Ligler, milli araya girdi. Milli takıma giden oyuncular sebebiyle Süper ve 1. Lig'de maç yoktu. Diğer ligler için bu geçerli değildi. Ara vermeden yola devam... Televizyon ekranlarında da izlenebilecek bir karşılaşma olmayınca, yapılacak tek şey, en yakında olan bir maça gitmekti.

***

Cumartesi hava oldukça güzeldi. Tam bir bahar havası vardı. İzmir'de sadece Bucaspor sahne alıyordu ve Ankara Adliyespor ile oynuyordu. Yeni Buca Stadı hiç gitmediğim bir stat. Ama farkında olmadan yanından geçtiğim bir yerdeydi. Karşıyaka'dan giderken önce İzban'a bindim. Şans bu ya, bozulacağı tuttu. 5-10 dakika arası durakta beklemek zorunda kaldık. Şirinyer'de inip, Evka 1 otobüsüne binmek gerekiyordu. 10 dakika kadar da otobüs beklemek gerekti. Otobüs başta biraz boş olsa da, sonradan tamamen doldu. Yolcular aralarında konuşmaya başladı. Otobüslerin daha sık geçmesi gerektiğinden bahsediyorlardı. Şoför de araya girdi ve telefon numarası verip, şikâyetleri buraya iletmelerini söyledi. Bu tür konuşmalar sık oluyormuş ve şoför de artık bunalmış, sıkılmış. O da kendi şikâyetini iletti yolculara. Yolcular da hak verdi ve konu kapandı.
Telefondan haritaya bakarak, tam stadın yanındaki durakta indim. Ama maalesef giriş kapısı bir önceki durağa yakınmış. Geriye doğru yürümek zorunda kaldım. Ben varana kadar maç çoktan başlamış olduğundan bilet gişeleri kapanmıştı. Neyse ki elinde fazladan biletler olan birine denk geldim. Tam gitmek üzereymiş o da. 1 tane Maraton Tribün'e, 2 tane de Kapalı Tribün'e bileti varmış. Maraton 15 lira olsa da 10 liraya satabileceğini söyledi. Ben de en yakın tribünü sordum. Kapalı olanmış. Maraton'a gitmek için de uzunca bir yol yürümem gerekiyordu. Stat tepelik bir yere yapıldığından kot farkı çoktu. Merdivenlerden ya da araç yolundan gitmek gerekiyordu ve uzun sürüyordu. Buraları bilmediğim için ben böyle tahmin ediyordum.

***

Kapalıya bilet aldım. Gittiğimde hemen bir skorboard aradım ama göremedim. Bir tane hemen yakında vardı sanırım fakat yönü karşı tribünlere dönüktü ve hiçbir şey görünmüyordu. Akıllı telefonlar sayesinde, skorboard olmadan da idare edebiliyoruz. Teknoloji bir velinimet. Karşı tarafta olmasa da, bu tarafta tribün çatısını tutan sütunlar, arkada oturanlar için görüşe engel oluyordu, küçük de olsa. Önlerde oturmak en iyisi idi.

***

Artık maçtan bahsetmenin zamanı geldi. Genel olarak iki takım da birbirine üstünlük kuramadı. 1. Lig'deki birçok karşılaşmadan çok daha hızlı bir oyun vardı sahada. Topu alan her oyuncu, hemen baskı yedi, ayakta top tutmak pek mümkün olmadı. Ya hemen pas verilecek ya da kaptırılacak. Hemen pas vermek zorunda kalmak, top kayıplarının artmasına neden oldu. Hataı paslar yanında, ortaların kötülüğü de vardı. Kötü orta, ülke liglerimizin genelinde de var.
Karşılıklı 2 gol sonrası, ilk yarı böyle biter derken, 45. dakikada İsa sahneye çıktı ve güzel bir vuruşla Bucaspor'u öne geçirdi.

