Köşe yazılarımı düzenli takip eden dostlarım, birçok sefer şiddete karşı çağrılarımı okumuşlardır. Kökeni ve yönelimi neresi olursa olsun her türlü terör ve şiddet eyleminin tüm benliğimizce kınanması ve bunların önlenmesi için bütün gücümüzle mücadele etme gerekliliğimizi her zaman ifade etmişimdir. Bu çağrılar, bir orman yangınına tek bir yağmur damlası etkisi yapıyor olması gerçeğine karşın, bizler bu gayretimizden ve şiddete karşı tutumumuzdan ödün vermemeliyiz.

Şiddet eğilimi ülkemizde her geçen gün büyüyerek artıyor. Yıllardır terör örgütlerinin şiddetleri, güvenlik güçlerinin ölçüsüz şiddet uygulamaları, kadına şiddet, ailede şiddet, sağlık çalışanlarına karşı şiddet tartışılıyor olsa da, bu eğilim azalmak yerine giderek katlanarak ve sıradanlaşarak devam ediyor. Bu çıkmazda alınan önlemlerin yeterli olmadığının en büyük kanıtı, istatiksel rakamların her geçen gün artması.

Hafta içerisinde Iğdır'da bir meslektaşım hastası tarafından bıçaklanarak hayati bir tehlike altına girmiş oldu. Spor müsabakalarında tribünlerde küfrü engellemeliyiz diyenlere, önce toplumda küfrü engellemeliyiz dediğim gibi, her herhangi bir alanda şiddeti azaltmanın da en önemli anahtarı toplumda şiddet kültürünün azaltılmasıdır. Televizyonlardaki dizilerde şiddet eylemlerinin çok sıradanlaştırılması, insanların ölümlerinin çizgi film gibi algılattırılması; her tarafımızın şiddetle dolmasını kolaylaştırdı. Ölüp, yitip giden insanların arkasındaki hikayeler; göz ardı ediliyor. Giden her kişinin ardından onlarca dram geriye kalıyor. Diziler, haberler bu gerçeğe göz yumuyor. Kayıpları sadece istatiksel bir rakama dönüştürüyor.

Oysa her kaybın ardından onlarca hikaye olduğunu bir psikiyatri doktoru olarak çok zaman gözlemliyorum. Sokakta vurularak öldürülen bir adamın değil ailesinden biri, o sokakta rastgele orada olan birinin bile bir ömür psikiyatrik sorunlarla boğuşmak zorunda bıraktığı birçok kişi için hayatın getirdiği acımasız bir miras.

Dediğim gibi, toplumdaki genel şiddet eğilimi ve toplumun bir kısmının bu şiddeti onaylamasının önüne geçilmeden sorunlara tam çözüm bulabilmek çok zor. Fakat özel bir meslek grubu olan sağlık çalışanlarına şiddetin önüne geçebilmek için ek önlemler alınması gerekliliği ve bu tip şiddet eylemlerine karışan ve onay verenlerin ibret olacak şekilde cezalandırılması, bu tip saldırgan eğilimleri olan kişileri frenleyebilir. Düşünün karakoldaki amire ya da mahkemede karar veren hakim, savcıya şiddet insanların aklının ucundan geçemiyorsa, bunu sağlayan önlem ve tedbirler sağlık çalışanları için de sağlanmalıdır. Bu önlem ve tedbirler kanun düzenleyiciler tarafından sağlanmazsa, bu alanda çalışan kişilerin kendi haklarını korumak için meslek örgütleriyle yeni çözümler için mücadele etmelidirler.