Türkçede dost başa düşman ayağa bakar diye bir söz vardır. Öncelikle dostlarımız yüzümüze veya gözümüzün içine bakıp gülümseyerek olumlu duygularını ifade edebilirken, neden bir düşman ayağa bakar diye düşününce ilk anda aklınıza fazla bir şey gelmiyor olabilir ama internette araştırınca şöyle bir ifade dikkatimi çekti.
“ İnsan yukarıya doğru yükselir, aşağıya doğru alçalır. Baş, vücudun yukarısındadır, ayak da tam altımızda. Bize bakan her tarafımızı görür. İnsana bakan dost da vardır düşman da. Bundan dolayı dosta karşı da, düşmana karşı da güzel giyinmek giyinerek gerekli mesajları vermek mantıklı gözüküyor. Çünkü dost, yükselmesini istediği kişi olarak başımıza; düşman ise düşmemizi bekleyerek ayağımıza bakarmış. ” Okuduğunuz bu cümlelerin sorduğum soruya oldukça aydınlatıcı bir cevap olduğunu kabul etmekle birlikte kadın veya erkek farkı gözetmeksizin bu sözün doğruluğunu kendi üzerimde denemek istedim ve özellikle ilk kez karşılaştığım birinin önce başına mı yoksa ayaklarına mı bakıyorum diye merak ettim sonrasında ise ayaklarına önce baktığımın farkına vardım.
Ancak bu noktada mesele burada bitmiyor. Bu bakış sizinle temas edecek kişinin, sizinle tanıştıktan ne kadar bir süre sonra ayaklarınıza bakması gerektiği gibi bir soruyu da akla getirebilir. Üstelik size dost gözükmek için önce başınıza bakarak sizi yanıltabilir veya uzaktan ayaklarınızı da içine alan bir panoramik bir bakış ile bu durumu kontrol altında tutabilir. Ama asıl can alıcı nokta sizin hakkınızda pek iyi şeyler düşünmüyorsa eğer; ayaklarınıza bakan bu kişi hakkında hayatı sizin için nasıl zorlaştırabileceği konusunda ciddi şüpheleriniz olmalı. Çünkü böyle birinin aklından iyi şeyler geçmiyor olmasa gerek. Ama şimdi akla yakın bazı açıklamalar yapsam da böyle bir atasözünü başlangıç noktası yaparak bu konunun farklı bir türevi üzerinde yazmak için sabırsızlanıyorum.
Yukarıdaki tanım gereği oradaki “ben” ayaklarınızın kaymasını bekleyen düşman saflarında gözüksem de, kişisel düşüncem; bir insanın kendi kıyafetlerine uygun ayakkabı seçmesi kadar, seçtiği ayakkabının özelliklerinin ve uygunluğunun onun sitili ve hayat görüşü hakkında oldukça gerçekçi ipuçları verdiği yönündedir. Benim açımdan İdeal bir ayakkabı seçimi ile dikkat çeken bir kadının,bu yaklaşımının kendisine karşı özellikle nazik davranılması ya da bir ayrıcalık tanınmasını düşündürtmeyecek bir mütevaziliği ama aynı zamanda bir özgüveni ve asaleti barındırdığına inanıyorum.
Kadınların kıyafet seçenekleri erkeklere göre çok daha fazla olduğu için binlerce hatta onbinlerce değişik renk ve biçimde kıyafet ve aksesuara uygun ayakkabının seçimi hayati bir önem taşır. Hatta iyi bir bir ayakkabı seçiminin bir kadının ve erkeğin hayatlarının akışını etkilemesi bana çok masalsı bir ifade gibi gelmiyor. Çünkü iyi seçilmiş doğru bir çift ayakkabı kadın için olduğu kadar erkeğin de gündemindedir ve iyi seçilmiş bu şık ayakkabılar sayesinde taraflar birbirleri hakkında ilk elden oldukça net bir bilgi alırlar ki bu bir arkadaşlığın veya olası bir aşkın boyutu hakkında çok kayda değer bir referans olabilir.
