Büyük gün Altay için. Playoff finali. Rakip Kocaeli. Antalya, tarafsız saha. Galibiyet demek, 2. Lig demek. Bir takım bu sahadan galip çıkacak, üst lige yükselecek.
Tribünlerde oldukça fazla taraftar vardı. Taraftarsız maç, sessiz film gibidir. Maça Altay çok hızlı başladı. Sahada sanki Süper Lig takımı vardı. Topu ayağında tutan, paslaşan, sağlı sollu ara paslarıyla kaleye giden bir Altay. Kocaeli de geliyor ama az adamla. Her yönüyle favori Altay ancak son paslar, son vuruşlarda eksiklik var.
Kocaelispor'un gol atmasının zor olduğunu düşünürken, golü attı. 38. dakikada ceza alanı içerisine orta yapıldı. O noktada hiç bir Kocaelili oyuncu yoktu. Uzaklardan koşarak gelen Burak, rakibinin üzerinden kafayı vurdu, takımını öne geçirdi. Bu golde kaleci Aydın'ın çok büyük hatası vardı. Bir oyuncu koşup kafa vurabiliyorsa, uzaktan gelen bu ortaya kaleci çıkıp, ellerinin avantajıyla alabilmeli. Çıkacağı alanda da engel olacak hiç kimse yok.
İkinci yarıya yine Altay hızlı başladı, pozisyonlar buldu. 53. dakikada savunma arkasına sarkmayı başaran Murat Uluç, kaleciyle karşı karşıya kaldı. Vuruşu çok çok kötü idi. Rakip yoktan var etmişken, var olanı değerlendireceksin, kaçırmayacaksın.

62. dakikada İbrahim Akın var etti, bu sefer kaçmadı. Murat Uluç ayağını koydu, topu ağlarla buluşturdu. İbrahim Akın'ın içeriye orta pas karışımı gönderdiği top, her zaman beğendiğim bir vuruş şekli. Defans arkasına geldiği için, defansın dokunması gole sebebiyet verebilir. Ya da bu top kimseye değmeden filelerle de buluşabilir.
İbrahim Akın 90. dakikada yine sahneye çıktı, yerden arka direkteki Furkan'a al da at dercesine pas attı, Furkan kaleye değil, dışarıya attı. Bu gol uzatmaya götürmeden fişi çekecekti.

90 dakika boyunca üstün oynayan Altay, uzatma dakikalarında da turu getirecek fırsatı buldu. Kaptan Murat Uluç, Allah ne verdiyse vurdu. Kale direkleri kökünden sallandı. Penaltı da kaçtı. Abanarak penaltı atarsan, kaçırma ihtimalin zaten çok olur.

Uzatmalarda da beraberlik bozulmadı, can yakan, kalp durduran penaltı atışlarına geçildi. Kocaeli'nin bir penaltı kaçırmasına karşın, Altay'ın 5'te 5 yapması, 2. Lig'i getirdi. Murat Uluç, kullandığı 2. penaltıda da topu direğe nişanladı ama neyse ki bu sefer içine çarpıp, ağlarla buluştu.
Oyun temposu çok yüksekti ve bu 120 dakika boyunca da devam etti. Her iki takımın da bu noktaya hakederek geldiğinin bir göstergesiydi. Daha organize olan, daha bir takım gibi oynayan Altay'dı. Kocaeli ilk kaleyi bulan şutunda gol attı, Altay onca pozisyon yakaladı, sadece birini değerlendirebildi.
Yine her iki takımda maça çok iyi konsantre olmuştu. Bunun bir örneğini 107. dakikada gördük. Atakan, Ali Keten'in kendisini geçmesine izin vermedi ve topu taca gönderdi. Yerine koşarak dönerken, Ali Keten'in yüzüne karşı hırsın etkisiyle, zafer çığlığı attı.
2. Lig'de de başarılar Altay...


