Evimden, ülkemden çok uzakta olduğum için, gelen bayram mesajları beni duygulandırdı. Sanırım okudukça zaman tüneline düştüm. Çok uzun zamandır "Bayram"ın bizlere açılımı "tatil"di. Hele Ankara'dan eklenen ek tatil müjdesi bize bayramdı. Zaten yerler önceden ayırtılmış, planlar programlar yapılmış olur, boşalırdı evler, sokaklar, hatta Türkiye. Cep telefonlarından atılan toplu kutlamalar bayram için tüm sorumluluğumuzu yerine getirirdi. Bu tarz o kadar uzun sürdü ve değerlerimizi boşalttı ki, sosyal medyadan önce sevdiklerinin ziyaretini gözleyen yaşlılar, birlik beraberlik temaları işlenmeye başlandı TV'lerde.

Kutlamaya çalıştığımız bayramların nitelik, nicelik ve isimleri bile solmaya başladı. Geçmişte çocuklar bayram yaşıyorsa ninelerin dedelerin evlerinde kalıp, toplaşıp kuzenler, yeğenler, amcalar, dayılar, yengeler hep bir arada olmak, bayram harçlıklarının yanı sıra, sevgiyle sarmalanmaktı. En önemli iki dini bayramımız da bizi bir araya getiren çimentomuz. O bayramlar mutlu etmek, mutlu olmak en büyük zenginliğin, gönül zenginliğinin, paylaşmanın, yardımlaşmanın, dostları hatırlama, hatırlanma, kardeşliğin, dostluğun ve vefanın yaşadığı günlerdi.

Neler kaybettiğimizi gelen nesil hiç bilmeyecek, manevi zenginliğin ne olduğunu da. Günümüzde artan egolar, kişileşme, bencilleşme, kendini beğenmenin sonucu = mutsuzluk...
Her şerde bir hayır var derler. Dolar, Euro, ekonominin çakılışı derken, birçoğumuz evlerde, ziyaretlerde, paylaşımlarda yakalamış bayramı... Mutlu Bayramlar!