Yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan ölüm, insanoğlunun her zaman ilgi duyduğu bir konu olmuştur. İnsanoğlu, çağlar boyu ölüm üzerine düşünmüş ve onu tanımaya çalışmıştır. Çünkü ölüme ilişkin sorgulama, yaşamın anlamlandırılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Ölümün düşünülmesi ve araştırılması, manevi değerlerin oluşturulmasında oldukça etkili olabilmektedir. "Ölüm düşüncesi" kimi için bir stres kaynağı iken, kimi için stresten kurtulma yolu; kimine göre bir yok oluş iken, kimine göre de ölümsüz bir hayatın başlangıcıdır. Bu bakış açısı sonucunda kimi insan, ölüm karşısında çok kaygılanırken, kimi sevinç duyabilmektedir.

Pazar günkü yazımda bahsettiğim Sisam Adası olarak bilinen Samos'ta doğan Helenistik felsefenin en önemli düşünürlerinden birisi olan Epikuros, "Benim olduğum yerde ölüm yok, ölümün olduğu yerde de ben yokum. Onun için ölüm bana bir şey ifade etmiyor" diyerek ölümü yaşamdan dışlarken, yüzyıllar boyunca simyacılar ölümsüzlüğün formülünü araştırmışlardır.
Simyacılar, felsefeciler ölümsüzlüğü arayıp anlamaya çalışırlarken birçok zaman ifade ettiğim gibi Altay Spor Kulübü'nün en üretken grubu olan 'Yüksel Ki Sen Kararsın Ay' (YSKA) taraftar topluluğu Altay'ın ölümsüzlüğü yolunda büyük bir adım atılmasını sağladı. Çeşme-Ildır ağaçlandırma sahasında 1914 fidan ile Büyük Altay Korusu'nu oluşturdu.

Taraftar gruplarının, yıkıcılığı ile teşhir edildiği, taraftar grup üyelerinin neredeyse potansiyel suçlu ilan edilip, aşağılandığı bir medya ortamında bu önemli üretkenlik ve çaba maalesef yeterince kendine yer bulamadı. Şiddet olaylarını defalarca ekranlarda oynatarak adeta yeni şiddet olayları için çığırtkanlık yapan haber programları, böylesi bir duruma kör, sağır, dilsiz kalmayı tercih etti. Bu herkese örnek olabilecek projeyi üç İstanbul kulübünün taraftar gruplarından biri gerçekleştirmiş olsaydı yine bu kadar sessizliği tercih ederler miydi bilmiyorum ama ülkemizde takımına canı gönülden bağlı, üretebilen taraftar olabilmek çok zordur, hele Altay gibi kendi şehrinde ötekileştirilmiş, kendi şehrinin insanından ve siyasetçisinden destek bulamayan bir takımın taraftarı iseniz bu daha da zordur.
Bu projeyi ilk günden itibaren yakından takip eden biri olarak söyleyebilirim ki; YSKA grubunun zorlukları bunlarla da sınırlı değildi. Bu projenin ortaya çıktığı toplantıdan yalnızca bir hafta önce, YSKA grubu üyelerine sevdalı oldukları kulübün genel kurulunda küfürler edilmiş, tehditler savrulmuş, fiziksel saldırılara teşebbüs edilmişti. Bir hafta önce görev süresini uzatan başkan, genel kurul konuşmasının önemli bir kısmında YSKA üyelerini eleştirmiş; neredeyse YSKA oluşumunu Altay'a zarar veren bir grup gibi lanse etmişti. İşte yüreği Altay aşkıyla dolu insanlar bu kadar demoralize günlerinde bile yılgınlığa düşmemiş ve Altay'ın yok olmasından duydukları endişeyi ona ölümsüzlük hediye ederek gidermeye gayret etmişlerdi. Fidanlar için çağrı yapıldığında kimi öğrenciler 4 TL de olsa katkı sağlarken; bazı camia önderlerinin bu ölümsüzlük projesini yok sayması düşündürücüydü.

YSKA grubu, kuruluşunun beşinci yıl dönümünü orman projesinin gerçekleştiği 15 Aralık akşamında kutladı. Kötü giden bir maçta tüm taraftarlar sahaya sırtlarını döndüklerinde bu durumu kabullenmeyen ve her koşulda takımın desteklenmesi gerektiğine inanan insanların kurduğu YSKA, bugün de her türlü olumsuzluğa karşı sırtlarını kulübe dönmeyerek, sırtlarını kulübe dayamadan Altay için emek vermeye devam ediyor. Elbette hepimiz bir gün ebediyete gideceğiz fakat verdiğimiz emekler, alın terimiz, sesimizin yankısı Altay'ın ölümsüzlüğünü sağlayacaktır. YSKA'nın bu yolda verdiklerine sonsuz teşekkürlerimizi sunmak, kendini Altaylı kabul eden herkesin sorumluluğu olmalıdır.