Anayasa değişikliği referandumuna 13 gün kaldı, neye oy vereceğimizi irdelemeye devam edelim. Geçen haftaki yazımda cumhurbaşkanının yürütme yetkisini tek başına kullanmasını, kararname ve yönetmelik çıkarmasını, milli güvenlik politikalarını belirlemesini, üst düzey yöneticilerinin, cumhurbaşkanı yardımcılarının ve bakanların cumhurbaşkanı tarafından doğrudan atanmasını ele almıştık. [1] Anayasa değişikliği teklifi ile cumhurbaşkanına tanınan yeni yetkileri anlatmaya devam edelim.

Anayasa değişikliği paketinin cumhurbaşkanına tek başına ülkeyi savaşa sokma kararı verme yetkisi de dahil olmak üzere olağanüstü yetkiler tanıyan düzenlemelerin yanı sıra vahim sonuçlar doğuracak başka yetkiler de veriliyor. "Cumhurbaşkanı yardımcıları, Cumhurbaşkanına vekâlet ve bakanlar" başlıklı Anayasa'nın 106. maddesinin son fıkrası ile (başlıkla hiç alakası olmayacak şekilde) "bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması" yetkisi tanınıyor. Kamuoyunun gündeminde olan bir başka yetki de cumhurbaşkanı TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar verebilecek yani Meclisi gerekçesiz feshetme yetkisi de var. 'Yüksek'i atılan, Adalet Bakanı ve Müsteşarı ile birlikte 13 üyeden oluşacak Hakimler Savcılar Kurulu'nun 4 üyesini cumhurbaşkanı doğrudan seçecek, TBMM'ye bütçe kanun teklifi ile merkezi yönetim kesin hesap kanun teklifini de cumhurbaşkanı verecek.

Özet olarak; yürütme organının yetkilerini tek başına kullanan, yasama organının üyelerini belirleyerek ve bir kısım yetkilerini kullanarak etkisiz hale getiren, yargı organını yapacağı atamalarla kendine bağımlı hale getirecek bir 'tek kişi' yaratılıyor.

Cumhurbaşkanı bu yetkileri kullanırken, TBMM'nin ve kanun denetiminde olacağı ileri sürülüyor. Bu iddia "...olağan hallerde kararname çıkarma yetkisinin anayasanın ikinci kısmının birinci, ikinci ve dördüncü bölümündeki hak ve ödevleri kapsamayacağı, Anayasa'da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda, kanunda açıkça düzenlenen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamayacağı, cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanacağı, TBMM'nin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümsüz hale geleceği, yönetmeliklerin kanunlara aykırı olamayacağı...' düzenlemelerine dayandırılmaya çalışılıyor.
 
Peki bu güvence yaratacak mı? Hadi yaratacak diyelim, kararname düzenlenmesi için ayrık tutulan ikinci kısım üçüncü bölüm ile Anayasa'nın diğer kısımlarındaki konular ne olacak?

Kararname düzenlemesine açık tutulan ikinci kısım üçüncü bölümde neler var biliyor musunuz? KIYILARDAN YARARLANMA, TOPRAK MÜLKİYETİ, KAMULAŞTIRMA, DEVLETLEŞTİRME VE ÖZELLEŞTİRME, ÇALIŞMA VE SÖZLEŞME HÜRRİYETİ, SENDİKA KURMA HAKKI, TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ, GREV HAKKI VE LOKAVT, SAĞLIK HİZMETLERİ VE ÇEVRENİN KORUNMASI, KONUT HAKKI, SOSYAL GÜVENLİK HAKLARI, TARİH, KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ KORUNMASI, SANATIN VE SANATÇININ KORUNMASI... Bu konularda cumhurbaşkanı bir sabah kalkıp dilediği düzenlemeyi yapabilecek. Karar vermeye bu kadarı da yeter. Bu haklarımızı tek bir kişinin insafına mı bırakmak istiyorsunuz yoksa anayasal ve yasal güvencenin korunmasını mı istiyorsunuz?

Bu haftalık da bu kadar, önümüzdeki hafta  anayasa değişikliği konusunda son yazım yayınlanacak. Eleştiri, öneri ve katkılarınızı doğrudan ya da web sayfasındaki yazının altına yorum olarak yazabilirsiniz.

[1] http://www.haberekspres.com.tr/butun-yetkiler-cumhurbaskanina-makale,5463.html