5 Haziran saldırısı davası zamanaşımından düştü.
Bergama-Ovacık Altın Madeni'nde 20 yıldır doğaya karşı çok ağır suçlar işlendi, o yetmedi bu suçlara karşı çıkan yaşam savunucularına yönelik suçlar da işlendi. Yaşam savunucularına yönelik işlenen suçların başında 5 Haziran 2005 saldırısı geliyor.

Olayı, öncesi gelişmelerle birlikte anımsayalım. Siyanür liçi ile işlenecek Ovacık Altın Madeni'nin kamu yararına olmayacağına ilişkin 1997 Danıştay kararından sonra defalarca mahkeme kararlarının arkasında dolanıldı, her seferinde yeni yargı kararları çıktı, iptal kararlarının henüz mürekkebi kurumadan yeniden izinler verildi. 19 Ağustos 2004 tarihinde de  Danıştay kararı gereğince maden mühürlenmişti, kısa süre sonra Çevre Bakanlığı tarafından yeniden izin verildi ancak o zamanın mevzuatı gereği imar planı olmadığı için maden çalışamıyordu. Bu kez ABD'nin dönemin Ankara Büyükelçisi Eric S. Edelman devreye girdi, Bayındırlık ve İskan Bakanı Zeki Ergezen'e bir mektup yazarak Amerikan şirketi tarafından işletilen Ovacık Altın Madeni'nin bir an önce çalışması için imar planlarının düzenlenmesini istedi. Bakanlık bu talebi zaman geçirmeden İzmir valiliğine iletti ve gereğinin yapılması, sonucun Bakanlığa ve talepçiye bildirilmesini emretti. Bu emir üzerine olağanüstü bir çabuklukla Ovacık Altın Madeni'nin imar planları düzenlendi, onaylandı, Bergama Kaymakamlığı'nda 30 gün askıda kaldığına dair tutanak tutuldu. Askıda kimsenin görmediği planlar bu şekilde kesinleştirildi ve Ovacık Altın Madeni İşletmesi hukuki olarak dikensiz gül bahçesine dönüştürüldü. İşte bu aşamada 3 Mart 2005 tarihinde Maden Koza Holding ve bağlı şirketlerin ortaklığı tarafından Newmont şirketinden toplam 44 milyon 500 bin ABD dolarına satın alındı. Satıştan 2,5 ay sonra İzmir Valiliği'nin verdiği gayrı sıhhi müessese açılma ruhsatı ile maden 20 Mayıs 2005'te yeniden faaliyete geçti. Madenin çalışmaya başlamasından 11 gün sonra da davası düşen olay meydana geldi. Bergama Çevre Platformu'nun ev sahipliğinde Ovacık Altın Madeni'nin hukuka aykırı biçimde yeniden açılışını kamuoyuna duyurmak için ve 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde, Çamköy'de bir etkinlik düzenlendi. Çamköy'deki çevre günü buluşmasının duyuruları yapıldı, ülkenin her yerinden ekoloji hareketi üyeleri Bergama'ya yola çıktı ancak 5 Haziran sabahından itibaren Çamköy yolu, madeni yeni devralan Koza şirketi yöneticileri ve çalışanları tarafından kapatılmıştı. Etkinliğe gelen  çevre hareketi üyelerinin araçları taşlı ve yumurtalı saldırıyla Çamköy yoluna sokulmadı, Kaymakam ve Jandarma, ekoloji hareketi temsilcilerinin yaklaşık 2,5 saatlik çabası sonunda olay yerine getirilebildi. Jandarma'nın müdahalesi ile Çamköy yolu güya açıldı ancak bu kez de Jandarma koridorunda saldırı devam etti, otobüslerin camları kırıldı, çevre hareketi üyeleri şans eseri bedenlerine zarar gelmeden  Çamköy'e ulaşabildiler.

Olay ekoloji hareketlerinde ve bütün ülkede infial uyandırdı, başta şirketin patronu olan Hamdi Akın İpek olmak üzere saldırganlar hakkında binlerce suç duyurusu yapıldı. Suç duyurularına rağmen görevli savcıların hiç acelesi yoktu, yıllara yayılan bir soruşturma yürütüldü, dava beş yıl sonra açılabildi. Açılan davada saldırıya uğrayan çevre hareketi üyeleri de suçlandı ve sanık yapıldılar. İddianamede asli fail olarak şikkayet edilen şirketin patronu yoktu, ısrarlı takip ve başvurular sayesinde Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararı ile sanık olarak davaya dahil edilebildi. Bunun üzerine, davanın açılmasını sağlayan çevre hareketi üyelerinin avukatı olarak ben de olağanüstü yollarla sanık yapıldım. Saldırıya uğrayan ancak sanık yapılan ekoloji hareketi üyeleri başından beri davanın zamanaşımına uğramaması için çok çaba harcadılar. En son 20 Nisan 2017 tarihinde yapılan duruşma sonunda, 'davanın zamanaşımına uğramaması için 5 Haziran öncesine duruşma konması ve karar verilmesi' konusunda yoğun talepte bulundular. Yargıcın da acelesi yoktu, duruşmayı 4 Temmuz'a erteledi. 4 Temmuz'da mahkemede yeni bir yargıç vardı ve dosyayı okumamıştı. 12 yıl 5 ay önceki saldırının davasının son duruşması geçtiğimiz hafta Perşembe günü yapıldı. Duruşmada bir kez daha olay anımsatıldı, adalet talebi dile getirildi, yaklaşık üç saat süren duruşma sonunda zamanaşımından davanın düştüğü kararı açıklandı.

Türkiye'de ekoloji hareketine yönelik yapılan ilk kitlesel saldırı davası olan bu dava çok önemliydi, bunun yanı sıra on iki yılı geçen yargılama süreci ve sonunda verilen düşme kararının verdiği mesajları atlamamak gerek. Bu dava Koza Altın Madeni şirketinin ve sahiplerinin nasıl korunduğunu göstermesi açısından ibretliktir. Sırf Koza şirketinin patronu ve çalışanları ceza almasınlar diye dava adım adım zamanaşımına götürüldü. Davanın sonucu, insanda FETÖ/PDY terör örgütü soruşturmasında firari sanık olan kişilerin halen korunduğu duygusunu uyandırıyor.
Düşme kararının bir başka anlamı daha var, Ovacık Altın Madeni'ndeki hukuk dışı madenci-iktidar ilişkisi gözler önüne serilmiş oldu.
Zamanaşımından düşme kararı verilse de bu dava daha bitmedi, istinafı var, temyizi var, Anayasa Mahkemesi var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var: yani daha çok konuşulacak, Ovacık'ta doğaya ve insanlara karşı işlenen suçlar unutulmayacak.