, kentte ulaşımın nasıl değiştiğini ve geliştiğini rahatlıkla görürken, bilgi sahibi de olacaklar. Sonrasında ulaşımın da ticari hale gelişi, sonrasında kamuya geçişi, büyük İzmir yangınından sonra yolların nasıl yenilendiği vb. gibi bilgileri edinebilecekler. Aslında bu sergiyle eski ve yeni arasında bir köprü oluşturmaya çalıştık.

*Sergide en dikkat çekenlerin arasında da maketler yer alıyor. O dönem ulaşımda kullanılan araçların bire bir kopyasını maketlere dönüştürüyorsunuz. Bu maketlerin ortaya çıkmasında özel bir destek mi aldınız?

Maketlerimiz, ESHOT'taki modelhanede yapıldı. Aslında maketler başka bir proje için yapılmıştı ama bu sergi için de çok anlam taşıdığı için kullanıldı. Bu maketlerden sergide kullanmak üzere, o dönem ulaşım aracı olarak kullanılanları seçtik. Seçerken ise özellikle ziyaretçilerin daha önce görmediği ya da göremeyeceği ulaşım araçlarını tercih ettik. Çünkü bizim sergilerimiz çocuklara ve gençlere hitap edecek şekilde düzenlenir. Şu an için herhangi bir yerde kullanılmayan bu ulaşım araçları ile de çocuklar ve gençlerin bilgilenmesini sağlamaya çalışıyoruz. Zaten bu maketler de o dönem çekilmiş fotoğraflar ya da çizimlerden yola çıkılarak ölçeklendiriliyor. Bütün maketlerin döneminde kullanılan ulaşım araçları olduğunu belirtmek isterim.

*Sergide çocukların ve gençlerin en çok dikkatini çekenler neler oluyor? Çoğuna şaşkınlıkla baktıklarını tahmin edebiliyoruz ama en çok onları ne şaşırtıyor?

1980 ve 1990'lı yıllarda kullanılan bilet kutularını gördüklerinde çocuklar inanamıyor. Bunları mı kullanıyordunuz diye soruyorlar. Artık çocuklar ellerindeki cep telefonlarıyla çok hızlı öğreniyor ve çoğu işlerini kendileri hallediyorlar. Ciddi bir kuşak farkı oluştu. Bunu rahatlıkla görebiliyoruz. Bu duyguyu yaşamaları için bahçeye troleybüs koyduk ve ona bilet atarak binmelerini sağladık. Bu gerçekten onlar için başka bir durum. İlk kez böyle bir şey deneyimledikleri için de şaşırıyorlar. Bir de sergide, çok farklı ulaşım araçlarını yakından görüyorlar ve kafalarında netleştiriyorlar. Aslında geçmişten kalanları, geleceğe taşımaya çalışıyoruz. Bu sergi de bu işe yarayan araçlardan biri oluyor.

*Serginizde daha önce herhangi bir sergide görmediğim güzel bir ayrıntıya da rastladım. Sergiyle ilgili bilgiler veriyor ve bu bilgileri de hazırladığınız soru-cevap kısmında ziyaretçilere soruyorsunuz. Çok eğlenceli olan bu çalışma hakkında neler söyleyeceksiniz?

