Evet; biz bize benzeriz tamam, ama bu işin sonu nereye varacak? Çünkü; giderek biz bize benziyoruz.
Korkarım yakın gelecekte filin girdiği zücaciye dükkanı hikayesine dönecek ülkemizin durumu!
Fıkrayı hemen hepimiz biliriz. Ülkemiz insanlarının Almanyalardaki ilk günleri. Bizimkisi otobana tersinden girmiş. Polis durumu fark edip yerel  radyolar aracılığı ile uyarı yayınına başlamış. Dikkat dikkat .... - .... otobanı .... Km.'sinde bir araç ters yönde seyretmektedir. Bizimki de anonsu duyunca "Ne bir tanesi, hepsi  ters yönde gidiyor" diyerek olayı değerlendirmiş hemen.
Şimdi bu nereden aklıma geldi diyebilirsiniz. Nasıl aklıma gelmesin? İşte geçen haftaki gazetelerden yeni haber İstanbul'dan: .... Kağıthane'ye giderken 23 Nisan Caddesi girişinde TIR'ıyla alt geçide çarptı. Kupası ile dorsesi  birbirinden ayrılan TIR 5 saat kaza yerinde kaldı. Sürücü .... "Alt geçitte kaldım. Buranın yüksekliği 3.90 metre, TIR'ın yüksekliği 4.10 metre. Geçerim sandım ama geçemedim" dedi.
Biliyorsunuz; bir ay kadar önce gene İstanbul'da bir kamyonun damperi yolda giderken kalkmış, bu kalkık damper üst geçidi yıkmış ve bir sürücünün ezilerek ölümüne neden olmuştu. Aklımda kaldığı kadarıyla o olaydaki şoför de "Damperin açıldığını geçide 300 metre kala fark ettim fakat kapatamadım" şeklinde konuşmuştu. Dikkat ediniz, durmayı düşünmeyip damperi kapatmaya çalışıyor. Ve belki de öylesine hızlı geliyor ki durmaya kalkışsa ortalık daha da karışacak!
Haberlerin hepsi arka arkaya geliyor. Yalvaç'ta 22 kişilik bir midibüse 42 (Bir diğer kaynakta 45 kişi) kişinin tıkıştırıldığını unutabilecek miyiz? Böylesine iki katı yolcu sayısını hangi nedene bağlayarak açıklayabileceğiz? Hangisini sayalım? Yalnızca trafikten mi örnekleme yapacağız? Ermenek'teki kömür ocağı faciasından bir haber: Tutuklanan işletme müdürü anlattı: "Sızan suyu içerek kontrol ediyorduk" Bu son haberi değerlendirdiğimde daha önceki ocak faciaların nedenlerini saymaya hiç gerek olmayacağını düşündüm. Hadi bir diğer haberi ele alalım: Düşeni kurtarmak amacıyla maskesiz olarak kuyuya inen iki itfaiye erinin olay kahramanı ile birlikte metan gazından boğulduklarını mı yazayım?

***

Şimdi  bu verdiğimiz örneklere ya da benzerlerine başka ülkelerde rastlayabilir miyiz? Bu neden böyledir? Kahramanlarımız  yeterli bilgiye sahip değilse üstüne üstlük cahilliğini kadercilikle birleştirirse sonuçların böyle olacağı kaçınılmazdır.
Siz bakmayın öyle freni patladı, kamyon karşı yola daldı vb. türündeki haberlere. 20 tonluk kamyona 40 ton yükledikten sonra yokuş aşağı düşük vitesle inmeyip aracın kontrolünü kaybettiğinde "fren patladı" diyerek bahane bulan sürücülerin öncelikle aracın bir kinetik enerjisinin (*) olduğunu bilmeleri gerekir. O noktada tüm tekerlekler fren yapsa bile araç kızaklama yaparak belirli süre sürüklenecektir. Altınyolda binek aracımla 70 Km. süratle giderken solumdan belki 100 Km. süratle beni geçen çimento kamyonlarını unutamıyorum. Hep sorgulamışımdır. Bir olay olsa bu kamyon kaç metrede durabilecektir? Hiç  akıllarına gelip düşünüyorlar mı?
Büyüklerimiz de geri durmuyorlar. Şimdi de Amerika modası çıktı. Oralarca camiler yapmışız da haberimiz yokmuş. Be mübarek! Oralara kadar gitmişsin hiç mi kayıt yapmazsın? Tarih yazıyla başlar bilmez misin? Ne diyeyim? Yüce yaradan akıl fikir ihsan etsin.
Esenlikle kalınız...
(*) Kinetik enerji: Bir cismin hareketli konumundan dolayı sahip olduğu enerji