Bayram geldi gelmesine de canı, gönülden "hoş geldin" diyebilse idik keşke. Yine de kutlu olsun yüce milletimize. Maddi ve manevi onca sıkıntıya rağmen milletçe sağlıkla afiyetle geçirebilelim inşallah bu bayramı. Hiçbir maddi sıkıntı manevi olanların yerini tutamaz. Karşılaştırmak bile abesle iştigal hatta. Maddi kayıplar gün gelir telafi edilir. Kötü olan telafi edilemeyenler. En kötüsü de geriye dönüşü olmayanlar tabii. "Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır" denilecek durumda ülkem. Dayanma gücümüzü kaybetmek üzereyiz. Bir tarafta hayata tutunamayan, diğer tarafta ayakta duramayan gençlerimize bakıp, görebildiğim tek gerçek geleceğimizin yok edildiği.  Bir, bir yitirilen gençlerimizle geleceğimizin gün ve gün yok edildiği.

Gençler, hatta çocuk denilecek yaşta gençlerimiz ya teröre yenik düşürülüyor ya da işsizliğe mahkum ediliyor ise ülkemde geleceğimiz yok ediliyor demektir. Bunun başka bir anlamı yoktur bana göre. Büyük Önder, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, yıllar önce gençliğe hitaben geleceğe dair söyledikleri, kısaca yaşanma olasılığı yüksek ipuçları vermeye çalışması, boşa değil. Büyük öngörü. O günlerden bugünleri görerek seslenmiş ki gençlere yetişkinler olarak çok daha iyi anlıyoruz bunu. Ömrü vefa edip, 80'li 90'lı yaşlarını süren büyüklerimiz daha da derinden teyit ediyorlar anladıklarımızı. Onlar o günleri de, bu günleri de bizzat yaşayanlarımız çünkü.

Atatürk, o günlerde gençlere, ülkemiz geleceği adına sağduyulu olmaları ve aklın gücüyle hareket etmeleri yönünde çağrılarda bulundu.  "Muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur" diyerek ülkemizin bölünmez bütünlüğü, birlik ve beraberliğini sağlamaktan yana canı pahasına çaba sarf etmiş pek çok vatanseverin kanını taşıdıklarını unutmamaları gerektiğini tembihledi. Kısaca "vefalı olun, geçmişe sahip çıkmadan geleceği kuramazsınız" dedi. Bu o kadar önemli ve bir o kadar da anlamlı bir mesaj ki, yalnız gençler değil büyük, küçük hepimiz için geçerli.
Ülkemizin durumuna bakarak önce kendimizi huzura kavuşturmakla başlamalıyız işe. Önce ruhumuzu terbiye ederek başlamalıyız yani. İç çatışmalardan arınmadan insanları kucaklayabilmek mümkün değil. Kucaklamak mümkün olmayınca kucaklayanı anlamak da mümkün değil. Bunlardan bir an önce arınmalıyız ki dili, dini, mezhebi farklı olan başkalarını da kucaklayabilelim.  Kucaklarsak anlarız bir başkasının neden kucakladığını, kucaklandığını. Kucaklayacağımız insan. Sen, ben gibi Allah'ın sevgili kulu!

Dört yılda bir yinelenen, ilki 7 Haziran 2015 tarihinde yapılmakla birlikte uzlaşma sağlanamadığı için dört ay sonra tekrarlanacak olan genel seçim 1 Kasım 2015 tarihinde yapılacak. Vatana, millete hayırlı olur mu olmaz mı zaman gösterecek. Sonuçların öğrenildiği an itibariyle az, çok tahmin edilebilecek tek parti ya da koalisyon hükümeti olup olmayacağı. Araştırma sonuçlarını göz önünde bulundurarak çoğu kişi gibi ben de yine, yeniden uzlaşmayı gerektirecek sonuçlarla karşı karşıya kalınabileceğini düşünüyorum. Uzlaşma kültürümüz olmadığı için de endişeleniyorum.

Her kim gelirse gelir, "barışsever olsun, insanı ötekileştirmeyecek çözümler üretsin yeter ki" diyebiliyorum ancak. Yoksa nice gencimizi daha alır kara toprak. Nice gencimizi daha yaşayan ölüye döndürür işsiz, güçsüz bırakılmak. Durum böyle iken "gençler, geleceğimiz size emanettir" diyebilmek yürek ister.