Elimde çok not olduğu için, hemen konuya girmek istiyorum. Yani dünkü yazıma, Prof. Dr. Hakkı Keskin'den alıntılarımızı sürdürelim. Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı Devletinin geri kalış ve çöküş nedenlerini, son derece titizlikle araştırdığı 1929 tarihli Nutkunda ayrıntılarıyla belirtmekte ve bundan Türkiye Cumhuriyeti için gerekli dersleri çıkartmaktadır.

Hakimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olması ve her alanda tam bağımsızlık ilkesi, Osmanlı Devleti'nin son 300 yıllık duraklama, geriye gidiş ve çöküşünün tarihi gerçeğine dayanmaktadır.
Osmanlı Devleti'ne hayranlık duyarak onu göklere çıkaranlar ve hatta 'Yeni Osmanlılık' peşinde olanlar, ne yazık ki bu gerçekleri bilmeden, ya da bilerek halkı aldatmakta ve halktan bu gerçekleri saklamaya çalışmaktadırlar. Gerçekleri örtbas eden bu bağnazlığı anlamak olası değildir. Mustafa Kemal Atatürk'ün Osmanlı Geçmişinden çıkardığı Ders ve CHP Döneminde yapılanların özeti şöyle:

Büyük yarış yaşanmıştı

Türk halkı, Mustafa Kemal ve kadrosu önderliğinde, tüm sömürge ülkelerine örnek olan Ulusal Kurtuluş Savaşımız kazanıldıktan ve Lozan'da Türkiye'nin bağımsızlığı kabul ettirildikten sonra, Atatürk esas savaşın, ortaçağ düzeyinde geri kalmış, ekonomisi çökmüş, borçlu, yoksul, eğitimsiz Türkiye'yi, 'Çağdaş ülkeler düzeyine çıkartmak' olduğunu söylemektedir. Bunun için kararlı ve hızlı bir tempoyla yepyeni bir siyasi anlayışla, tam bağımsız ve kendine yeter ekonomiyi, her alandaki altyapıyı, eğitimli ve sağlıklı bir nüfusu olan Türkiye Cumhuriyetini, ivedi olarak yaşama geçirime yarışı başlar.

Kollar sıvandı

Öncelikle halkın ve ülkenin günlük kitlesel ihtiyaçları olan yiyecek, giyecek, temel sanayi ürünlerinin, ulaşım hizmetlerinin yerli üretimle karşılanması, kalkınma hamlesinde temel ilke olarak benimsendi. Gerekli yatırımları yapacak ulusal özel sermaye son derece yetersiz olduğundan, kısa süre sonra devletçilik ilkesi benimsenerek, beş yıllık kalkınma planları çerçevesinde kollar sıvandı. İlk yıllarda gerekli hukuksal altyapının oluşması sağlandı ve hedefleri yerine getirecek banka, ticaret ve sanayi örgütlenme ağı kuruldu.
1925-1939 yılları arasında yabancıların elinde bulunan ulusal varlıkların, şirketlerin ve bankaların tamamına yakını millileştirildi. Osmanlı Devletinden devralınan borçlar geri ödendi.
Gerekli ön hazırlıklar tamamlandıktan sonra 1934-1938 yılları için yapılan ilk 'Sanayi Planı' başarıyla uygulandı.

Kalkınma hızı 9,1 idi...

1938 yılına gelindiğinde, yerli üretimle halkın ve ülkenin şeker, çimento, ağaç ürünleri, lastik, deri, bakır ve bakır ürünleri ihtiyaçları tamamen; tekstil, kağıt, toprak ve seramik ürünleri ise çok büyük ölçüde karşılandı. Dünya'yı sarsan 1929 ekonomik krizine karşın, 1933-1939 yıllarında Türkiye'nin yıllık kalkınma hızı yüzde 9,1 olmuştur. 1938 yılında sanayi üretimi 1929 yılına kıyasla yüzde 80, ağır sanayi üretiminde ise yüzde 152 artmıştır.
Türkiye'nin değişik yerlerinde kurulan dokuma, çimento, şeker fabrikaları, kağıt, şişe cam ve Karabük Demir çelik fabrikası, bu dönemde yapılmıştır.
1930 yılına kadar buğday ve un ithal eden Türkiye, bu tarihten sonra buğday ihracatına başlamıştır.

Rakamlara dikkat

Osmanlı toprakları arasında bulunan ve zengin petrol kaynaklarının keşfedildiği Basra Körfezi'ni ele geçirmek amacıyla emperyalist ülkeler arasında başlayan kıyasıya yarış, Almanya, Fransa ve İngiltere tarafından yapılan ve imtiyazları kendilerine ait olan 4,559 kilometre uzunluğundaki demir yollarının yapımına yol açmıştır. Truva Atı olarak nitelendirdiğim meşhur Bağdat Demir Yolu projesi bunun en somut örneğidir. Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan için hazırlanan bir reklamda, sultanlarımızın Demir yolu ağını Mekke'ye kadar götürdüğü övgüyle belirtiliyor.
Oysa Almanya İmparatorluğu'nun, bu projeyi demiryoluyla petrol kaynaklarına, Basra Körfezi'ne ulaşmak amacıyla yaptığı, anlaşılan bilinmemekte ya da bilindiği halde böyle anlatılmaktadır.
1923-1940 yıllarında 3,208 kilometre yeni demir yolu döşenmiştir. Böylece yılda ortalama 250 km demir yolu yapılmıştır. Ayrıca bu sürede 12,000 kilometre yeni kara yolu yapılmıştır.

Millileştirme süreci

1929-1940 yıllarında o dönemin son derece sınırlı teknik olanaklarıyla ve tamamen ulusal kaynaklarla ve ayrıca Almanya, Fransa ve İngiltere firmalarına ait 4559 kilometre uzunluğundaki demir yolları da millileştirilerek, gerçektende mucizevi bir başarı sağlandı. 1923-1940 yıllarında, AKP dönemindekinden daha fazla demir yolu yapıldığı, Devlet Demir Yollarının verileriyle kanıtlanmaktadır.

DİP EKSPRES

Borç artıyor!

IMF'nin geçtiğimiz Mayıs ayında yayınlamaya başladığı Küresel Borç Veritabanı'nda yer alan verilere göre küresel borç oranı 2016 yılında 2009 rekorunu kırdı. Uzun dönemli bakıldığında özel sektörün borcunun kamudan daha hızlı arttığı görülüyor. Türkiye'nin de dahil edildiği 'gelişmekte olan ülkeler'de 2000'li yıllarda artan borçlanma olanaklarıyla birlikte hem toplam borç hem de özel sektör borcu hızlı bir artış gösterdi.
IMF'nin yayınladığı veritabanı 2007-2008 krizinden beri küresel düzeyde borçluluğun azalmadığını aksine arttığını ortaya koydu. Öte yandan bazı ülkelerde kriz sonrası ekonomik daralma döneminde özel sektör borçluluğu azalırken kamu borcu arttı.