Bana mavi etiketli bir rakı getir
Diyarbakır'dan bir avuç toprak
Bitlis'ten bir tutam tütün

Avuçlarından içeceğim
Bir tas su getir Munzur'dan
Bana İstanbul'dan biraz lodos
Malatya'dan sarı kayısılar getir

Bana kendinden de getir memleketimden
Kendinle birlikte getir memleketimi de

Paris,2000
    
Bu dizelerin şairi, bu dizeleri yazdıktan sadece birkaç ay sonra dilini hiç bilmediği bir ülkede henüz 43 yaşında aniden bir gecede memleket hasreti içinde hayata veda etti. Ertesi gün çok sevdiği ülkenin gazetelerinde vefatı; 'Vatan haini öldü' manşetleri ile duyuruldu. Onu sevenlerin, müziğini dinleyenlerin, topluluklarda gözyaşı dökmesine izin vermediler. Memleket hasreti içinde vefat eden sürgünün kendisini tanımlaması 'Türkiyeli Kürt Ahmet' idi. Kürtçe bir klip çekeceğini söylediğinde linç edilmek istenmesinin ve sürgünün sebebi buydu. Oysa vefatından sadece 3-5 yıl sonra devlet resmi olarak Kürt vatandaşlarından 'Türkiyeli Kürt Ahmet' olmalarını bekliyordu. Bugünün cumhurbaşkanı, onun dizelerini meclis kürsüsünde gözyaşı dökerek okuyordu. 'Vatan haini, bölücü' ithamları ile yurdundan uzak can vermesine sebep olanlar, parklara meydanlara ismini verirken törenlerde onu konuşabiliyordu.
    
Onun bütün suçu ön görülü olmasıydı. Herkesten 3-5 yıl önce gerçekleri haykırdığı için vatan hainiydi, bölücüydü, ölümü hak ediyordu. Bugün yine bir kısım kişi 16 Nisanda yapılacak referandumda 'Hayır' diyecekleri vatan haini, bölücü olmakla itham ediyorlar. 'Habur tiyatrosu' rezaletine çanak tutan, alkış tutan, Mehmetçiğin itibarını darmadağın edenler, hendekler çukurlar kazılırken sessiz bekleyenler, bugün vatan sevgisinden bahsediyorlar. Sen Habur'da terörist alkışlarken, dağda teröristle çatışan asker mi bugün 'Hayır' dediği için terörist?
    
Ben sadece insanın insan olduğu için değerli olduğu; Türk, Kürt, Çerkez, Sunni, Alevi birincil değişmez kimlikler üzerinden siyaset yapılmayacağı bir ülkeyi hayal ediyorum. O zaman bu güzel ve zengin vatanda insanların mutlu olacağına inanıyorum. Bu sebeple de her türlü bölünmüşlüğe 'HAYIR' diyorum.