Ufacık sokaklara, kocaman caddelere, devasa bulvarlara... Küçük sağlık ocaklarına, dev hastanelere... Kıtaları birbirine bağlayan köprülere... Havaalanlarına...
Sözün kısası kamuya ait her yere...Eğer “mühür” sende ise, istediğin ismi verebilirsin. Hatta ve hatta babanın, ananın adını bile verebilirsin. Kimse karşı çıkamaz. Karşı çıkanın da zaten elinden bir şey gelmez. Çünkü bu işin bir kanunu, bir yönetmeliği yok. Ya “ben böyle istiyorum” dersin, ya da belediye meclisi üyelerine “kaldır elini” dersin, olur biter...
Ne acıdır ki, bu kentte de durum böyle, bu ülkede de durum böyle...
Sadece ailesinin ve bir de üç tane sahtekarın dışında kimsenin tanımadığı kişinin ismi istenilen yere verilebiliyor.
Bir kentte belediye başkanlığı yapmış kişinin adı herhangi bir yere veriliyor. O başkana oy verenler tamam da, vermeyenler, “yani o partiyi, o başkanı” sevmeyenlerin ne düşündüğü kimsenin umurunda bile olmuyor... Tepkileri de haklı veya haksız “Ne yaptı ki” oluyor.
Bu gerçek tüm ülke geneli için geçerlidir.Oysa bu vatan için şehit düşmüş, bu millet için gece gündüz çalışmış, ilim, irfan sahibi, asla siyasetin çamurlu tarafına bulaşmamış, herkesin sevgisini kazanmış, kimsenin tepkisini çekmeyecek bir kişiye kim itiraz edebilir ki...
Bugün güvenlik görevlisine gösterilen titizlik, kamunun kullandığı alanlara isim aranırken gösterilmiyor. Ne kadar acı, ne kadar vicdan kanatıcı değil mi?
Zaten vicdan kanattığı için;Kenan Evren’in ismi bugün her yerden siliniyor. Heykelleri meydanlardan kaldırılıyor. Ama o dönemde Kenan Evren “Netekim Kenan Evren olsun” diyerek adını koydurtmadı ki. Yağcılar öyle münasip gördüler.
Son günlerin “isim” tartışması malumunuz 3. köprünün adının Yavuz Sultan Selim olarak açıklanması ile alevlendi. Yavuz’un kısacık hükümranlığı döneminde Osmanlı topraklarını 3 katına çıkarması hiç konuşulmuyor. Ama bazı kişilerin kasıtlı olarak çıkardığı “Alevi katili” iddiaları ayyuka çıktı. Şimdi Aleviler, “Yavuz değil, Yunus Emre olsun”, diyor.
Şimdi... Gelelim günümüze...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şırnak Havalimanına Şerafettin Elçi’nin isminin verildiğini söyledi.
Şerafettin Elçi, “Kürtçülük Davası”ndan yargılandı. Diyarbakır Askeri Mahkemesi’nce hapse mahkum edildi. Sekiz ay Askeri Cezaevi’nde tutuklu kaldı. Adalet Partisi’nden ayrılarak, yeni kurulacak hükümette bakanlık koltuğu karşılığı Demirel hükümeti için verilen gensoruyu destekledi. 
12 Eylül Darbesi’nden sonra tutuklandı. “Türkiye’de Kürtler var, ben de Kürdüm” şeklindeki açıklamalarından dolayı, 2 yıl 3 ay cezaya çarptırıldı. “Bazı Kürtleri işe aldı” diye 2 yıl 4 aya mahkum oldu. 10 yıl kadar siyasi haklardan mahrum bırakıldı.
Cumhuriyet tarihinde ilk olarak, “Kürt” adına resmiyet kazandırdı. Kurduğu Demokratik Kitle Partisi, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.
2011 seçimlerinde Diyarbakır ilinden bağımsız milletvekili seçilen Elçi, milletvekili yemini için, “Parlamentoda edilecek yemini kabul etmemiz mümkün değil. Bu yemin faşizan bir anlayışla, sadece Türk şoven anlayışıyla hazırlanmış bir yemindir. Hiçbir zaman bu yemin bizim kabulleneceğimiz, benimseyeceğimiz, siyasi mücadele olarak bağlı kalacağımız bir yemin değil” diye açıklamalarda bulundu..
Elçi, 25 Aralık 2012’de öldü ve Cizre’de defnedildi.
İşte bu Şerafettin Elçi’nin adı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından geçtiğimiz günlerde Şırnak Havalimanına verildi.
Nedense...
PKK’ya karşı yönettiği üstün mücadele sonucu dağlardaki teröristlerin 12.000’den 5.500-6.000 aralığına inmesini sağlayan Orgeneral Osman Pamukoğlu’nun tüm hayatı başarılarla dolu. Ama 1’inci Dereceden Altın Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, 2 kez Üstün Cesaret ve Feragat Nişanı ve 5 kez Üstün Birlik Yetiştirme Nişanı, Türk Ordusu’nda 5 tane Üstün Birlik Yetiştirme Nişanı’na sahip tek kişi olan Osman Pamukoğlu’nun adı kimsenin aklına gelmiyor.
Şırnak denince akla terör geliyorsa, Şırnak’a giden ana kuzularının çoğunun anası ağlamışsa, ben de derim ki, neden Osman Pamukoğlu ya da bir şehidimizin adı değil de, Şerafettin Elçi?
Daha dün BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Bugüne kadar Suriye, Irak, Yunanistan, Bulgaristan komşunuzdu. Şimdi Kürdistan komşunuz olacak diye niye kıyamet koparıyorsunuz?” dedi. Yani kendilerini hangi safa koyduklarını belli etti.Buradaki amaç çözüm sürecine katkısı olur düşüncesi ise, sadece kendinizi kandırmış olursunuz. Kürdistan’la yatıp, Kürdistan’la kalkan bu kafaları memnun edebilmenin yolu, Şerafettin Elçi’den geçmez. Abdullah Öcalan’dan geçmez. Ama “Kürdistan Havalimanı” derseniz, belki...
HHH
BİR SORU
Görgüsüzlük nedir?
BİR CEVAP
Bir toplumun başına gelebilecek en büyük felakettir.