***

Devre arasında stat hoparlörlerinde Müslüm çaldı, taraftar eşlik etti:
Her sevgi zamanla bitermiş derler
Benimki bitmedi anlayamadım
O aşktan hayır yok unut dediler
Ne yaptımsa seni unutamadım
Son dörtlüğü yazdım sadece. Bunun Bucalılar için anlamı çok olsa gerek. Küme düşme korkusu yaşasalar da, bir altta amatör lig olsa da ve buradan çıkmak çok çok zor olsa da, takımlarına olan aşkta hayır yok gibi gelse de, ne yaparlarsa yapsınlar, unutamazlar. Sadece bu dörtlük değil, diğerleri de Bucalıların durumunu çok iyi anlatıyor aslında.

***

İkinci yarıya, geride olan konuk takım Adliyespor'un daha hızlı başlayacağını düşündüm ama tersi oldu. Bucaspor daha atak oynadı, cılız da olsa pozisyonlara girdi, 54. dakikada farkı 2'ye çıkardı.
Bu golden sonra Adliye yavaş yavaş üstünlük kurmaya başladı. Buca geriye çekildi. Buna rağmen çok basit bir gol yedi. 67. dakikada Cevher, ceza alanı içerisinde topu kaleye paralel sürdü. Yanyana dizilmiş Buca defansı arasında boşluk aradı. Bucalı hiçbir oyuncu müdahale edemedi. O boşluğu buldu, şut çekti, gol oldu. Bir kişinin bile önüne çıkması 'hayrola kardeşim, nereye böyle' diyememesi şaşırtıcıydı.
Herkes için çok stresli dakikalar başladı. Adliyespor'un baskısı zaman ilerledikçe daha da arttı. Bucalılar dakikaları saymaya başladı. Maçın bir an evvel bitmesini istiyorlardı. Arka arkaya gelen ataklarda, canla başla kaleyi korumaya çalışıyordu sarı lacivertliler. Bu canla başla koruma, gereksiz bir faule neden oldu. Ceza alanı yan çizgisi dibinden, oldukça çaprazdan faul atışı kullanan konuk takım, beraberliği yakaladı 90+2'de. Atışı kullanacak Ali Aydemir'in 2 seçeneği vardı. Ya orta yapacak ya da topu arka direk dibine baraj üzerinden gönderecekti. Arka direkte durmak ofsaytı bozar, rakip oyuncular da kale içine girer, kalecinin hareket alanını kısıtlayabilirlerdi. Dışarıda beklenmeli, atış kullanılacağı an arka direğe bir kişi koşmalıydı. Bunu yapan olmadı, top arka direk içine çarpıp, ağlarla buluştu. Ali defansı aşmayı başarmış, yere yakın bir yükseklikten topu filelere göndermişti. Bir kişi koşmuş olsa, gol olmazdı kesinlikle.

***

Yaşlıca bir kişi, beraberliğin ardından kaleciye etmediği küfür bırakmadı. Kaleci Kemal de duydu, şöyle bir baktı sonra biraz ondan uzak bir yere gitti, gidebildiği kadar. Küfürler, hakaretler hiç bitmedi. Herkes yorum yapmaya başladı. Bazıları da kaleciyi değil, sağ beki suçladı.

***

Maç 3-3 sona erdi. Soyunma odalarına giden tünel önünde de teknik ekiple taraftar arasında gerginlik yaşandı. Bunlar hiç hoş olmadı. Taraftar her ne olursa olsun, takımına sahip çıkmalı. Oyuncular ellerinden geleni yaptı ama galibiyet gelmedi. Kümede kalma umudu hala var, hiçbir şey bitmiş değil. Bu moral bozukluğu her şeyi alt üst edebilir. Taraftar en yakın zamanda takımın gönlünü almalı ve moral vermeli. Çünkü başka Bucaspor yok.

***

Son olarak da Cuma ve İbrahim Şirin'den de bahsedeyim. Cuma hızlı ve istekli bir oyun sergiledi. Takıma katkısı büyük ama çok çalışması gerekir. İbrahim ise skor 3-1 iken, boş kaleye atılacak olası bir golde, hızla koşup geldi, araya girdi ve topu kornere attı.