Her ortamda barış talep eden kişiler olsak da, çözüm süreci diye nitelendirilen çözülme sürecine hep itiraz etmiştik. Bunun çözüme yönelik bir çaba olmadığını, terör örgütünü muhatap kabul eden ve çirkin pazarlıklarla ilerleyen bir süreç olduğunu tespit etmiştik. Maalesef zaman yine bizi haklı çıkardı. Esad konusunda yanıldım diyen, Gülen cemaati tarafından aldatıldığını kabul eden, ordumuzu tasfiye etmeye gayret eden savcıları önce kahraman sonra vatan haini ilan eden kişi maalesef Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dı. Yine cumhurbaşkanımız; çözüm süreci diye tabir edilen zaman zarfında terör örgütünün savaş için hazırlık yaptığını ve devletin istihbaratının da bu duruma karşı adeta kör, sağır, dilsiz kaldığını itiraf eden kişiydi. Aklı azıcık çalışan bir insanın bile öngörebildiği, ülkede milyonların haykırdığı bu tehlikeyi görememenin bahanesi aldatıldık olamaz.

2001'de 11 Eylül saldırıları sonrasında, 2004 yılında ABD, 'Genişletilmiş Orta Doğu inisiyatifi' denilen bizim bildiğimiz 'Büyük Ortadoğu Projesi'ni ortaya koydu. Bir zamanlar cumhurbaşkanımızın her yerde övünerek eş başkanı olduğunu ilan ettiği bu projenin amacı Fas'tan Pakistan'a tüm sınırları yeniden çizmekti.
2004 yılında, belki hatırlarsınız, Türkiye, Suriye sınırındaki mayınları temizleme kararı aldı ve mayınları temizlerken 2011 yılına kadar 204 askerimiz şehit oldu, 742 askerimiz yaralandı. 2009 yılında sınırların bir an önce mayınlardan temizlenmesi için İsrail ile olabilecek anlaşma kamuoyunun tepkisi üzerine geri çekildi. Anlaşma gerçekleşseydi İsrail 'nitelikli tarım arazisi' konumundaki toprakları 44 yıllığına işletme hakkına sahip olacaktı. Filistin'de olan burada olacak, topraklarımızı İsrail'e vereceğiz tepkisi bu anlaşmayı engellemişti. Sonuç olarak 2011 yılına dek tam 10951 mayın temizlendi.
Mayınların temizlendiği yıl Mart 2011'de Suriye'de Arap Baharı kapsamında gösteriler başladı ve tüm ülkeye yayıldı. Temmuz 2011'de gösteriler silahlı mücadeleye dönüştü ve iç savaş başladı. Çatışmalar Türkiye sınırına dayandı ve Ağustos 2012'de ilk mülteciler mayından temizlenmiş alandan geçerek Türkiye'ye ulaştılar. Türkiye-Suriye sınırı adeta yol geçen hanına dönüştü ve sınır güvenliği sıfıra düştü. İki milyon Suriyeli, Türkiye'ye mülteci olarak geldi. Bir bakış açısına göre iki milyon Suriyeli Arap topraklarını terk etmek zorunda kaldı ve bölge adeta temizlenerek terör örgütü PKK'nın uzantısı PYD'nin kucağına altın tepside sunuldu. Esad'a karşı savaşan El-Kaide içindeki militanlar, 2014 yılında IŞİD'i kurdular ve halifelik ilan ederek Suriye ve Irak topraklarında büyük bir alana egemen oldular.
Yıllarca beraber aynı yollarda yürürken, AKP ile ittifakı son bulan ve savaşa başlayan Cemaat, MİT'e ait araçların IŞİD'e silah yardımı yaptığını belgeleyerek, uluslararası platformda kamuoyunu, AKP hükümetinin teröre destek verdiğine dair bir noktaya getirdi. Bu yolun sonunun Lahey Uluslararası Adalet Divanı olduğunu iddia edenler çok.
Bu sebeplerle 7 Haziran'a kadar susan silahlar bir anda yeniden ateşlenmeye başladı. Onlarca vatan evladı şehit olurken, milyonlar derinden yaralandı. Görüyorsunuz dostlar, her şey domino taşı benzerliğinde. Bizim olmayan bu savaşta, sömüren güçler beni, seni komşumuzla, dostumuzla, tribünde omuz omuza olduğumuz yoldaşlarımızla düşman kılmaya çalışıyor. Gerçekten vatanını seven insanlar bu alacakaranlık günlerde Türk-Kürt bir arada durabilen ve bu kirli teröre ve savaşa karşı durabilen yürekli, akıllı insanlardır.