Geçmişteki bir yazımda "Emret Başbakanım" adlı TV dizisinden aklımda kalan bir sekansı aktarmaya çalışmıştım. Adını belirttiğim dizinin birçok okurumuzun anıları arasında bulunabileceğini sanıyorum. İngiliz bürokrasinde yaşananları bir ölçüde yansıtmaya çalışan bu dizi Siyah-Beyaz TV'lerde heyecanla izlenmekteydi. Neyse; ben size o aklımda kalan sekansı yineleyeyim, zararı olmaz, anılarımız tazelenir. Hazır mıyız?
Başbakanımız odasında makam odasında oturmaktadır. Sanırım müsteşarı olmalı aklımda öyle kalmış, gelir ve konuşur: Başbakanım, .... İşinde 5000 Paundluk (Sterlin) yanlış bir ödeme yapılmış.

Başbakanımızın o andaki tavrını görmeliydiniz. Koltuğundan öylesine havaya fırlamıştı ki neredeyse başı tavana çarpacaktı. Kısacasını anlatayım; hiç de alışık olunmayan bir olayla karşılaşıldığı kendini  apaçık belli etmekteydi.

O günlerde düşünmüştüm. Bizim ülkemizde köy muhtarlığında bile böyle bir olayla karşılaşılsa kimselerin kılı bile kıpırdamaz. Lira ile sterlin arasındaki parite bunca zaman içinde çok değişiklik göstermediği için karşılaştırmayı bugüne göre yapabiliriz. Şimdi sterlini 5 liradan hesaplarsak karşımıza  5*5.000=25.000 liralık bir rakam çıkacaktır. O halde sorumu yineleyeyim. Bir düşünün; bizim ülkemizde bir günde böylesine 25.000 liralık kaç tane yolsuzluk yapılmaktadır? Yineleyeyim; düşüncemde haksız mıyım?
***
Toplum olarak batı toplumlarından çok farklı yanlarımızın olduğunu bilmekteyiz. Bu farklılıkların en belirgin olanlardan birinin batı toplumlarının paralarına olan yaklaşımları ile bizlerin paramıza verdiğimiz değerin farklılığı olduğunu düşünmekteyim.
Kim ne derse desin ister kağıt paramız olsun, ister metal paralarımız olsun paralarımızı olması gereken özenle koruyamıyoruz. Batılıların kağıt paralarını cüzdanlarında saklamalarından tutun, metal paralarını da özel kaplarında taşıdıklarını izlemekteyiz. O nedenle bizim kağıt paralarımız çamur gibidir. Pazar yerlerimizde, manavlarımızda, balıkçılarımızda ya da benzerlerinde paraların nerelere ne şekilde sokulduklarını göz önüne getirin, lütfen. Evet, gözünüzün önüne getirin de ne söylemek istediğimi anlayınız.

Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Konfederasyonu Başkanı Sn. Bendevi Palandöken şimdi de (1) kuruşlara taktı kafasını. Para üstü olarak kuruşları istemediğimizden yakınıyor. Para üstünü  istememiz gerektiğini  ekonomi  ve vergi kayıpları rakamlarının dökümünü yaparak açıklıyor. Başkan, genelde haklı olabilir. Verdiği rakamların ayrıntılarını burada belirtmemin gereği yok sanırım.

Ama; ben diyeceğim ki: Sn. Başkan, söz gelimi ben para üstü olarak (1) kuruşu istesem; evet, (1) kuruş yok diyerek veremezler belki, ancak, özür dileyip (5) kuruşu para üstü olarak verebilirler, hiç şaşırmayın. Çünkü; nasıl ki (1) kuruşun piyasada geçerliliği yoksa (5) kuruşların da değeri yoktur. Hatta derim ki belki 10 kuruşlar da para dönüşümünde gerçek yerlerini kaybetmişlerdir. Şu; azalıyor ya da yok denilen hain enflasyon, piyasalarda kendini birçok alanda sinsice belli edebiliyor. Toplum olarak alışkanlıklardan kolay vazgeçemediğimiz bilindiğine göre vay halimize demekten başka yapacağımız bir kalmamış olmalı bence.
***
Aslında bu (1)  kuruş hikayesinin enflasyonla bire bir ilgili olduğunu doğrulayan başka bir gerçek daha bulunmaktadır. Şöyle ki; her metal paranın iki değeri vardır. Birincisi paranın üstünde yazılı olduğu değer diğeri ise gramına bağlı olan metal değeri. İşte bizim (1) kuruşlarımızın hikayesi burada ilginçlik göstermektedir. İlk basıldıkları günlerde metal değerleri (0,86) kuruş olan (1) kuruşlarımız taşıdıkları metallerin zaman içinde değerlenmeleri nedeniyle (2) kuruşa yakın metal değerine ulaşmışlardır.
Hazine (T.C. Merkez Bankası değil) ; 208 milyon adet (1) kuruşluk bassın, bunun parasal değeri 2.086.000 lira olacaktır. Ama; aynı (1) kuruşları metal olarak değerlendirecek olursak bu rakamın hemence iki katına ulaştığını görebilmekteyiz. O nedenle; bizim (1) kuruşlarımız piyasaya sürüldükleri gün spekülatörlerce toplanıp hurdaya gönderilmektedirler. Dolayısıyla boş yere (1) kuruş aramayın, belki koleksiyonerlerin elinde vardır ama işletmelerde pek bulamazsınız. Sn. Başkan Bendevi Palandöken de boş yere çırpınmasın.
Esenlikle kalınız.

TÜRKÇE İÇİN NOT

İZBAN'da istasyonlarda yapılan uyarılarda kullanılıyor. -Sayın yolcularımız, İstasyonumuza "Giriş yapacak..... treni" ve devamında "trene biniş yapacak yolcularımızın"! Hay dilinizi ..... arısı soksun; trenler için GİRECEK ve yolcular için BİNECEK dense olmuyor mu? Yoksa, yeni bir Türkçe mi üretiliyor da bizim haberimiz yok.