Ve Dünya Kupası Pazar günü bitiyor... Futbol meraklıları üzülüyor, benim gibi bu oyunu sıkıcı ve yavaş bulanlar seviniyor. Ama yine de ömrümün büyük kısmını geçirdiğim İngiltere'yi tutmadığım anlamına gelmiyor. Tribünlerdeki fanatikler gibi her iki dakikada bir  'Tanrı Kraliçeyi Korusun' marşını söylemedim ama kazansınlar istedim. Kazansınlar da şu İngiliz fanatikler rahat etsinler diyordum, kaybettiler. Gerçi kazansalar da kaybetseler de ortalığı ayağa kaldırıyorlar.

Maalesef sizin centilmen, sakin ve kültürlü stereotipi ile bildiğiniz İngilizler eski bir dönemin İngiltere'sine ve sadece toplumun üst sınıfına ait.  Şimdiki İngiltere göçmenlerle hamur oldukça bazı olumlu niteliklerini kaybetmiş ama buna karşılık farklı olumlu nitelikler de kazanmış.
Bir maalesef daha... İngiltere kazansaydı İngiliz polisinin başı çok ağrıyacaktı. Bunun işareti İsveç maçı ile gelmişti. Bazı geri zekâlı fanatikler, sadece İsveç kaynaklı firma diye İKEA mağazasının altını üstüne getirdiler ve büyük zarar verdiler. Bazıları ise kutlayalım derken bir taksi şoförünün ekmek teknesini hurda ettiler. Sarhoş fanatikler polis hücresinde ayılıp salıverildikten sonra da aralarında para toplayıp gözleri yaşlı şoföre yeni bir araba almaya çalıştılar.

Dünya Kupası haberlerini ve analizlerini en iyi veren BBC'den birkaç haber ilgimi çekti. Paylaşayım.
Yıllardır gördüğümüz, TV kameralarının tribünde güzel kadın arama çabasına nihayet FİFA da sinirlendi. Dünya Kupası'nda tribünlerde güzel kadın arayan tarayan kameraları yöneten TV'lere son uyarıda bulundu. Bundan sonra bunu ayrımcılık ve aşağılama suçu olarak kabul edip cezalandıracaklarını ve yayın haklarını iptal edeceklerini bildirdi.
Bir diğer haber de bir iddia ile ilgili. Aslında iddia kişiler arasında olur. Bu kez Paris Metrosu ile Brüksel Metrosu, Fransa-Belçika maçı için iddialaşmışlar. Başkanlar el sıkışmışlar. Eğer maçı Belçikalılar kazansa idi Paris Metrosu bir günlüğüne Saint Lazard istasyon tabelasını indirecek, adını değiştirecek ve Belçikalı ünlü futbolcu Eden Hazard'ın adını vererek Saint Hazard yapacaktı. Tabelaları da yaptırmışlardı. Ancak maçı Fransa kazandı. Ertesi gün Brüksel Metrosunda Fransız Milli takımın marşı Johnny Halliday'in sesinden defalarca çalındı. Hoş bir iddia ve sataşmaca... Biz olsak o tabelaları bir güzel parçalayarak zorla değiştirir, ya da marşları yolculara döverek söyletirdik.

Ama en çok ilgimi çeken haber ekran başındakiler ile ilgili.
Siz maçları büyük keyif içerisinde izlerken bunları büyük sıkıntıyla izleyen milyonlarca insan var. Hayır, bunlar Afrika'nın elektriksiz bazı bölgelerinde yaşayan Afrika köylüleri değil. Dünyanın hemen her ülkesinde yaşayan ve sayıları 320 milyonu bulan kişiler.
Bu büyük topluluk renk körleri... Aralarında da futbol hayranı milyonlar var. Ama bu Dünya Kupası'nda FİFA yöneticilerinin çok kulağını çınlattılar hatta küfür bile ettiler. Çünkü FİFA'nın denetlediği takım formalarının ve renklerinin seçimi renk körlerinin maçı keyifle ya da düş kırıklığı ve öfke içinde seyretmelerine sebep oldu.

