Rahip Brunson'ın salıverilmesi süreci ve ardından yaşananlar birçok açıdan önemli çıkarımlar yapmamıza olanak tanıyor.

Birinci ve en önemli çıkarım yargı bağımsızlığı konusunda. Brunson'u ABD'ye götürmek üzere bir ABD uçağının hazır bulunması ve medyanın önemli bir bölümünün salıvermenin olabilirliği/normalliği konusunda bir hazırlık yayıncılığına girişmesi gibi faktörler, yargının siyasal etkilerden uzak olup olmadığı ile ilgili önemli kanıtlar oluşturuyor.
    
Bunun kadar önemlisi Brunson'ın salıverilmesi sonrasında yaşananlar. Dolardaki ani ve hızlı düşüş, döviz kurlarında önceden yaşanan artışın spekülatif olduğu şeklinde yorumlanmaya müsait. Bu durum, ekonomimizdeki yapısal sıkıntıların bir kez daha hasıraltı edilmesi sonucunu verebilir.  
    
Oysa ekonomimizin kırılganlığı spekülasyonların etkisini arttıran bir faktör. Nihai çözüm, kırılganlığı azalmış, kamucu bir ekonomik model geliştirmek. Ki hiç tartışılmayan konu da bu...
    
Kırılganlığı önleyecek bir ekonomik reforma odaklanılmaması, sadece sorunu başka yerlerde aramaya yol açmıyor. Çözümü de başka kapılarda aramaya itiyor insanları.
    
Zaten, istenilen şey de tam bu. ABD, Brunson'un salıverilmesinin ardından bizlere şu mesajı vermek istiyor: Benim istediğimi yapmazsanız, ekonomik çöküntü yaşarsınız. Benim rotamda kalırsanız ekonomik sıkıntıları aşarsınız.
    
Bu mesajın sadece siyasal iktidara verildiğini sanmayın. Hepimize, ekonomik sıkıntılar içinde yaşayan ve ABD'ye karşı hiç de olumlu bir yargıya sahip olmayan halkımıza da veriliyor mesaj.
    
Amaç, ABD'ye karşı durmanın mümkün olmadığı şeklinde bir algı yaratmak... Belki de, ABD taraftarı bir dış politikaya dönüş potansiyeli olanlara yönelecek toplumsal tepkileri azaltmak.