Başarılı her erkeğin arkasında bir kadının olduğunu iddia edenler, o kadının nasıl biri olduğunu belirtmemişlerdir ama başarılı bir kadının arkasında bir erkeğn kendisinden çok iyi seçilmiş bir çift ayakkabı olduğu iddiamızın arkasında durmamız gerekir. Burada bir kadının doğru ayakkabıyı seçerken birilerini etkilemekten öte, öyle hissettiği için o model ayakkabıyı seçmesi çok önemli bir varsayımdır. Zaten Cocco Channel’in dediği gibi çok şık bir çift elbise ile uyum içinde şık bir ayakkabı ile hangi kadın çirkin olabilir ki ? Güney Koreli model ve aktris Seo Min Hyun ayakkabının en önemli parça olduğunu ve onun bir kadını gerektiğinde çok önemli yerlere taşıyacağını söylemiş. Fransız ayakkabı tasarımcısı Christian Louboutin ise bir kadının iyi bir çift ayakkabı ile seksi, çekici ve esprili gözükebileceğinden söz ederken onun aynı zamanda vucut dilinizi ve tavrınızı başka bir güce dönüştürdüğünü ve sizi fiziksel ve duygusal boyutta daha üst bir noktaya taşıdığını söylüyor. Amerikalı film yıldızı Marilyn Monroe da “Bir kıza doğru ayakkabıları verin, dünyayı fethetsin.” diyerek iddiamıza destek veriyor. Yüksek topuklu ayakkabılara gelince vucuduna uygun bir kıyafetle bir kadını bu derece efsanevi bir noktaya taşıyan etkileyici başka bir nesne olamaz diye düşünüyorum ve bence hangi kadın olursa olsun bir kadının güzelliğini kaidesine koyar ve ona hak ettiği değeri verir.
Benim için ise yüksek topuklu ve platforma sahip şık bir kadın ayakkabısının beni bu derece etkilemesi oldukça fetişist bir yaklaşım gibi ele alınsa da bu güzelliği ve estetik biçimi algılama ve hissetme ayrıcalığına sahip olmak, hepimiz adına dişiliğin ilahi onurunun ve erkeğin gücünün böyle bir kombinasyonda doruk noktasına ulaşmasının tadını çıkarabilmek sadece hayata olan bağlılığımızı perçinleyebilir.
Ancak diğer erkeklerin bir bölümünün bir kadına baktıklarında o kadının seçtiği ayakkabısına göre karar verdiklerini sanmıyorum ancak benim kişisel görüşüm bir insanın yemek yiyişi kadar seçtiği ayakkabıların da onu tanımladığı yönündedir. Ancak kişiyi nasıl biri olduğunu anlamamıza ipucu olabilecek binlerce parametre olsa da, konunun önemi, bir çeşit sanat eseri olarak gördüğüm kadınların ayakkabılarının bu kompozisyonun en önemi parçası olmasına dayanıyor.
Bazı erkekler vardır ki bir kadına herhangi biri gibi davranma cüretini gösterirler ve, bırakın bir kadının ayakkabı seçimini, ne giydiklerine bile dikkat edecek kültürel bir altyapıdan yoksundurlar ama diğer bir grup vardır ki onlar bir kadına her zaman bir hanımefendi gibi davranmaya özen gösteren ancak ne yazık ki çoğu parasız centilmenlerdir. Onlar için bir kadının kıyafeti ve aksesuarları kadar ayakkabıları da çok önemlidir ancak ucuz bir semtte aşk olmayacağını varsayımını yapan ve düşünsel anlamda yetersiz kadınlar bu kişileri en çaresiz oldukları noktada tercih etme eğilimindedirler ve durum böyle olunca herkesin hak ettiğini aldığı felsefi bir noktaya varmış oluruz.
Öte yandan kıyafetine uygun bir ayakkabı seçen hoş bir kadından söz ediyorsak eğer başarılı ve ne istediğini bilen bir kadın olması olasılığı güçlüdür ve onun başka bir erkeğin sağlayacağı güvenceli bir hayata ihtiyacı olduğu varsayımı geçersizdir, üstelik ne tesadüftür ki o düzeyde bir kadın da ancak zeki, kültürlü ve eğitimli gerçek bir centilmenle anlaşabilecek bir kişiliğe ve zekaya sahiptir. Genellikle alışveriş merkezlerinde mutsuz evliliklerin kurbanları olan kadınların ellerindeki alyansa değil ama yanındaki erkeğe ve sonra da ayakkabı seçimine baktığımda, o çiftin geleceği hakkında bir yorum yapmak zor olmaz, çünkü bana göre kadının seçtiği ayakkabı o ilişkinin geleceğini belirleyen ene önemli nesnedir ve o seçimle kadın ya teslim olmuştur ya da kendisi olabilme iddiasını hala sürdürüyordur. Kişisel görüşüm böyle bir kadının çekici olabileceği yönündedir ve o kadın aşktan asla vazgeçmemiştir ama teslimiyet içinde bir kadın ise dişiliğinden vazgeçmiş olduğu kadar aşka inanmayan ve hayal gücünden yoksun biri olma olasılığını güçlendirir. Böyle bir kadının, onu yavaşça yok eden bir hüznün kuşattığı dünyaya hapsolduğu sözde mutluluğu ise sadece sevgiyi baş tacı etmiş insanlar fark edebilir..