Çatlayan tomurcuğun
Doğan çocuğun çığlığını duymadan
Gül benizli sevgilinin
Titreyen göğüslerini öpmeden doyasıya
Korka korka, yana yana
Her gün biraz daha derinden
Her gün biraz daha kapkara duyarak ölümü
Aç ve arkasız
Köpekleşerek yaşamak dersen
Bu yürek
Çat diye çatlasın ulan...

Geçen hafta sonu Avrupa Nöropsikiyatri Kongresine katılmak için Amsterdam'da bulundum. Kongre saatleri dışındaki serbest zamanlarda farklı kültürden insanlarla sohbet etme fırsatı buldum. Afganistan kökenli hediyelik eşyacının, Faslı taksicinin Türk grubu olduğumuzu öğrendiklerindeki tepkileri beni şaşırttı. Avrupa'da yaşayan Müslüman kişilere göre IŞİD'i destekleyen Türkiye idi. Afgan satıcı ısrarla önce bizim ülkemizi siz karıştırdınız sonra da bu IŞİD'i siz yarattınız diye ısrar ediyordu. Bizler IŞİD terörünün tamamen karşısında olduğumuzu söylesek de pek inandırıcı olamadık. Geçmişte biz 'barbar Türkler' değiliz açıklamaları yapma zorunluluğu artık bizler 'İslamcı terörü destekleyen' insanlar değiliz savunmalarına dönüşecek görünüyor. Ama ateş olmayan yerden de duman çıkmaz diye bir söz var. IŞİD terörü ile birlikte anılmamızda sizce Türkiye'nin hiç mi payı yok? Türkiye'nin beceriksiz Suriye politikası bugün Ortadoğu'da akan kanda etken değil mi? Sömürgeci ülkelerle işbirliği yaparak komşusu Suriye'yi yok etmek isteyen ve orada akan kanın şimdi kendi ülkesine bulaşmasını engelleyemeyen, hükümetin yanlış politikaları değil mi?

Bu sorgulamaları zihnimde yaparken, önce sosyal medyada; sonrasında otelimizin odasında uluslararası basında, Bodrum sahilinden hepimizin yüreğini paramparça eden görüntü ile sarsıldık. O fotoğrafa hâlâ bakmaya cesaret edemiyorum. Uzaktan görüntüsü bile boğazımı düğümlüyor. Sanırım o fotoya bakan her anne-baba belki de benim gibi, kendi evladını orada görmekten korkuyor. Çocuğu olmayanlar belki de kendilerini görüyor. Korkuyu görebiliyoruz, kapkara ölümü görüyoruz. Zulme karşı, sömürüye karşı hepimiz bir parça adeta köpekleşerek yaşamaya çalışıyoruz. Zulmün sahibini görmek istemiyoruz, sömürene eyvallah ediyoruz. Bize karşı, Orta Doğu halklarına karşı açılmış savaşta kendi kendimize saldırarak bizi bizler yapan değerleri tek tek yitiriyoruz. Sömürgeciyle ortak hareket edeni, eş başkan olduğunu ilan edeni ülkenin lideri haline getiriyoruz. Bu akan kanda bizim de payımız olmuyor mu? Bazı dostlarım yazılarımda gerçekleri çok net söylememim sakınca oluşturabileceğine dair bazen samimi şekilde beni uyarıyorlar. Bu gerçekleri de söyleyemeyeceksek bu yürek çat diye çatlasın ulan...