Play off geldi geliyor


Tüm maçlar aynı zamanda başlayacaktı ama Göztepe'nin maçındaki saygı duruşu, geç kalınmasına ve dolayısıyla da diğer takımların beklemelerine neden oldu. Yine de aynı zamanda başlamadılar.
Göztepe'nin rakibi Samsunspor, düşme hattının 2 puan üzerindeydi. Puana çok ihtiyacı vardı.
Mücadeleye Göztepe oldukça atak başladı. Ölü toprağı üzerlerinden atılmıştı. Pek fazla görmeye alışık olmadığımız şekilde çok koşuyor, adeta savaşıyordu. Bu sayede gol pozisyonu da buldu ama Umut'la değerlendiremedi. Konuk takım yavaş yavaş dengeyi kurmaya başladı, yürekleri ağızlara da getirmeyi başardı, yararlanamadı. Dengeli oyunun süresi çok kısa sürdü ve yine Göztepe dizginleri eline aldı. Eline almışken, golü yiyen kendileri oldu. İstemek, koşmak, savaşmak olmazsa olmazdır ama çizgiyi geçirmeyi başaramaz, bir de defansta hata yaparsan, tüm uğraşlar boşadır. O hata geriye düşmeye maloldu.
İkinci yarı ilk yarıya oranla daha baskılıydı Göztepe. Samsunspor defansı topu paslaşarak çıkarmak isterken, çok adamla baskı, kapılan top, ceza alanına yakın yarı köşe vuruşu pozisyonunda yapılan faul... Sonrasında ceza alanına orta, Tayfun kafa, gol... Durum 1-1 oldu.
Göztepe'ye durmak yoktu, ataklara devam. Halil'in şutunu kaleci çizgi üzerinde ayağıyla çıkardı, galibiyet getirecek golü önlemiş oldu. Hemen ardından kaleci elindeki topu yere vurarak sektirmek isterken, Göztepeli oyuncu dokundu, diğer takım arkadaşı kafayla kaleye gönderdi ama hakem duruma el koyup, golü geçerli saymadı. Çok tartışılacak bir pozisyon. Top kalecinin elinde değildi. O anda topa da sahip değildi.
Biraz gecikse de Samsunspor uyandı ve hemen oyunu yavaşlatıp, rakibini dizginlemeyi akıl etti, başardı da. Oyun temposu birdenbire düştü, Samsun hücuma kalkmayı başladı. Ama bu da Göztepe'nin işine yaradı ve geniş alanlar buldu, rakibini eksik yakaladı, öne geçmeyi başardı. Gol yedikçe açılan Samsun, rakibi açıldıkça golleri bulan Göztepe. Sonuç 4-1.
Bu istekli oyun gelecek için umut verici ama gerek lig ve gerekse eleme maçlarında bu istek devam eder mi? Bu istek devam etse de Süper Lig'e çıkmaya yeter mi? Rakiplerin son haftalardaki formları için yetebilir ancak onlar da form yükseltebilir. Daha da iyi olmak şart...


Sonuna kadar devam


Altınordu, puan kaybında havlu atabileceği bir maça çıktı. Rakip de ilk 8 yolunda en büyük rakiplerinden biri olan Ümraniyespor'du. Her ne kadar deplasmanda da olsa umut veren bir istatistik vardı. Ümraniye 5 haftadır galip gelemiyordu ve her hafta kan kaybediyor, sıralamada geriliyordu. Formda değildi.
Karşılaşmada da üstün olan takım Altınordu oldu. Bol bol pozisyon buldu, az pozisyon verdi. 1-0 öne geçti, hiç yoktan elle oynama ile gol hediye etti.
İkinci yarıda bir pozisyonda ikili mücadelede Ümraniyeli oyuncu yerde kaldı. Oyun devam etti ve gol oldu, hakem itirazları dinledi, golü iptal edip, faul verdi. 3 puan, 90+3'te Barış'ın ayağından geldi, umutlarını son haftaya taşıdı.
Altınordu kazanmayı her türlü haketmişti. Haftaya rakip, ilk 2 şansını kaybeden, playofflara odaklanan Eskişehir. Puan şart. Berabere kalırsa, Boluspor'un sahasında Manisa'ya yenilmesi gerekecek. Yenerse, Boluspor'un puan kaybetmesi ya da Göztepe'nin yenilmesi gerekecek.


Manisa kurtuluşunu ilan etti


Manisa'nın kurtuluş günüydü. Küme düşme hattındaki Şanlıurfaspor'u ağırladı. Maç gitti geldi. Şanlıurfaspor kolay pozisyonları gole çeviremedi. İsmail'in savaşçılığı ile Manisa öne geçti. 55. dakikada Kağan göz göre göre kırmızı kart gördü, siyah beyazlıların ekmeğine yağ sürdü. 10 kişi ile karşı koymaya çalışsa da başarılı olamadı. Manisa adına kaçan bir penaltı, 3 puanın garantiye alınmasını 82. dakikaya erteledi. 2-0'lık galibiyetle, sezonun bitmesine 1 hafta kala, ligi sonlandırmış oldu.


