Sera gazı salınımının bu şekilde devam etmesi halinde önümüzdeki 100 yıl içerisinde atmosferdeki ortalama sıcaklığın 6 derece kadar artacağını belirten Oppenheimer, "Bu, felaket demek" dedi.

Dünyanın her yerinden gelen 500'den fazla akademisyen küresel ısınmayı İstanbul'da masaya yatırdı.

Uluslararası bir konferans olan 'Global Conference on Global Warming' TÜBİTAK MAM Başkanı Prof. Dr. İbrahim Dinçer'in başkanlığında 8-12 Temmuz 2012 tarihleri arasında İstanbul Teknik Üniversitesi Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nde gerçekleştiriliyor.

Konferansın katılımcıları arasında 2007 yılında Nobel barış ödülüne layık görülen Princeton Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Michael Oppenheimer da var.

DURUM KÖTÜYE GİDİYOR

Bir dönem Newyork Üniversitesi (NYU) Küresel İlişkiler Merkezi Direktörlüğü yapan Prof. Dr. Oppenheimer BUGÜN'e önemli açıklamalar yaptı.

Atmosferde sera gazlarının giderek arttığına işaret eden Oppenheimer, "Sera gazları arttıkça dünyanın sıcaklığı da artıyor. Mevcut kullanılan teknoloji de sera gazlarının artmasına neden oluyor. Sera gazlarını azaltmadığımız sürece durum daha da kötüye gidecek" diye konuştu.

Oppenheimer, üretim çağına geçtiğimiz son 100 yılda atmosferde ortalama sıcaklığını 1 derece arttığını söyledi ve ekledi: "Ancak böyle devam etmesi halinde önümüzdeki 100 yıl içinde ortalama sıcaklığın 6 derece daha artması bekleniyor. Bu, çok büyük felaketin olacağı anlamına geliyor. Hiçbirimizin yaşayamayacağı cehennemden farksız bir dünya olacak."

DÜNYAYI BEKLEYEN TEHLİKELER

Beklenilen senaryonun gerçekleşmesi durumunda yaşanacak olumsuzlukları sıralayan Oppenheimer sözlerine şöyle devam etti: "Bugün Rusya'da olduğu gibi deniz seviyesi yükselecek ve su baskınları yaşanacak. Ormanlar yok olacak. Hava sıcaklığı milyonlarca yıl görülmediği seviyeye ulaşacak. Şu an 20 yılda bir yaşanan aşırı sıcaklıkların önümüzdeki dönemlerde her 5 yılda bir ya da her yıl yaşanması söz konusu olacak. Kaynakların kıt hale gelmesi ülkeleri daha çok savaşlara yönlendirecek. Birçok bölgede su kıtlığı yaşanacak. Bu nedenle kuru bölgelerin daha da kuraklaşmasını, sulak alanların daha da sulak hale geleceğini bekliyoruz.

ABD'nin bazı bölgeleri, Meksika'nın bazı bölgeleri, Hindistan, Akdeniz bölgesi ve Türkiye'nin bazı kısımları risk bölgeleri arasında. Bu bölgelerin aşırı derece kuraklaşmasını bekleyebiliriz." Prof. Oppenheimer, atmosferde biriken sera gazına bakarak geri dönüşümü olmayan yola girdiğimizi ancak buna rağmen halen yapılacak çok şey olduğunu anımsattı. Oppenheimer, "Edindiğimiz tecrübe bunu değiştirebilecek nitelikte. Eğer şimdiden engelleyici bir şeylere başlarsak ileride bu cehennemi önleyebiliriz. En azından en kötünün yaşanmamasını sağlayabiliriz. Tabii ki dünyayı soğutmamız mümkün değil ama atmosfere vereceğimiz zararları azaltıp en azından felaketi önleyebiliriz" ifadelerini kullandı.

DÜNYAYI EN ÇOK KİRLETEN ÜLKELER

Birçok Avrupa ülkesinin sera gazı salınımı konusunda önemli çalışmalar yaptığına işaret eden Prof. Dr. Oppenheimer "Sera gazının azaltılmasına yönelik bölgesel çalışmalar var. Örneğin Avrupa'da olduğu gibi. Buna rağmen Çin, Hindistan ve Brezilya şu an atmosfere en fazla sera gaza yayan ülkeler. Dünyayı bunlar kirletiyor" diye konuştu.

DEPREM VE KURAKLIK ÖNCELİKLİ

Türkiye'de doğal afet riski açısından depremlerin ve kuraklığın ön plana çıktığını hatırlatan Prof. Dr. Oppenheimer, "Bu iki konuTürkiye'nin öncelikli problemleri" dedi.Oppenheimer "Depremle küresel ısınma arasında ilişki var mı" sorusuna açıklık getirdi. Depremler ve küresel iklim değişikliği arasında bir ilişkinin söz konusu olmadığını ifade eden Oppenheimer, "Sadece çok büyük buz tabakalarının, olduğu yerlerde yer sarsıntısı yarattığını söyleyebiliriz. Ancak bu genel bir şey değil.Öte yandan örneğin Türkiye için bunu söylemek imkansız" diye konuştu.

TÜRKİYE BÖLGEDE MODEL OLABİLİR

Sera gazını azaltmaya yönelik global bir çalışmanın yapılması gerektiğine vurgu yapan Oppenheimer sadece sera gazı salınımını azaltmak değil insanların daha güvenli ortamlarda bulunmaları için ona göre yaşam alanları oluşturulması gerektiğine işaret etti. "Beklenilen tehlikeye göre yeni ve güvenilir yaşam ortamları sağlamalıyız. Ülke ve global bazda önleyici çalışmalar yapmalıyız" diyen bilim adamı, Türkiye'ye bu noktada önemli rol düştüğünü belirterek şöyle konuştu: "Türkiye geniş bir coğrafyaya sahip olduğu için güneş enerjisinden fazla yararlanabilir. Ayrıca çok hızlı gelişen bir ekonomiye sahip. Bu gelişen ekonomide az karbon kullanılanmetotların tercih edilmesiyle diğer ülkelere örnek olabilir. Çünkü bu haliyle tüm gözler Türkiye'de. Çevre ülkeleri Türkiye'yi örnek alması için neler yaptığını izliyor. Özellikle Asya ülkeleri güneş enerjisi konusunda Türkiye'yi model ülke olarak görüyor." (Bugün)