Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümünü kutladık, 18 Mart'ta. Ben bir gün değil her gün Çanakkale Zaferi'ni hatırlayarak yaşamamız gerektiğini düşünüyorum. Kendimden pay biçiyorum. Bizlere okutulan tarih, coğrafya dersleri şimdilerde soluk. Evet önemini biliyoruz ama ya detaylarını? Elbette her okuduğumuzu şu yaşlarımızda satır satır muhafaza etmemiz mümkün değil. Kaldı ki bizim zamanımızda oldukça kuvvetli bir müfredat yer alıyordu ders kitaplarında. Balık hafızalı bir toplum olduk diyorlar. Kitap okumuyoruz, belgesel bile izlemiyoruz. Bu ekonomik sebeplerden mi yoksa değer ve kültürün öneminin kaybettirilmesinden mi bilemiyorum. Kaldı ki birçok araştırmacı; Çanakkale ile ilgili, tarih kitaplarında henüz olmayan, yakın zamanda Osmanlı arşivlerinden çıkan birçok yeni bilgiye ulaşıldığını söylüyor.
***
Örneğin Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vahdettin Engin şöyle anlatıyor: Çanakkale cephesinin açılması o zaman İngiltere Deniz Bakanı olan Churchill'in projesi. Churchill, Balkan Savaşı'nı kaybetmiş Osmanlı ordusunu bitmiş olarak düşünüyor. Daha deniz savaşları aşamasında 'Türkler savaş gemilerimizin toplarını gördüğü anda cepheden kaçarlar, merak etmeyin hemen Çanakkale'yi geçeriz ve bir hafta sonra da İstanbul'da kahvaltımızı yaparız' diyor. Çanakkale'ye gelirken bu psikolojideler. Engin Hoca devam ediyor, 'Türkiye'nin o zaman uçağı yok, Alman uçakları var ama onlar sadece gözetleme amaçlı uçuşlar yapabiliyor. Buna karşılık İngilizlerin Gelibolu'da savaş suçu işlediği hava saldırıları da var. Periyodik olarak kimyevi gaz kullandılar, hastane olarak kullanılan gemileri ve sivilleri bombaladılar; bunlar tarih kitaplarında yok.'
İngilizler Çanakkale'deki yenilgilerini hiç hazmedemediler. Hatta 18 Mart 1915'te Çanakkale'de yenilen donanma komutanı Amiral Robeck'i 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra İstanbul'u işgal eden kuvvetlerin komutanı yaparak 'Bu rövanşı böyle alırız' gibi tavır koydular ve İstanbul'daki Müslüman Türklere kötü davrandılar.
***
Kara savaşlarının başladığı 25 Nisan 1915'de Mustafa Kemal yarbay olarak 19. Tümen Komutanı olduğunda, emrinde 57, 72 ve 77. alaylar var. İlk çıkarmanın olduğu gün 57. Alay'a doğrudan müdahale ediyor, çünkü 72 ve 77. Alay'larda Araplar çoğunlukta ve onlar da savaşçı bir konumda değil. 57. Alay'ın direnişiyle itilaf kuvvetlerinin 48 saatte Gelibolu yarımadasını ele geçirme planı bozuldu. Karşı güçleri nerede ve nasıl durduracağını bilen Mustafa Kemal'in stratejik dehası, günümüzde bilinçli şekilde göz ardı edilmeye çalışılıyor. O olmasaydı, Çanakkale zaferi olmayacaktı. Sevgili okuyucularım, Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği 'Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum' cümlesi aklımıza kazınmış durumda.
***
Okuduğum tüm bilgilerde, kitaplarda ortak görüş 'Evet Sevr'i dayattılar ama hayata geçirecek güçleri yoktu. Bunu Çanakkale sağladı ve bu savaştan bir de Mustafa Kemal gibi bir lider, büyük asker, devlet adamı çıktı' şeklindeydi. Çanakkale sadece bir kahramanlık destanı değil; Türkiye'nin ayakta kalmasını sağlamış, Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'i mümkün kılmış bir zaferdir. Dolayısı ile dünya tarihini etkileyen daha doğrusu tarihin akışını değiştiren bir olaydır. Rahmetli Turgut Özakman'ın bir televizyon programında söylediği gibi: Çanakkale Atatürk'süz, Atatürk Çanakkale'siz anlatılmaz.