Soru-cevap kısmına ziyaretçilerimiz oldukça ilgi gösteriyor. Aslında soru-cevap kısmı, sergilerimizdeki temel hedef kitlemiz olan çocuklara ve gençlere yönelikti. Burada öğrendikleri bilgilerini test etmeleri ve test esnasında da eğlenmelerini amaçladık. Çünkü sergide, kentlilik bilincini aşılamak adına kente dair bilgiler veriyoruz. Hal böyle olunca da onları eğlendirmek gerektiğini de düşünüyoruz. Müzelerin sadece girip bir şeylere bakılan, sonra 'ha, evet' diyerek çıkılan yerler olmaması gerektiğine inanıyoruz. Müzeyi ziyaret edenlerin, müzedeki eserlere dokunması, diğer ziyaretçilerle iletişim kurmasını amaçlıyoruz. Bir şekilde müzede gezerken ziyaretçilerin eğlenmesini sağlamaya çalışıyoruz. Eğer bunu yapabilirsek, müzelerin daha fazla ziyaret edilen mekanlar olabileceğini düşünüyoruz. Aman dokunmayın, yaklaşmayın gibi bir mantıkla hareket etmemeye çalışıyoruz. Dokunsun ve onu daha yakından kavrayabilsin ki öğrenebilsin. Çocuklar ve gençler, müzenin içinde önce bilgi alıyor ve sonra da soru-cevap kısmında bu geziyi eğlenceli bir oyuna çevirmiş oluyor.  Şaşırdığımız durum ise, çocuklar için yaptığımız o alana çocuklardan çok yetişkinlerin ilgi göstermesi oldu. Hatıralarından yola çıkarak soruları cevaplandırırken, eski bilgilerini de onaylamış ya da doğrulamış oluyorlar. Hazırladığımız ruloları da döndürdükçe birbirinden farklı fotoğrafları görüyorlar. Bu da çok eğlendirici ve bilgilendirici aktiviteye dönüşüyor. Sonra vapur dümenine geçiyorlar ve gemi kaptanı oluyorlar. Bunları genç kuşağın kent müzesini tanıması ve bilmesi adına yaptık.

*Amaç edindiğiniz ve izlediğiniz yolun çok farklı ve ilgi çekici olduğunu düşünüyorum. Ancak bu izlediğiniz düşünceye ve sergiye gençlerden ve çocuklardan gördüğünüz ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?

Öncelikle sergiye, öğrenciler ve okullar geliyor. 2 ay içinde 4 bin rakamını bulduk. Futbol takımlarının da sergiye ilgisi olumlu oldu. Karşıyaka'yla maç yapmaya gelmiş olan takım, maç sonrası yemeğe gitmek yerine sergiye geldi. Ortodoks cemaati aracılığıyla da Yunanistan'da bile tanıtım yapmış olduk. Gelen ziyaretçi sayısı da böyle olumlu düşünceler yayılmayı sürdürdükçe artacaktır. Müzeye olan ilginin yazın düşeceğini ama sonbahar ve kış mevsiminde daha da artacağına inanıyorum. Bir yıl süreyle açık olacak olan sergiyi, ne kadar çok ziyaretçi gelirse o kadar çok mutlu oluruz. Şu an için katılımların oldukça iyi olduğunu söyleyebiliriz.



*Bir yıl gibi bir zaman aralığı sergiler için oldukça uzun değil mi?

Sergi zaman aralıklarını bir yıl olarak belirledik. 6 ay daha uygun ama serginin koşullarını oluşturmak zor oluyor. Çünkü bir konu hakkında açmak istediğimiz sergi için en az bir yıl çalışıyoruz. Çok ciddi ve çok yönlü bir çalışma sonucu bu sergi ortaya çıktı. Milli Kütüphane'nin gazete arşivine gittik ve 1890'dan günümüze kadar konuyla ilgili gazeteleri taradık. Farklı dillerdeki gazetelerin çözümlenmesi ve o dönem kullanılan o ulaşım araçlarından emin olmak özen gerektiriyor. Özen gerektiren bir iş olduğu için zaman da gerekiyor. Özellikle içerik oluşturmak ciddi bir zaman alıyor. Bir de kamu olduğumuzdan dolayı serginin yapılması için de ihale yapılıyor. İhale süreci de zaman alıyor. O nedenle bir sene olarak belirliyoruz. Ancak hayalimizde ise her 6 ayda bir sergi temalarını yenilemek var. Zamanla bu hayalimizi gerçekleştirmek istiyoruz. Bu sergide, kentte daha önce görmedikleri ve göremeyecekleri birçok şeyi bulabileceklerine garanti veriyoruz.  Genç ve çocukların eski hakkında bilgi edineceği, yaşlıların hatıralarını canlandırabileceği sergimize 7'den 70'e herkesi bekliyoruz. Bilmedikleri ayrıntılarla karşılaşabilecekleri sergiye geldiklerinde, kente bakış açılarının da değişeceğini biliyoruz.

