Madem 'ibadet' ve 'dinden imandan' sık sık bir iki cümle ile söz ettiğimiz için, önemli bir konuya gireyim. Birkaç gün önce, deneyimli gazeteci Haluk Narbay'dan öğrendim. Çok önemli bir konudan söz eden Narbay, 'Domuz eti uyarısı' da yaptı...
'İçinde; et, kıyma, salam, sosis vs. bulunan pizza, hazır mantı, börek gibi yiyeceklerin dışarıdan satın alınmaması, emin olunmayan lokantalarda etli yemek yerken bir defa daha düşünülmesi gerekiyor' dedi.

Birçok yerde olduğu gibi...

Neredeyse tamamı Müslüman olan ülkemizde, inançlı kardeşlerimize anımsatalım:
İstanbul Gaziosmanpaşa Hacımaşlı Köyü Domuz Çiftliğinin suları ve katı atıkları 300 metre mesafedeki Sazlıdere Barajı'na akıyor. Baraj, 10 milyon kişinin su ihtiyacını karşılıyor. Çiftlikte 5 bin domuz var. Türkiye'deki domuz çiftliklerinde yıllık 3 milyon kg. civarında et üretiliyor. Bu rakam neredeyse kırmızı et üretiminin yarısı. Üretilen domuzlar otellere, yemek fabrikalarına ve marketlere 'kıyma' şeklinde satılıyor. Domuz etini salam, sosis ve sucuk olarak da piyasaya sürmek en çok kullanılan yöntem.

Peki neden domuz?

Türk yemek kültürüne aykırı ve en önemlisi 'Dinen yasak' olmasına, rağmen neden domuz cazip bir konu?
Çünkü domuz yetiştiriciliği çok karlı bir iş. Domuz üretken bir hayvan. Cinslerine ve yaşına göre yılda 1, 2, bazen de 3 kez; ve her batında da 15-20'ye kadar varan yavru dünyaya getirebiliyor.
Bir domuz yılda 2 kez doğum yapsa, her batından 10 yavru yaşasa, 20 sene yaşayan bir domuzun 400 yavrusu oluyor. Ve dahası yeni doğmuş bir domuz 4-5 ayda 100 kiloya kadar çıkabiliyor!
Normal şartlarda evcil bir domuzun % 30'u yağ olarak ayrılabilmekte iken; bu rakam bazen % 50'yi bulabiliyor. Yani 150 kg'lik bir domuzdan 75 kiloluk yağ elde edilebiliyor . Bu da dana ya da koyuna göre tercih edilmesinde çok önemli bir etken. Beslenmesi çok kolay, cam dışında - leş dahil her şeyi hatta kendi pisliğini bile yiyebiliyor. Her domuz ortalama 80-100 kiloya ulaştığı zaman kesiliyor. Kaba bir hesapla sadece bu çiftlikten yılda yaklaşık 1 milyon kg et çıkıyor.
Bu etlerin hangi kanalla, nerelere satıldığı meçhul. Diğer çiftlikler de göz önüne alındığında Türkiye 'de yaklaşık 3 milyon kg domuz etinin piyasaya değişik yollarla sürüldüğü ortaya çıkıyor.
Türkiye'deki toplam kırmızı et tüketiminin de 6 milyon kg olduğu göz önüne alınırsa tablonun vahameti daha da netleşiyor.
Kilosu 1 ile 3.5 lira arasında satılan bu domuz etlerinin ağırlıklı olarak kıyma, sucuk, salam ve sosis olarak satıldığı dile getiriliyor.

Pazarlamak kolay...

İddiaya göre; kesilen etler toplu olarak büyük otellere, yemek fabrikalarına kıyma ve sosis gibi ürünler olarak satılıyor. Bu ve benzeri çiftliklerden resmi olarak 5 firma domuz satın alıyor:
Acaba bunlar ne oluyor?
Haluk Narbay'dan, daha doğrusu onun güvenilir arkadaşından aldığım bilgiler çok açık ve net...
Firmaların isimleri de, üretimleri de, satış yerleri de belirli. Sen ben, biz bu işi çözemeyeceğimize göre, devletin yetkilileri neden susuyor ya da görevlerini yapmıyor?
Belki de yasalar bu kişi ve firmaları koruyor. Peki Müslümanları, bizleri kimler koruyacak?
Özetle piyasadaki etleri denetlemek mümkün olmuyor. Kısacası ne yediğinize dikkat edin. Çok emin olmadığınız ve bilmediğiniz markaların ambalaj güzelliğine kanmayın. Domuz, eşek, at, buffalo v.b sakıncalı etleri yemek istemiyorsanız, reklamlara da kanmayın...

GÜNÜN HABERİ

Çocukluğumuzu arıyoruz

İzmir'i sevenlerden Nadide Apaydın Akbulut şunları yazmış: 'Geçenlerde, Kemalpaşa'daki bahçemize gittik. Çok yağmur yağdığından bahçe çamur içinde...
Uzun zamandır gitmiyorduk, çok iyi oldu. Kardeşim iyi bakıyor; sürülmüş tertemiz olmuş...
Bahçemizin bir köşesine bakla ektik. Gerçi bakla ekimi için biraz geç kaldık, kasımın son haftası ekmek gerekiyordu. Artık olursa iyi olur, 'olmazsa canımız sağ olsun' dedik. Bahçe yoluna saptığımızda, hemen hemen her bahçede yaz kış oturan ailelerin çoğaldığını ve evlerin yapıldığını gördüm. Mahalleye dönmek üzere. Tarım arazileri düğün salonlarına, besi çiftliklerine dönüşüyor.
Kemalpaşa zaten İzmir'e çok yakın, artık banliyö durumuna döndü. Çocukluğumun Kemalpaşa'sı şimdikinden çok daha güzeldi...'
Nedense, Nadide Apaydın Akbulut gibi herkes çocukluğunu arıyor...