İzmirli kimliğinin altını çizmek isteyen; İzmirli kimliğiyle övünmek isteyen birçok dostumuz sosyal medya araçlarında gevrek, çiğdem, boyoz gibi İzmir'e özgü nesnelere göndermelerde bulunuyor. Bu dostlarımız İzmirli kimlikleri ile övünürken profil resimlerindeki İstanbul takım armalarının oluşturduğu çelişkiyi bir çok zaman göz ardı ediyor. Mart ayı içinde Orhan Beşikçi üstadın rehberliğinde katıldığım Basmane-Agora turu İzmirli kimliği taşımak için tarihi İzmir kulüplerinden birinin gönül vereni olmanın da yeterli olmadığını hissettirdi.

Basmane Garı'nda başlayan ve Çorakkapı Camii ile devam eden turumuzda sonraki durak oteller sokağıydı. İzmir ile özdeşleşmiş birçok tanınmış ailenin yaşadığı köşkler bu sokaktaydı. Basmane Garı ile gelen demiryolu buradaki binaları otele dönüştürmeyi başarmıştı. Uşakizade Köşkü denilince birçoğumuzun aklına Özel Türk Koleji kurucusu Bahattin Tatiş tarafından 1951'de Latife Hanım'dan kiraladığı ve 1991 yılına kadar eğitim amaçlı kullanılan köşk gelir. Oysa Uşakizade ailesi bu köşkü yazlık olarak kullanmaktaydılar. Latife Hanımın dedesi Sadıkbey Uşak'tan İzmir'e geldiklerinde Basmane bölgesinde bir köşke yerleşmişlerdir ve Latife Hanım bu köşkte doğmuştur. 3.sınıf otel grubunda yer alan Yeni Sadıkbey Oteli, oteller sokağında sanki tarihinden habersiz, bakımsız bir şekilde müşterilerini beklemekte.
Doğudan gelen kavimler nedeniyle bölgede hanlar ve hamamlar çokmuş. Bunlardan Kıllı İbrahim Efendi Hamamı'ndan kalan ılıtıcı bölümünün bugün kömür deposu olarak kullanılıyor olması; yurt dışında iki taş üst üste görse fotoğraf çeken bir milletin ferdi olarak iç acıtıyor.

Cihanzade ailesine ait 56 odalı sıcak-soğuk su çeşmeleri olan, apart odaları ve kiralık kasaları ile hizmet veren Cihan Palas ( Emniyet Otel) Macar revüleri ile konserlerin sergilendiği; zamanın en lüks otellerindenmiş. Hatta Atatürk bu otelde bir gece konaklamış. Bugün duvarlarına baktığınızda o günlerden kalan müzik seslerini içinizde hissedebildiğiniz otelin avlusunda kahvehane bulunmakta.
1755'te Hatice Sultan tarafından ibadete açılan Kumrulu Mescit, çocuklarıyla beraber sultanın kabrini de barındırmaktaymış. Bu sokaktaki birçok evin İstanbullu zenginler tarafından 20 bin lira gibi komik rakamlarla satın alındığı fakat birçok ünlü zengin kişinin bu binaları kurtarmak yerine EXPO ile sağlanabilecek kentsel dönüşümde kazanacakları değer ve rant için bu binaların kaderleriyle baş başa bıraktıklarını öğrendik.

Daha onlarca ziyaret ettiğimiz tarihi varlık ve miraslar içersinde, bizi mutlu eden gelişmelere de şahit olduk. Nebahat Tabak Hanım'ın gül bahçesi ile ünlü evi, bugün Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan'ın çabaları ile Konak Belediyesi Sanat Merkezi haline getirilmiş. Nebahat Hanım; çocuk sahibi olmadığı için evi Çocuk Esirgeme Kurumuna bağışlamış ve kurum burayı değerlendirmeyip kapattığında, köşk harabe haline dönüşmüş. Eski İzmir evlerinin tipik örneği olan bu köşkte bugün badem taşlarından yapılmış zemin bile koruma altında.

İzmir'in en önemli tarihi miraslarından ve değerlerinden biri olan Altay Spor kulübü de Sadıkbey Köşkü gibi sanki kendi değerlerinden habersiz 3.sınıfta mücadele ediyor. Kulüpten maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle birçok personel ayrılıyor. Kıllı İbrahim Efendi hamamı gibi, birileri kulübü diledikleri gibi kullanıyor, adeta kulübün varlık sebeplerine ihanet ediyor. Cihanzade Palas gibi Atatürk'ün ziyaret ettiği yerlerden biri olan kulüpte anılar sanki duvarlarda, boş koridorlarında yürürken yankılanan ayak seslerinizde canlanıyor. Alsancak Stadı'nda hergeçen gün taraftar sayısı azalırken; boş tribünler eski şampiyonlukları hayal ediyor. Kumrulu Mescit sokağındaki evler gibi; kulübe umut olabilecek kişiler köşelerine çekilmiş, uygun zamanı beklediklerini söylerken, kulübün her geçen gün kan kaybetmesine göz yumuyorlar. Gün gelip de görev yapacak olsalar bile o Altay'ın eski Altay'dan uzaklaştığının farkında değiller.

Basmane-Agora için umudun yerel yönetimlerde olduğunu söylemiştik. İzmir'in en önemli değerlerinden kulüplerimizin de İzmirliler tarafından sahiplenilmeye; tarihin bir parçası olarak kabul edilmeye ihtiyaçları var. Bunu kitlelere, siyasilere, yöneticilere, işadamlarına anlatabilecek projeler üreten yönetimler Altay'ı ancak bu bataktan kurtarabilecektir.