Öylesi felaketler geldi ki başıma
Günlerin başına gelse gece olurlardı
25 yaşındaki tarih öğretmeni İhsan Ayhan'ın sevdası da öyle felaketler yaşamıştı ki siyah ile beyaz bir arada en çok o sevdaya yakışıyordu. İhsan hocamla, ilk defa tez hazırladıkları dönemde hastanede beni ziyaret ettikleri sırada tanışmıştık. Konusu Altay olan sohbet-röportaj bir görüşmemiz olmuştu. Gözlerin dolduğu, duyguların tamamen anlaşıldığı hayatımdaki en keyifli sohbetlerden biri olmuştu. Sonrasında, belki maçlarda yan yana geçtiğimizde birbirimizi tanıyamayacak kadar uzak olsak da, aynı tutkuya bağlı olmanın tüm sevdalıları bir arada tuttuğu gibi; ortak siyah-beyaz sevdamız bizi de sıkılmış bir yumruğun parmakları kadar yakın kılıyordu.
Sezon başında 3.Lig grupları belirlendiğinde Altay ile Cizrespor aynı gruba düşmüştü. Bu yıllardır o bölgede yaşayan dostlarımı görmek için bir fırsat olabilir diye düşünürken artan terör olayları ve maçın hafta içerisinde oynanacak olması bu ihtimali zayıflatmıştı. Bayram sonrası mesajında İhsan kardeşimin maça gideceğini ve yardım isteyen mesajını gördüğümde maça kendim gidecekmişçesine heyecanlanmıştım. Fakat maçın oynanacağı şehir bir türlü belli olmuyordu. Artan terör olaylarının ötesinde Cizre ilçesinde günlerce süren sokağa çıkma yasağı maçın burada oynanma ihtimalini ortadan kaldırıyordu. Maçın adresi Mardin gibi görünüyordu. Yıllar evvel yetkililerce, benim deplasman takım tribününde maç seyretmemin sakıncalı olabileceği söylenerek, hayatımda şeref tribününde seyrettiğim ilk maçın oynandığı statta.
Maçın oynanacağı yerin belirsizliği İhsan Hoca için, uçak fiyatlarının artması demekti. Biz ihtimallerle konuşunca, kendisi Cizrespor 2. Başkanı'na telefonla ulaşmayı başarıp, maçın nerede oynanacağı bilgisini ilk ağızdan almış. 2. Başkan maç Mardin'de oynanılacak deyince de uçak fiyatlarının daha da artmaması için İhsan kardeşim, Mardin'e uçak biletlerini alıp, maç günü dönüş uçağı olmadığı için de Mardin'de bir otel ayarlamıştı.
Çarşamba günü oynanacak maçın yeri pazartesi akşamı Şanlıurfa olarak değiştirilince macera kat sayısı artmış, elde kalan biletler ile neler yapılabileceğini hesaplamaya başlamıştık. Şırnak'taki dostlarıma ulaştığımda benim kardeş olarak gördüğüm kişiyi onların da kardeş göreceklerini söylemeleri ve Mardin'den Urfa'ya ulaşıma yardımcı olmak isteyeceklerini söylemeleri beni mutlu etmişti ama... Bir dostum bir cümlede 'ama' lafı geçiyorsa öncesini boş vereceksin der hep. 'Ama'dan sonra gelen akşam saatlerinde bölgede yolların güvenli olmadığı ve yolculukların kısıtlı olduğu sıkıntısıydı. İhsan Hoca'yı Urfa'ya götürecek olurlarsa kendilerinin Şırnak'a dönme ihtimalleri kalmıyordu. 
Gidiş bileti Mardin'den Şanlıurfa'ya değiştirmeyi başarmıştı fakat bu sefer de maç günü uçak olmadığı için maçtan bir gün önce İstanbul aktarmalı Urfa'ya gidip bir gece burada kalmak gerekmişti. Dönüş uçağı daha pahalı olmasın diye Mardin olarak kalmıştı. Fakat maç sonrasında Şanlıurfa'dan Mardin'e giden araç kalmamış. Diyarbakır'a giderse oradan Mardin'e geçebileceği söylenince yolu Diyarbakır'a uzanmış. Fakat Diyarbakır'a ulaştığında Mardin'e giden araçların saatleri bitmiş. Bu sebeple geceyi Diyarbakır'da geçirmek zorunda kalmış. Ancak sabah Mardin'e varıp, buradan uçakla İzmir'e gelmiş. 
Fikstür çekildiğinde Cizre'de oynanması beklenen maç için İhsan Kardeşim, İstanbul, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mardin'den oluşan büyük bir yolculuk yapmıştı. İnsanların yollarını asla düşürmek istemeyecekleri, yollarında mayın dolu bir coğrafyada, üç gün süren bir maceralı yolculuk yaşamıştı. Böylesi bir tutkulu sevdada maçın sonucunun çok önemli olmadığını söyleyebiliriz. Cizrespor karşısında alınan 3-0 galibiyeti en çok hak eden kişinin İhsan Hoca olduğuna itiraz edebilecek biri var mı?