Bandırma direniyor


Bandırmaspor, küme düşmesi kesinleşen Mersin İdmanyurdu'nu 3-0 ile geçti, küme düşme hattının dışına çıktı. Ama dip öylesine karışık ki neyin ne olacağı belli değil. Çok çok ince hesaplar var. Çünkü son haftaya küme düşme korkusuyla giren tam tamına 5 takım var. 17. sıradaki takım 33, 13. sıradaki takım 35 puana sahip. Ama Bandırma diğer takımların ne yapacağından çok, kendinin ne yapacağına bakacak öncelikle. Rakip 1 puan üzerindeki Samsunspor. Maç Samsun'da oynanacak. Yenerse kurtulacak, puan kaybederse, diğer takımların oynadıkları maça göre durumu netlik kazanacak. Son hafta çok şeye gebe...
Pınar Karşıyaka'nın başına gelen, pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. 13. cuma uğursuz gün olarak anılır. Fakat o gün 13. cumartesiydi, cumanın ertesi. Türkiye, hatta dünya tarihine geçecek bir olay yaşandı. Atmaya uğraşır atamazsın, atmak istemezsin atar, tüm hayallerini yıkarsın. Basketbol tarihinde unutamadığım 2 maç vardı, bu maç ikisinin de önüne geçti. Önce bu iki olaydan bahsedeyim.

2014 yılının şubat ayı idi. Anadolu Efes Euroleague Top 16'sında sahasında Barcelona Regal'i ağırlıyordu. Barcelona o maça kadar mağlubiyet almamıştı. Bir ara farkı 16 sayıya kadar çıkarmasına rağmen Anadolu Efes yetişmiş ve öne geçmişti. Maçın bitmesine saniye de değil saliseler varken, Anadolu Efes 3 sayı öndeyken, 3'lük yememek için faul yapmıştı. 2 atış da girse, yenmesi garanti idi. Barcelona'nın tek seçeneği vardı. İlkini atıp, ikincisini kaçırıp, top çemberden dönerken titlemek. Tutup atmaya bile zaman yoktu.

Faul atışında pota altına Semih Erden'i koydular. Uzun boyuyla Joey Dorsey'in tiPlemesine engel olacaktı. İşi çok kolaydı. Joey Dorsey'in işi de imkânsız gibi idi. Semih bir ara NBA'ye gitmiş tutunamayıp, Türkiye'ye geri dönmüştü. Döndüğünde ise adeta basketbolu unutmuş, hayatında ilk defa basketbol oynayan biri kadar kötü performans sergiliyordu. Yapması gereken görev için bunun önemi yoktu. İlki girdi ve fark 2'ye indi. İkincisi kaçtı ve Semih Dorsey'i engellemek istedi, başaramadı. Topa bir dokunuş ve basket... Maç uzatmalara gitti, uzatmalarda Barcelona güldü.

Sene 1996 olmalı yanlış hatırlamıyorsam. Avrupa Kulüpler Kupası. Son hafta. Gruptan iki takım çıkacak. Lider CSKA garantilemiş, arkasında Ülker var. Ülker'in hemen 1 galibiyet arkasında ise Unicaja Malaga ve Antibes... Ülker, Unicaja Malaga ile karşılaşacak, Antibes ise CSKA ile. Ülker ilk maçı 5 sayıyla kazandığı için deplasmanda, bu maçta 6 sayı fark yemediği takdirde Malaga'nın önünde yer alacak. Şayet Antibes kazanırsa ise Ülker büyük fark da yese, üçlü averaj devreye girecek ve çıkan Ülker olacak.

Son saniyelere Malaga 1 sayıyla önde giriyor. Shackleford'a faul yapılıyor. Shackleford ikisini de kaçıracaktır. İlk şutu alakasız bir yere atınca hakem uyarır. İkinciyi biraz daha düzgün kaçırmak isterken, başaramaz ve maç uzatmaya gider. 9 sayı farkla yenilirler. Ancak Antibes'in CSKA'yı yenip sürpriz yapmasıyla tur atlayan taraf Ülker olur. Shackleford maçtan sonra 'O topu hayaletler soktu' der.
Pınar Karşıyaka'nınki de aynı bunun gibi bir olay. Maçın son 7 saniyesi ve 2 sayı geride. Her şey istendiği gibi... Green 2 serbest atış kullanacak. Garanti olsun diye ilkini kaçırmak gerekir ama o atmayı tercih etti, fark 1'e indi. İkincisi mutlak kaçmalıydı. Green çemberin üst kenarına atması gerekirken, gitti gitti panyanın tam ortasına attı, Shackleford gibi maça beraberliği getirdi. En azından Shackleford birini kaçırmayı başarmıştı. Şans bu ya, ilk uzatmada da beraberlik bozulmadı. İkinci uzatmalar tam bir yıkım oldu. Yıllar sonra Pınar Karşıyaka ilk 8 dışına çıkmıştı.