*Kent ve Ulaşım serginizden sonraki sergi planınıza başlamış olmalısınız. Yeni serginizin temasını belirlediniz mi?

Söylediğiniz gibi çalışmalarımıza bu sergiyi açtığımızın ertesi haftası başladık. Yeni çalışmamızda İzmir'in spor tarihini işleyeceğiz. Bunun için içerik çalışmamıza başladık ve kronolojik sıralamamızı da tamamlamış durumdayız. Konuyla ilgili birçok kurum, dernek ya da spor kulübüyle görüşmeye başlayacağız. İzmir'de 239 spor kulübü ve çok sayıda federasyon var. 160 bin lisanslı sporcusu olan İzmir'de, 160 bin kişinin sadece anne-babasını düşündüğümüzde yaklaşık 500 bin kişinin günlük hayatında spora yer verdiğini görebiliriz. Türkiye'de ilk futbol takımının bu kentte kurulduğunu, ilk yüzme yarışmalarının, ilk bisiklet yarışmalarının bu kentte yapıldığını öğrendiklerinde, kentlilik bilinçlerinin de artacağına inanıyorum. n Ali Budak


Mavi mahkûm otobüsü

1930'lu yıllarda dünyada yaşanan ekonomik buhran dolayısıyla birçok belediye bütçesi olmadığı için yolcu taşımak için hizmet aracı alamıyor. Alamadıkları için de o dönem vatandaşlar, ulaşım aracı olarak Adalet Bakanlığı'nın cezaevi ring araçlarını kullanıyor. Mahkûm taşınan mavi otobüs, toplu ulaşım aracı olarak kullanılıyor. Mahkûm taşınmadığı zamanlarda toplu ulaşım aracı olarak kullanılan otobüs, mahkûm taşımayı da bırakmıyor. Burada her zaman cezaevine araç olacağını ama vatandaşlar için toplu ulaşım aracı bulmanın zorluklarını da öğreniyoruz. İzmir'in kent tarihi açısından önemli bir örnek olduğu için bu otobüse de sergide yer verdik.


Bisiklet için ehliyet

1950'li yıllarda bisiklet kullanmak için ehliyete ihtiyaç olduğunu bu sergiyi gezince öğrenebilirsiniz. Koç Müzesi'nden rica ettiğimiz, Aysel Hitay'a ait olan ilk bisikletlerden biri de sergimizde yer alıyor. Aysel Hitay, ilk bisiklet sporcuları arasında da yer alır. Buradaki ehliyet orjinaldir. 1895 yılından çevirdiğimiz makalede de ilk bisikletçiler anlatılıyor. Konuyla ilgili ilginç ve detaylı bilgilere ulaştık.




Teleferiğin ilk vagonu

Sergide yer alan teleferik vagonu, teleferiğin açıldığı zamanki ilk vagonu. Vagonu, depolardan bulduk, çıkardık. Gerekli bakım ve onarımlarını gerçekleştirdikten sonra sergiliyoruz. Sergiye gelenler de vagonun içinde fotoğraf çektiriyor ve aslında bu fotoğraflarla anı biriktiriyor. Bu hatıralar dolayısıyla da bu müzeyi unutmayacaklarını düşünüyoruz. Yeni nesle deneyimleyerek öğrenebilecekleri ortamlar yaratmaya çalışıyoruz.


Deriden para kasası

Segide görülen deri çanta, 20'nci yüzyılın başlarında Basmane tren garının para kasası olarak kullanıldı. O dönemlerde bu çantanın içinde para bir yerden başka bir yere taşınıyordu. Çantanın ağzı, demir kilitle kapatılır ve mührü vurulurdu. Örneğin, ağzı mühürlü çanta İzmir'den Aydın'a gönderiliyor ve görevlisi tarafından açılıyordu. İçindeki para da makbuzlarıyla birlikte sahibine veriliyordu. Düşünsenize deriden para çantası, aynı zamanda para kasasıydı.