İki fotoğraf Rusya-Suudi Arabistan arasındaki maçtan. Renk körlerinin bizlerin renk cümbüşü içinde seyrettiğimiz bir maçı nasıl seyrettiklerini çok iyi vurguluyor. Nasıl üzülmesinler? Nasıl sinirlenmesinler?
Renk körlüğü tahminimizden çok daha yaygın. Her 12 erkekten 1'i, her  200 kadından 1'i renk körü. Yani biraz erkek sorunu. Ancak genetik olarak bu kalıtımsal noksan anne tarafından taşınıyor. Gözlerimizde görsel bilgileri beyne taşımadan önce tasnif eden üç grup sinir hücreleri var: Kırmızı, yeşil ve mavi tarayıcıları. Bunlardan biri ya da fazlası arızalı ise durum zor. Yani renk körüsünüz. Bu tip renk körlüğünün tedavisi yok sadece hayatı kolaylaştıracak tedbirler var.

Ancak bu tedbirlerin bir kısmını da toplum alması gerekiyor. Örneğin Dünya Kupası'ndaki statlarda yeşil ve kırmızı ile yazılmış 'Acil durum çıkış' tabelaları olsaydı büyük tehlike yaratabilirdi. Bu konuda dikkatli olan yerel yönetimler var. Hatta takımlar var. Dünyada ilk olarak İngiliz Tottenham takımı hem web sitesini hem de renkli her ürününü, formasını, bayrağını vs ve hatta takım formalarını renk körlerini dikkate alarak yapıyor.
Renk körlüğü basit bir olay da değil, çünkü tek tip değil. En büyük renk körü grup kırmızı, sarı, yeşil ve kahverengiyi ayırt edemiyor. Başka bir grup kırmızı ile siyahı ayıramıyor. Nihayet bir de mavi, mor ve koyu pembeyi karıştırıyor.

Renk körlüğüne sonradan sebep olan hastalıklar da var. Başta diyabet ve MS geliyor. Ayrıca bazı ilaçların da yan etkisi renk körlüğü. Sonradan edinilen renk körlüğü düzelebiliyor ya da azalabiliyor.
Danimarka takımı tam Rusya'ya kupa için hareket ederken, bir radyo istasyonuna telefon eden renk körü bir taraftar maç seyrederken çektikleri eziyete dikkat çekmiş. Saniyeler içinde Danimarka Mili Takımı orta saha oyuncusu Thomas Delaney bağlanmış ve 'Maalesef ben de renk körüyüm ve FİFA'ya bu konuda baskı yapılması için elimden geleni yapacağım' demiş. Takım arkadaşları dâhil herkes şaşırmış tabii.
Bazı oyuncular değerlerinin düşmemesi ve taraftarların hedefi olmamak için renk körlüklerini açıklamıyorlarmış. Aston Villa kadın takımında oynayan renk körü bir oyuncu formaları karıştırınca çoraplara bakarak oynuyormuş.

Dünya Kupası'nda Rusya ve Suudi Arabistan maçı bir numaralı örnek ama başkaları da olmuş. Güney Kore-Almanya maçında da kırmızılar ile yeşiller karıştırılmış.  Senegal-Kolombiya maçında yeşiller ile sarılar sorun olmuş. İngiltere-İsveç maçında İngiliz kaleci Pickford'un yeşil forması ile İsveçlilerin sarısını karıştıran renk körleri kornerlerde 'Eyvah eyvah kalecimiz nerede?' bağırıyorlarmış.  
2020 Dünya Kupası'nda, FİFA'nın nihayet renk körlerini de göz önüne alarak forma seçimi yapılmasını kural haline getireceği umuluyor(muş)...
Bu kadar renk körü lafından sonra internetteki renk körlüğü testlerinden birini hemen yapmıyorsanız ben size ne diyeyim?..