Sonunda oldu, Göztepe Süper Lig'e çıkmayı başardı. İyi başlayan sezon, sonradan hayal kırıklığına dönüştü. İlk 6 averajla yakalandı. Yarı final rahat geçildi. Final de aynı ligdeki performansa benzedi. Maçın başlarında her şey güzeldi. Geriye düşüldü, hayal kırıklığı oldu. Uzatmalarda beraberlik geldi. Son penaltıda kupa geldi.

Hakemin düdüğüyle birlikte sahaya atılan meşaleler oyunun durmasına neden oldu. 9 dakika sonra oyun başlayabildi. Başlangıç da hızlı oldu. Daha ilk saniyelerde Eskişehir öne geçebilirdi. 2 tehlikeli atağı vardı. Sonrasında Göztepe'nin kaçırdığı bir gol... Eskişehirspor'un en zayıf tarafı defansı. İleri çıkar, arkayı açık bırakır, kontra yer. Yine öyle oldu ama Göztepeli oyuncular bunu çok çok kötü kullandı.

Duran toplarda Tanju'yu çok eleştirmiştim ama bu sefer çok beğendim, hakkını vermek lazım. Oyuncuların kafasının hemen üzerinden geçen top, altı pas içinde yere indi, direk dibinden ağlara gidecekken, Boffin güçlükle çıkardı. Fakat kornere çıkan topu kullanan Halil doğrudan auta attı.  

Sonra yine atılan meşale ve yine duran oyun. Taraftarlar maç izlemeye değil, eğlenmeye gelmiş anlaşılan. Oyunu durdurmak için ellerinden geleni yaptılar. 1 değil, 2 değil, 3 değil... Oynamak isteyen futbolcular, oynatmak istemeyen taraftarlar. Elbette Federasyon da buna el atacak, gerekli cezaları verecek. Kulüplere zarar ama düşünen, umursayan kim ki! Bu taraftarlar için ben 'futbolun katilleri' diyorum. Bu katiller tribünlerden uzaklaştırılmadığı sürece, futbolumuz asla gelişmez.

İlk yarıya tam tamına 17 dakika eklendi. Hiç alışık olunmadık bir durum. Son dakikada gol olsa 45+17 yazılacaktı. Maçı izlemeyen biri görse, hata var deyip geçecekti. Bu uzatma dakikalarında da oyun durdu ama hakem bunu ilave etme gereği duymadı.

İkinci yarı ilginç şeyler yaşandı. Eskişehir'in yüklenmesini ve Göztepe'nin savunma yapıp, hızlı hücumla gol atmasını beklerken, tam tersi oldu. Göztepe yüklendi, defansı neredeyse rakip ceza alanı yakınına kadar çıkardı. Yarı alanın ortalarından defans arkasına sarkan Ofoedu, topu sürdü sürdü sürdü, golü attı, takımını öne geçirdi. Skorda eşitlik varken, aleyhte hiçbir şey yokken, bir defans nasıl olurda bu kadar ileri çıkar, arkayı bu kadar boş bırakır?

Bir takım öne geçerse, sakatlıkları artar. En az 5 dakika sağlık ekibi sahneye çıkar ama bu 2 dakika olarak eklenir maç sonuna. Eskişehirli oyuncular bolca yattılar, oyunu yavaşlatmak için ellerinden geleni yaptılar.

Golden sonra da bastıran Göztepe, tüm hatlarıyla savunma yapan Eskişehirspor'du. Ancak sonra birden tam saha prese başladılar. Kaleciye kadar koştular topu oyuna sokturmadılar. Bu da onların çok büyük bir hatası oldu. Defansta 1 kere boşluk verdiler, o boşlukta 2 Göztepeliden öndeki Jahovic, atılan pasta kayarak topa dokundu, uzatmalara götüren golü attı, umutları yeniden yeşertti.

Uzatmalarda da üstün olan taraf Göztepe'ydi. Eskişehirspor yorulmuş gibiydi. Oysa oyun çok fazla durmuş, sık sık dinlenme olanağı bulmuşlardı. Yaş ortalamasına baktığımızda da pek fazla fark yoktu. Eskişehirspor 27.7, Göztepe ise 26.5. Uzatmalar da bitti, penaltılara geçildi. Öylesine kötü penaltı atanlar oldu ki, Volkan Demirel'i mi örnek almışlardı, anlayamadım doğrusu. Neyse ki bu Göztepe'nin lehine oldu da İzmir bir Süper Lig takımına kavuştu.

Notlar


Maçtan önce ısınma hareketleri yapılırken, Halil sahadaki hızını burada da gösterdi, hızını alamayarak saha içinde program yapan eski futbolculara çarptı.

Her maç Göztepe atkılarını kale içine seren Günay, maçın 2. yarısında Eskişehir taraftarlarının bulunduğu kale arkasında da buna yapınca tepki aldı, sahaya yabancı madde atıldı. Hakem duruma el koydu ve atkıları kaldırttı. Uzatmaların 2. yarısında da yine aynı kaledeydi ve yine atkıları koyamadı.

Türkiye'de gece 1'de biten maç hiç olmuş mudur acaba? Hiç hatırlamıyorum. Akşam maçı değil, gece maçı oldu, Türkiye'nin rekorlar kitabına girdi. İftardan sonra başlayan karşılaşma, sahurdan önce bitti.


