Oğlan, annesine rutin haftalık ziyaretini yapıyormuş. Oğlan dediğime bakmayın 50'li yaşlarında, annesi de 70'lerinde. Oturma odasında divanda otururlarken, pencerenin önüne bir güvercin konmuş. Anne, "Bu ne oğlum?" diye sormuş. Adam şaşkın ifadeyle "Güvercin" demiş. Aradan iki dakika geçmeden anne tekrar sormuş; "Bu ne oğlum?" dışarıdaki kuşu göstererek. Adamın şaşkınlığı daha da artmış, biraz da sinirli bir sesle "güvercin dedim ya anne" demiş. Yaşlı kadın tekrarlamış "oğlum bu ne?" diye, bu kez oğlan çok sinirlenmiş ve annesine "Öf anne güvercin dedim ya kuş işte kuş" diye cevap vermiş. Bunun üstüne annesi kalkıp bir defter çıkartmış divanın altından. Yıpranmış sayfalardan birini açmış, gözlüğünü takmış ve okumaya başlamış. "Bugün oğlum 3 yaşına girdi. Oturma odasında oynarken bana pencereye konan kuşu gösterdi ve "Anne bu ne?" diye sordu. Ben cevapladım "Güvercin oğlum, bir çeşit kuş" diye ve bunu tam 23 kere sordu! Bense hiç kızmadan, usanmadan, sinirlenmeden, sabırla cevapladım."

Anne olmak ne denli zor bilirim. Kimisi anne olmak için yıllarca uğraşır. Aşılama yöntemleri, tüp bebekler, pek çok tahlil ve stresli günler geçirirler. Gebelik de öyle pek keyifli geçmez. Yaşanan fizyolojik değişikliklere vücudun uyum sağlayamaması, bulantılar, ağrılar, alınan kilolar da cabası! Normal doğum değilse bir ameliyat yani sezeryan! Derken lohusalık sürecinde kadının vücudu gibi sinirleri de altüst olur. Ben o dönem kendimi 'Sarı Kız' (inek) olarak düşünüyordum örneğin. Bir de emzirme sırasındaki duruş yüzünden dayanılmaz sırt ağrıları çekmiştim ki buna "fibromiyalji" diyoruz tıpta. Tabi bu süreçte en az doktor kadar bilgi sahibi olur anneler okudukları kitaplardan ve internet sayfalarından dolayı.

Sonra çocuk büyür, bu sefer çocukluk çağı hastalıkları başlar. Ateş hep gece yarısı yükselir, anneyi uyutmak istemezcesine. Kızamık, suçiçeği, kabakulak gibi çocukluk çağı hastalıklarının yanında her kış yaşanan grip, nezle, bitmeyen öksürük annelerin kabusu olur. Unutmamak lazım ki sadece yediği içtiği, kaç gram aldığı değil, bir de bu çocukların ruh sağlıklarının iyi gelişmesi lazım. Ben oğlumun resim yaparken hangi rengi en çok kullandığını bile takip ediyorum. Çünkü kırmızı ve siyah ağırlıklı boyuyorsa öfkeli ve huzursuz, yeşil-turuncu gibi renkleri kullandığı zaman mutlu demek biliyorum.

Ergenlik başlı başına bir sorun anneler için. Kız çocuğuysa ergenlikteki çekimserlikler, duygu durumundaki değişiklikler ve fiziksel görüntüsünü ayna karşısında anlamaya çalıştığı saatler. Erkek çocuğunda ise kalınlaşan sesle beraber kendini ispat duygusu başlar. Yani kız erkek farketmez, bu dönem anneler için zordur.

Bebek, çocuk, ergen, erişkin derken yavrunuz büyür, anneler de büyür ve yıpranır. Hele hele bizim toplumumuzda anneler gerçekten çok vericidir. Hep kendinden bir şeyler verir; uykusunu, vaktini, yemeğini, parasını (babadan gizli ekstra cep harçlığı)... Sonunda onlar da yaşlanır.

Biz 23 kere sorsak, bıkmadan cevap veren annelerimize "öf" demiyelim. Onlar bizimle uğraştı, sıra bizlerde. Şimdi bizler tansiyon, şeker, damar tıkanıklığı, demans (bunama) gibi yaşlılık hastalıklarını öğreneceğiz. Kızmadan, usanmadan, sinirlenmeden, sabırla...

Başta  annemin, ciciannemin, kayınvalidemin, sonra tüm anne ve anne adaylarının "Anneler Günü"nü kutlarım. Bana annelik duygusunu tattıran oğullarım Burak ve Emir, iyi ki varsınız.

Sağlıkla kalın.