İzmir bisiklette 1 numara


Avrupa Bisiklet Yarışması (European Cycling Challenge 2017) sona erdi. Geçen sene bisiklet sürmeme rağmen katılmamıştım ama bu sefer aynı hatayı yapmadım. Hem bisiklet sürdüm, spor yaptım hem de bu yarışma sayesinde buna heyecan kattım. İlk başlarda son 2 senenin kazananı Polonya takımı Gdansk önde idi. İzmir Büyükşehir Belediyesi arkadan izliyordu. Bu iki takım diğerleriyle farkı oldukça fazla açtı, zirvede yalnız kaldılar. Son günlere gelinirken İBB öne geçti ama fazla sürmedi ve Gdansk liderliği geri kaldı. Ne olduysa son gün oldu. İzmir'de ne kadar bisiklet grubu varsa hepsi son gün için program yaptı, üyelerini davet etti. Şampiyon olmak için binlerce kişi seferber oldu. 31 Mayıs'ta herkes bisiklet üzerindeydi, pedal çeviriyordu. İzmir inandı, başardı, 855002.1 km. ile 2017'nin 1.'si oldu.

Benim amacım ise ilk 1000 kişinin yaptığı ortalama mesafeyi geçmek idi. Son güne girilmeden 170'lerde olan ortalamanın çok üzerine çıktım, 207 km ile. Ama son gün o kadar çok süren oldu ki, ortalama 207.9 km.'ye çıktı, ben de 900 m. altında kaldım. İzmir'de 975. sırada yer bulabildim ancak. Seneye hedefim çok daha büyük.

İstatistiklere bakıldığında bazı ilginç detaylar ortaya çıkıyor. İBB yarışmada 1. olmasına rağmen, ilk 1000 kişinin ortalama mesafesinde 17. sırada idi. Lider Gdansk 1800.6 km yapmışken, İBB 207.9 km. yaptı. Bu kadar farka rağmen 1. olmak gösteriyor ki, İzmir'de herkes büyük katkı sağlamış, diğer şehirlerde az kişi çok mesafe katetmiş, çoğu katılımcıları neredeyse hiç bisiklete binmemiş. İzmir, tüm bireyleriyle birlikteliğin gücünü, tam bir bisiklet şehri olduğunu gösterdi. Bu istek seneye de taşınırsa, kesinlikle yapılan km. olarak 1 milyonun üzerine çıkılacaktır.
 

Teknik direktör kurbanı


Avrupa'nın en büyüğünü belirleyecek Şampiyonlar Ligi Finali. Televizyonumuzun başına kurulduk. Kadrolar açıklandı. Juventus'a çok şaşırdım. Oyun sistemi 3-4-1-2 idi. Kendi liginde kaybettiği maçlardaki taktiği 3-5-2 idi. Güçsüz takımlara karşı tutan ama kuvvetli takımlara karşı açık veren bir sistem. Bercelona'ya karşı oynadığı ve yenilmeyip elediği maçlarda kullandığı taktik 4-2-3-1. Rakip Real Madrid iken, bu kadar hücuma yönelik bir takımla sahaya çıkmasını anlayamadım. 'Bir bildiği vardır' dedim teknik direktörün, üzerinde durmadım. 

İlk 45 dakikada idare etti ancak 2. yarının başlamasıyla geriye çekildi, rakibini tüm hatlarıyla üzerine çekti. Casemiro'nun uzaklardan çektiği şuta hamle yapmak isterken Buffon, top Juventuslu oyuncunun ayağına çarptı. Tam da adımlarken yakalanınca, yere basması ve dolayısıyla köşeye uçması gecikti, top direk dibinden ağlara gitti. Bu kadar geri çekilip, savunma hücum oyuncularıyla yapılmak zorunda kalınırsa, bu tür hatalar mutlaka olur. 

2-1 yenik duruma düşen siyah beyazlılar, gol bulmak için yüklendi, yüklenmesiyle birlikte iyice açıldı, oyunun boyu uzadı. Orta sahayı iyi kullanan Real Madrid'te çok rahat oynamaya başladı, pozisyonlar buldu, golleri arka arkaya sıraladı.

İtalyan takımlarını öne çıkaran şey, katı defans anlayışıdır. Orta saha oyuncularının defansif yönleri göze batan etkendir. Real Madrid'i yenmek için orta sahayı kalabalık tutmak, alan daraltmak, topu kendi ceza alanından uzak tutmak gerekir. Elbette ki Ronaldo'yu da etkisiz hale getirmek şart. Juventus Ronaldo'yu etkisiz hale getirdi ama oyun sistemine kurban gitti.

Maçın yıldızı 2 gol atan Ronaldo seçildi. Seçenlerle aynı fikirde değilim. Goller dışında Ronaldo etkisiz kaldı. Oynatmadılar, topu ayağına almasına izin vermediler, aldığında da faul yaparak durdurdular. Hele bir de yapılan ortada, arka direkte kafayla vurduğu top, kale yerine topun geldiği yöne doğru gitti, Ronaldo'ya da hiç yakıştıramadım. Real Madrid'in orta saha ve defansı çok çalıştı. Hem rakibini durdurdu, hem de hücuma destek verdiler, sağdan soldan yaptıkları bindirmelerle, gollerin hazırlayıcısı oldular. Tüm yükü o mevkiler çektiler ve dolayısıyla onlar maçın yıldızı olmayı daha çok hakkettiler.